Kadın Korkusu

03 Ağustos 2014 Pazar

Eloğlu, WMAP adı verilen uydunun mikrodalga boyutunda yaptığı ölçümlere dayanarak, yüzde 1 yanılma payıyla uzaydaki sayısız evrenden biri olan bizim “kâinat”ın 13 milyar 700 milyon yaşında olduğunu hesapladı. Yerkürenin 4 milyar 500 bin küsur yıl önce oluştuğunu zaten biliyordu. Avustralya’da bulunan en yaşlı dünya taşı, minicik bir Zirkon kristalinin yaş ölçümünde 4 milyar 400 milyon yıllık çıkması, bu bilgiyi doğruladı.
Ama Allah, yeryüzünü, gökyüzünü ve zaten tüm kâinatı sadece 6 günde yarattı. Yeroğlu da bu ilahi amele iman etti. Ne var ki aynı yeroğlu, kâinatın yaratılışını açıklamak için kurduğu kimi internet sitelerine, mucizeye dair ayetin nüzul sebebinin altına, “Bitkisel Prostat Tedavi” reklamı koymayı da ihmal etmedi! (Bkz. Ekran fotoğrafı.)
Eloğlu, yüzyıllardır sürdürdüğü bilimsel araştırmaları üst üste koydu ve dünyadaki tüm canlıların atası olarak Luca adıyla tanımladığı ilk mikroorganizmanın, yeryüzünde 4 milyar yıl önce ortaya çıktığına hükmetti.
Ama Allah, bitişik olan göklerle yeri ayırdı, her canlı şeyi, birbirinden bağımsız ve benzersiz olarak sudan yarattı. Yeroğlu da bu hikmeti Hüda’ya iman etti, ne var ki yaratılış tarihini kesin belirleyemedi. Kimi gerek dünya, gerekse sıra sıra canlıların 6 bin yıl önce yaratıldığına (Yeni Toprak’çılar), kimisi ise yerkürenin de canlı türlerinin de daha eskiden yaratılmış olabileceğine (Eski Toprak’çılar) inandılar.

***

Eloğlu ağaçları, bitkileri, sürünen, yüzen, uçan, yürüyen tüm canlıları inceledi. Bölünerek çoğalan amiplerden, çiftleşerek döllenen memeli memesiz türlere, hayvanların ortak bir yaşam ağacının dalları olduğuna ve memeliler arasında beyni en gelişmiş insanın da maymunlarla atasal akrabalık taşıdığı sonucuna vardı. Evrim Teorisi’ni oluşturdu.
Oysa Allah, önce iblisi kavurucu ateşten yaratmış, ardından ilk erkeği balçıktan yaratıp Adem adını vermiş, onun kaburga kemiğinden yarattığı ilk kadına da Havva demişti. Allah’ın sınırsız yaratıcılığına iman eden yeroğlu, kutsal Adem ile kutsal Havva’nın kutsal çocuklarından türediklerine inandılar ve Evrim Teorisi’ni, Yaradan’ın ilk yaratığı iblisin marifeti, Allah’ı inkâr günahı saydı. Bir dereden bin su getirerek insanın insan olarak yaratıldığını, asla ve kata maymundan gelmediğini kanıtlamaya çalıştı.
Eloğlu ise Evrim Teorisi’ni oluşturan mantıkla her türden canı ve kanı incelemeye başladı. Kan gruplarını, mikropları, bakterileri, virüsleri keşfetti. Aşılar, ilaçlar, tedavi yöntemleri ve aygıtlar geliştirdi. Suni döllenmeyi icat ederek, çoğalmak için çiftleşmek gereğini ortadan kaldırdı. Klonlamayı icatla, döllenme gereğini bile rafa kaldırdı! Genetik Bilimi’ni kurdu ve sonunda, her canlı türünün ortak ve özgün kalıtım zinciri DNA yapısını çözünce, araştırmalarına yol gösteren teoriyi de doğrulamış oldu: İster erkek olsun, ister kadın, her soydan insan DNA’sı, şempanzelerin DNA’sıyla yüzde 99 oranında tıpatıp aynı, hatta şempanzeyle insanı ayıran genom farklılığı, iki insanı birbirinden ayırt eden genom farklılığından daha azdı…
Eloğluna göre insan türü, maymundan gelmiyordu. İnsan, tıpkı orangutanlar gibi “büyük maymun” türlerinden biriydi, düpedüz!

***

Ama Adem ile Havva’nın çocuklarının şeceresinde, asıl sürpriz bu değildi. Daha da kötüsü, insan DNA’sına en yakın öteki canlıların, domuz ve fare olduğu görüldü. Eloğlu, zaten insan hastalıklarını incelemek için kullandığı laboratuvar farelerinin yanı sıra, bazı organ nakilleri için domuzdan yararlanmaya başladı.
Yeroğlu kanını aldırdı, analizlerini yaptırdı, ilaçlarını kullandı, çocuk yapamayınca suni döllenmeye koştu, suçluları DNA’sıyla tanımlamayı kabullendi, arızalı kalp kapakçığının yerine domuz kalp kapakçığı taktırmayı “bilmezden gelerek” benimsedi. Kısaca üzümü yedi, bağını sormadı. Yakın gelecekte genetiği değiştirilmiş domuz bedeninde yetiştirilen kalp, karaciğer vb. kendi tekleyen organlarının yerine nakledildiğinde de kuşkusuz ses etmeyecek. Ama Evrim Teorisi’ni, öğretisini daima yasaklayacak.
Çünkü Allah, ilk erkeği balçıktan, kadını da kaburgasından yarattı.
Yeroğlunun aklı fikri, bir gün kadının gözü açılır, “Ben senin kaburgandan çıkmadım, sen benim rahmimden çıktın!” der korkusuyla helak… Kafasını bohçaladı, tepeden tırnağa çarşaflara sardı, yetmedi. Göz süzdü, gevrek güldü, saati sordu, tayt giydi, kaykıldı diye geberte geberte dindiremiyor, korkusunu.
Ve böylece yeroğlu, yoğrulduğu topraklarda ciddiyeti gülünç, korkusu acıklı, yegâne yaratık türü olmayı başardı.  

G NOKTASI
Sizin şarkınızı söylüyorum
Yüreğinizi yüreğim bilip
Kendi şarkım gibi.
Üşümenizi çıkan ani Rüzgârdan
Sevdanızı uçurumlarda açan
Özlemlerinizi kimseye Açamadığınız
Burukluğunuzu bir aşkın Arkasından
Hasretin zehirli şarkısını.
F.TUĞRUL OKAY

“Cesaret cüretle artar, korku tereddütle.”
 
ROMALI ATASÖZÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları