Mithat Melen

Adam Gibi Adam

02 Ocak 2013 Çarşamba

Bir yıl daha bitti. Yeni bir yıl bakalım nasıl olacak?.. Yine kavgalı, savaşlı, vurdulu kırdılı mı, yoksa her gerginliğin oturulup konuşulduğu, diyaloğun sürdüğü düzgün insanların, adam gibi işler yaptığı bir yeni yıl mı olacak? Geçmiş yıla baktınız mı? Her alanda adam gibi adamların azaldığını; para, mevki ve hırsın, yerini koruma kaygısının, herkesi kendinden geçirdiğini görüyorsunuz. Eğitim şart diyoruz, eğitimcileri görüyoruz; hoca olunca adam olunmuyor. Demek ki eğitim başka, öğrenim başka bir iş. Eğitim ana karnında başlıyor, ailede sürüyor, okulda yeşeriyor, iş hayatında ise kendini olgunlaştırıyor. Adam olmak hikâyedeki gibi vezir olmak demek değil. Sözünün eri olmak, yaptıklarının ve söylediklerinin arkasında durmak, emeği ile ekmek parasını çıkarmak, kimsenin arkasından iş çevirmemek, yüzüne doğruları söylemek; işiyle, eviyle, ailesiyle gurur duymak; memleketi için övünmek, insanlığa hizmet etmek..

Bizim kuşağa baktığımız zaman, birçok doğru insanı, adam gibi adamı görebiliyorsunuz. Ülküsünün peşinde ölenler bile var. Hep düşünmüşümdür, bizleri romantik ve çoğu zaman çok duygusal bulmalarının nedeni bu mu acaba diye? Ülküsü için ölmeye hazır olmak.

Ahlak yapısı

Ahlakta standardın olmadığını biliyoruz ama stadart koymaz isen herkes için farklı bir ahlak yapısı oluşmaya başlamıyor mu o zaman? İnsanının özel hayatı ile finansal ahlakı karıştırmak gibi örneğin. Ben evime, aileme bağlıyım ama çalışanların maaşlarını ödemem. Bir yılda dört genci işe alırım, üçer ay çalıştırırım, sonra sigorta ve vergi ödemeden deneme döneminde işlerine son verir tasarruf ederim. Namuslu ahlaklı geçinip gençlerin uyuşturucuya alışmasına göz yumarım. Bunlar mı adamlık?Ben o kadar çok adam gibi adam tanıdım ki, ne yazık ki son zamanlarda aramızdan ayrılıyorlar. Geçen yıl adam gibi adamlardan bir çoğunu kaybettik.Ankara’da Süreyya Restoran vardır. Yıllarca Mustafa Kemal dahil bütün Ankara’ya hizmet etmiştir. Süreyya’yı Rus Yüzbaşı Serge kurmuştur. Bolşeviklerden kaçıp Ankara’ya gelmiş ve en iyi bildiği işi yapmış, restoran işletmiştir. Hep de adap ile uğraşmıştır. Cumhuriyet döneminin bütün ünlülerini ağırlamıştır. Ruhi ve Ramiz Güzey kardeşler (Bknz. Leyla Tavşanoğlu ile Cumhuriyet’te söyleşi) onun yanında yetişmişler, aynı yapıyı zor da olsa sonuna kadar sürdürmüşlerdi. Ankara’da yemek için bile olsa uzun süreler herkes Süreyya Restoran’a gider dostlarını görür, keyif alırdı Süreyya muhabbetlerinden.

‘Babalarından \t\tsöz etmezler’

