Mehmet Ali Güller

Erdoğan Atatürk’ün antitezidir

05 Mart 2020 Perşembe

İktidarın koalisyon ortağı Devlet Bahçeli çok tartışılan “neden Suriye’deyiz” sorusuna “İdlib’den çekilirsek, Hatay’dan oluruz” yanıtını verdi (3.2.2020).

Bu aynı zamanda kamuoyu çalışması yapılan “Atatürk’ün Hatay’ı alması ile Erdoğan’ın İdlib’i almak istemesi arasında bir bağ kurma” çabasıdır!

Bir süredir Ankara’da, Saray’da, bu çerçevede bir jeopolitikçilik yapılıyor…

Tıpkı Bahçeli’nin söylediği gibi, “İdlib’den çıkarsak, Hatay’dan oluruz” deniliyor.

Turgut Özal döneminde de vardı bu: “Kerkük ve Musul’u almazsak, Diyarbakır’ı veririz” diyorlardı. Oysa Kerkük ve Musul’u almadık; Diyarbakır’ı da vermedik!

Çünkü aslında tersi geçerliydi: Kerkük ve Musul’u almak, sonrasında Diyarbakır’ı da vermek demekti!

Emperyal heves

İktidarın “İdlib’den çıkarsak, Hatay’dan oluruz” söylemi bir aldatmacadır. İdlib’i almaya kılıf dikmektir.

Ki bunun sonu da yoktur. Bugün “İdlib’den çıkarsak, Hatay’dan oluruz” derler. Yarın “İdlib’de tutunabilmek için Halep’i de almamız lazım” diye tuttururlar. Sonra da “ama Halep’te kalabilmek için de Şam’ı almak gerekir” derler!

Bunlar “emperyal” hevesin, “fetih” iştahının coğrafi bahaneleridir.

Almanların ürettiği, Amerikalıların geliştirdiği ve dünyamıza büyük zarar veren bir anlayışın türevidir…

Siyasi birliğini ancak 1871’de sağlayan ve sömürge yarışında geç kalan Almanya, doğuya doğru genişleme hedefi koydu ve buna da “yaşam alanı” diye bir gerekçe sundu. Özetle Almanya’nın güvenliği doğusundaki topraklardan, Polonya’dan başlıyordu. O zaman Almanya Polonya’yı işgal etmeliydi!

Bu anlayış iki büyük emperyalist paylaşım savaşına ve milyonların ölümüne neden oldu…

ABD, Alman devletinin bu anlayışını geliştirdi ve “terörü kaynağında bitirmek” diye bir teze dönüştürdü! Irak’ın, Afganistan’ın işgali; Libya ve Suriye’yi parçalama operasyonları işte bu “bahaneyle” yapıldı…

Davutoğlu iktidarda

AKP hükümetinin “ÖSO koridoru” hedefi, Ahmet Davutoğlu’nun fikirlerinin hâlâ iktidarda olduğunu gösteriyor!

Önemle anımsatalım. Ahmet Davutoğlu 21 Mart 2009’da aynen şöyle diyerek AKP’nin dış politikasının ana hedefini ilan etmişti: “Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da soğuk savaş sonrasının yeni dünya düzeni olacaktır.”

Davutoğlu küresel merkezlere görev tarifi yaptıktan 40 gün sonra, 1 Mayıs 2009’da da dışişleri bakanı olmuştu!

AKP hükümeti hâlâ oradadır: Küresel düzenin çevresinde, alt bölgesel düzen kurmaya çalışmaktadır.

Kimileri de bunu “alt emperyalizm” diye isimlendirmektedir.

Fakat “sorun” şu ki, Türkiye emperyalist değildir, çünkü onun gereği olan irilikte bir kapitalist ülke bile değildir!

O nedenle Şam’a 6 saatte inmek, Emevi Camisi’nde fetih namazı kılmak, Suriye’de ÖSO koridoru kurmak hayaldir.

Atatürk’ün ‘güvenlik kuşağı’ modeli

Türkiye’nin güvenliği Suriye topraklarında koridor kurmakla, nüfuz alanı inşa etmekle sağlanmaz, Ankara ile Şam arasında dostluk inşa ederek sağlanır!

Ankara, Atatürk’ün Türkiye’nin kuzeyinde, batısında, güneyinde, doğusunda barış ve güvenlik kuşaklarını kurma anlayışını esas almalıdır.

SSCB’yle dostluk anlaşması, Balkan Paktı, Sadabat Paktı…

Bunlar, güvenliği komşuların toprakları üzerinde bulunarak değil, komşuyla birlikte “barış kuşağı” oluşturarak bölgesel güvenlik oluşturmanın uygulamalarıdır.

Türkiye yeniden bu rotaya girmelidir.

Ve sonuç olarak Atatürk’ün dün Hatay’ı “gerçekte Fransa’dan” almasıyla, Erdoğan’ın İdlib’i bugün Suriye’den almaya çalışması arasında bir paralellik yoktur; tersine, anlayış olarak tam zıtlık vardır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları