Mikronezya’daki istibdat rejiminin eski egemeni Londra’yla ilişkileri oldukça karmaşık, hatta saçmaydı diyebiliriz.

Yol Partisi yozdaşlarının ve bizatihi Ulu Çoban’ın servetiyle çocuklarının mesken tuttuğu, her yolsuzun Mikronezya’dan çaldığı ganimeti zulaya attığı Londra; resmiyette küçük adaya ambargo uyguluyordu. Zaten küçük adayı mahveden kakao krizi ve bitter çikolata yokluğu, bu ambargoyla başlamıştı. 

Hatta Mikronezya’nın Çin’e ilan ettiği PEPEPE savaşı, biraz da müstebit Makropiç’in Londra’dan satın aldığı savaş gemisine ambargo konulduğu için suya düşmüş sayılırdı. 

Savaş konusu kapanmıştı ama parasını verip alamadığı savaş gemisi de Muktedir Makropiç’in içine oturmuş, kanayan hicran yarası olmuştu. 

Ezya takımadalarının Büyük Ayısı Makronezya’nın donanması yenileniyordu. Onun hicran yarasını bilen Müstebit Valdemir Potin, tuttu küçük yoldaşına eski bir destroyer armağan etti.

Eski ama Makron, yani sağlam ve görkemli destroyer Mikronia rıhtımına bağlandığında, Mikron ahali sevinçten çıldırdı tabii. Potin’in jestinden pek duygulanan müstebit Makropiç, kamusal coşkuyu görünce fırsatı kaçırmadı.  

Ne de olsa Ulu Çoban’dı, taka yüzdürmüşlüğü de vardı, “Mikronezya’nın kaplanı da benim, kaptanı da ben!” deyip atladı destroyere. Suları yara yara Makronezya’ya kırdı dümeni, Valdemir Potin’e şükran seferine çıktı.

Gündüz her şey yolunda gitti. Ama gece işler karıştı.  

Karanlıkla birlikte basan yoğun siste, güçlü bir ışık destroyerin üstüne geliyordu. Komutan Kaptan Makropiç, hemen sinyal gönderdi: “Rotanızı 30 derece doğuya çevirin!”

Karşı sinyal gecikmedi: “Sen rotanı 30 derece batıya çevir!”

Komutan Kaptan Ulu Çoban, sinirlenmişti. Sinyal mesajı sertti: “Rotanı derhal 30 derece doğuya kırmanı emrediyorum!”

Yanıt anında geldi: “Asıl sen kıracaksın rotanı 30 derece batıya!” 

Taka kaptanı ve destroyer çobanı Makropiç, artık küplere binmişti. 

Mürettebata emretti, savaş gemisinin topları hedefe kilitlendi. Çoban Kaptan son ikazı yaptı: “Burası bir destroyer, rotanı 30 derece doğuya kır, yoksa ateş açacağım!”

İyice yaklaşan ışık, yanıtladı:

“Burası bir deniz feneri, rotanı ister kır, ister kırma. Az sonra kayalara bindireceksin!”