Adam gibi adam Necdet Eş ile beni, Necdet Basa bir gece Süreyya’ya götürdü. Yemekten sonra sahneye çıkan sanatçılara devamlı çiçek gönderen ve kendilerini göstermeye çalışan Doğulu milletvekilleri de var bu arada salonda. Ne işle uğraştıklarını ise herkes biliyor. Toz duman. Kamil Sönmez de sahne alıyor, ona da her sanatçı gibi bizim milletvekilleri çiçekler, kartlar, hediyeler gönderiyorlar. Kamil Sönmez çok nazik, kartları okuyor, teşekkür ediyor ve bizim masaya dönüyor. Mikrofondan, salondaki beş yüz kişinin duymasının ister gibi diyor ki: “Bu masada adam gibi adamlar var, kendilerini belli etmiyorlar. Türkiye’nin en iyi yetişmiş, dünya çapında insanları. Babalarının kim olduğundan bile söz etmiyorlar. Babası başbakanımız, maliye bakanımız, savunma bakanımız. Eminim ki hocamın üzerine kayıtlı bir evi bile yoktur. Aile namus abidesidir ayrıca tabanca da taşımaz. Onun tabancası kalemidir, aklı ise bizim yol göstericimiz. Hoş geldiniz Sayın Melen ve konukları, şeref verdiniz!” Necdet Eş gözyaşlarını tutamıyor. Necdet Basa sahneye çıkıp Kamil Sönmez’i öpüyor.Adam gibi adamları kaybettik hep 2012 yılında. Leman Çidamlı, Müşfik Kenter, Cüneyt Türel, İstemi Betil, Orhan Boran.Yıllar önce, yine aynı Süreyya. Orhan Boran sahnede, espriler yapıyor. Mendili ile terlerini siliyor. Bir dengesiz sahnenin tam ortasından geçiyor. Orhan Boran diyor ki: “Gideceğiniz yer koridorda solda ilk kapı, üzerinde de Centilmen yazıyor ama siz ona rağmen girin.Bundan otuz yıl önce soğuk bir aralık günü, Münih Havalimanı’ndan otele gitmek için taksi kuyruğuna girdik. Nihayet bir taksi bulduk. Güzel bir Mercedes, iyi görünümlü ve giyimli de bir şoförü var. Soğuktan bir türlü bagaj kapağını açamıyor. Her taraf buz tutmuş, hava sıcaklığı eksi 15 civarında. Taksi şoförünün elinde spreyler, püskürtücüler var devamlı onları sıkıyor ama buzlar çözülmüyor. Saffet Ulusoy ile Mehmet Emin Selamoğlu iki büyük işadamı. O günler Türkiye’ye yılda 200 milyon dolar döviz kazandırıyorlar. Bana dediler ki, söyle bu şoföre biz bagajı açarız. Adam önce bu iyi giyimli, gösterişli işadamlarının bagaj kapağına açacaklarına inanmadı. Mehmet ve Saffet ağabeyler üzerindeki giysilerine aldırmadan dizlerini yere koydular; bagajın anahtar deliğini üflemeye başladılar. Alman şoförün gözü çıkmış bakıyor. Uğraşa uğraşa bagaj kilidinin buzlarını çözdüler. Sonra elbiselerini ve paltolarını silkelediler, “Hadi gidelim” dediler. Adam hayretler içinde bakıyor. Ben de tercümanlığa devam ediyorum.

‘Adam olmak zor iştir’

Taksi şoförü hemen atladı: “Söyler misiniz bu beylerle ortak olalım, bu işi iyi biliyorlar.” Ben de tercüme ettim. İkisi birden güldü ve cevap verdiler. “Söyle bu havalı taksi şoförüne o daha doğmadan biz Artvin’in, Hakkâri’nin dağlarında kamyon kullanıyorduk. Bir taksinin bagajını açamayan, buza eline sürmekten korkan bir şoför ile nasıl ortak oluruz?” Alman taksi şoförüne tercüme ettim. Önce anlamaz, kızar sandım. Taksi şoförü dedi ki: “Haklılar. Adam olmak zor iştir.” Adam gibi adamlar bir bir gidiyor. Sayıları azalıyor, yerlerine ise yenileri kolay gelmiyor. Doğanın kanunu bu. Hepimiz bir gün gideceğiz ama esas mesele adam gibi adamların Türkiye’de sayılarının azalması. Nedeni ekonomik mi, ahlaki mi, yoksa nitelik yerine niceliğin artması mı? Üzerinde durmak ve araştırmak gerek!.. Mutlu, sağlıklı, adam gibi adamlarla birlikte yeni bir yıl dileği ile..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktisatçı Kuşak 27 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları