Mithat Melen

Zaman Geçiyor

28 Ağustos 2012 Salı

Artık hepimizi sarsıyor terör. Devamlı tırmanıyor. Bir bayram gününü bile huzurlu geçirmiyoruz. Genç yaşlı, çoluk çocuk demeden herkesi, her yerde vuruyor. Her gün gelen şehit haberleri hepimizi üzüyor, yoruyor.

Eli kalem tutan tutmayan, mikrofonu eline alan veya uzaktan seslenen herkes, yetkili veya değil, bir şeyler söylüyor. Bizim kuşak 40 yıldır, hem söylemlere alıştı hem de acılara. Daha birisi bitmeden öbür acı ile sarsılıyoruz. Nerede ise Türkiye’de her eve artık acı düştü.

Herkes işin siyasi yanını, her bildiğini söylüyor ama kimse tam biliyor mu, onu da pek çıkarabilmiş değilim. O işi siyaset ve her TV kanalını dolaşan terör uzmanlarına(!) bırakalım. Biz de biraz bu işin ekonomik tarafına bakalım.

Önce bir noktaya açıklık getirelim. İnsanın fiyatı yok, çekilen acıların ekonomik hiçbir yanı yok. Sakat kalanların psikolojik sıkıntılar içinde ölümden daha beter durumda olan terör mağdurları için söylenecek çok söz de yok. Ancak işin insani boyutunun dışında bir maddi tarafı var ki, bunu anlamak çok zor.

Bir kere teröre kim finansman sağlıyor? Arada kalıplaşmış sözler ediliyor. Kökü dışarıda, yok şu ülke besliyor, yok bunlar şunu yaptı diye.

Önce Türkiye için bir başka açıdan konuya bakmamız gerekiyor. Türkiye’de ekonomiyi kayıt içine alma konusu yıllardır konuşulur. Ekonomi kayıt altında tamamen değilse, siyasetten tutun da teröre kadar her mal ve hizmet hareketinin bu kaynaklardan beslenmesi doğal hale geliyor. Uluslararası birçok örgüt, paranın kayıt altına alınması için çeşitli yasaların ve denetim mekanizmalarının çıkmasına önayak oldular, ülkeler de çoğunlukla bunlara uydu. Uydu da, bu kadar silah, cephane ve mühimmatı kimler veya hangi örgütler nasıl temin ediyor ve teröristlerin eline veriyor? Onları hangi maddi kaynaklarla yetiştiriyorlar? Bir ordu beslemenin maliyetini, savunma harcamalarının yüksekliğinden yakınan savaş karşıtları çok iyi izliyordur? Dünyadaki terörün maddi kaynakları nedir?

Son 10 yılı düşünün; Ortadoğu gibi bir bölgede, silah ve örneğin sağlık hizmetlerine ne kadar para harcanmıştır? Resmi verilere bakarsanız çok harcanmadığı, hatta savunma harcamalarının düştüğü söylenebilir. Ancak dünya safi milli hasıla toplamının yüzde 1’i bu işlere yılda yatırılırsa 700 milyar dolar eder. Bu kadar büyük paradan da herkes rantını alır. Ortadoğu’ya gelince bunun yarısı oralara aksa, 10 yılda 3-3.5 trilyon dolar eder. Bu kazanç için 10 bin kişi ölmüş çok mu, diyenler var mıdır bilmiyorum ama benim sinirim bozuluyor.

Arap ilkbaharı, Suriye, Irak, PKK bir tarafta; diğer tarafta ise demokrasi, özgürlükler insan hakları, tüketici hakları... Nasıl bir olgudur ki, 7 milyar insan bu işin çarklarına takılmış, çabalayıp ayakta kalmak için direniyor ve canını bile bazen bilmediği anlamını bile anlamadığı kelimeler uğruna verebiliyor.

Türkiye’de gerçek sıkıntı nedir biliyor musunuz? Başta siyasiler ve ülkeyi yönetenlerin sonuçlarla uğraşmaları, nedenleri araştırmak, bulmak zahmetine katlanmamaları. Türkiye nüfusu 80 milyona varıyor. Üç konuda kendimizi hep kandırıyoruz. Birincisi verimlilik alanında; bir türlü çağdaş olamadık. Dünyayı yakalayamadık. İkincisi eğitim alanında; bu çağın gerekleri için insan kaynaklarımızı geliştiremedik. Sanayi Devrimi sonrası eğitim modeli ile elektronik çağın araştırmacı ve sentezci üreten geliştiren ve gelişen insan modelini yakalayamadık. Onunu için her şey, başta ekonomi ve terör, konuları bilimsel anlamda tartışıp nedenleri bulup modeller geliştiremiyoruz. Üçüncüsü ise kurumsallaşma; bırakın siz iş âlemini, Türkiye’de Ankara ve devlet bir türlü kurumsallaşmasını tamamlayabilmiş değil. Meselelere çözüm getirmesi gereken en demokratik kurum TBMM ise kendini yenileyemiyor. Hâlâ hükümet yani yürütme, TBMM’nin önünde. Yukarıda saydığım önemli sorunların hangisi TBMM’de son yıllarda konuşulmuş tartışılmış durumda?

Anayasayı değiştirirsek bazı çözümler üretebileceğimiz sanıyoruz. Doğru ama yeterli değil, Türkiye’nin artık dünyadaki değişimle paralel giden ve kapısına kadar gelen değişim hareketi ıskalaması pek mümkün görünmüyor. Siz bazı işleri düzeltemezseniz, sizi düzeltecekler; onun için kararlı olmak gerekiyor.

Kimse suçlamadan yapılanları göz ardı etmeden bütün tarafların katıldığı TBMM çatısı altında artık terör meselesini çok ciddi bir masaya yatırmak ve yapılabileceklerimizi yapmak zamanı geldi de geçiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktisatçı Kuşak 27 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları