Ekonomi
Müjdat Gezen
Son Köşe Yazıları

Ekonomi

05.05.2025 04:01
Güncellenme: 05.05.2025 04:01
Takip Et:

Bir belgesel izliyorum. Amerika’da geçiyor olay. Bir polis, karısı, iki çocuğu yazlık bir ev satın almak istiyorlar. Genç adam emlakçıya diyor ki: “Ben bir polisim, fazla açılamam, en fazla 400 bin dolar verebilirim. Bir de teknemi koyacak yeri olması lazım o yazlığımın.” Ey büyük Allah’ım. Bu nasıl bir bölüşüm? Adamın söylediği rakam bugünün kuruyla bizim paramıza vurursan 15 milyon lira ediyor. ABD’li bir polis memuru bu. İnsan ister istemez kendi ülkesinin polisini düşünmez mi? Geçtim, ben o yazlık evi şu halimle alamam. Amerikalı polis memuru aldı, yerleşti, ayrıca tabii ki bir de kışlık evi varmış. Güle güle otursun. Ama insan olarak gücüme gidiyor. Tamam, ekonomimiz kötü, tamam biz ortalama bir toplumuz, tamam fukaramız çok. Ama hiç olmazsa bir devlet memurumuzun kendi evi, yazlığı olsun, kirada oturmasın istiyorum. Çok param olsa, ah çok param olsa, bütün çalışanlarıma birer kat alırım, hayatları garanti altında olur. İnsan böyle zamanlarda “Damdaki Kemancı” müzikalinin o ünlü şarkısını içinden geçiriyor: “Ah bir zengin olsam...” 

YANLIŞ

“Milyonlarca kişi söylese de yanlış yine yanlıştır.” Bu sözü çok beğenirim. Çünkü ne söylendiğinden çok kimlerin söylediği daha önemlidir. Şunun bunun gibi değerlendirmeleri, yukarıdan bakış gibi gösterme çabaları beyhudedir. Gerçeği ne kadar uzun süre saklayabilirsin ki? Ya da sahici olmayan birini ne kadar cilalarsan cilala, o aslında öyle değildir. Örneklersek daha rahat anlaşırız. Bir derneğiniz var. Falanca isimli bir adayı büyük bir bölüm destekliyor. Ama o desteklenen kişi aslında cila. Vasıflı biri değil. Diyelim ki aynı olay İsveç’te, Norveç’te, Yeni Zelanda’da veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde oluyor. O insanlar oy kullanırken genellikle cilaya bakmazlar. Gerçekten seçecekleri kişi vasıflı biri mi değil mi, ona bakarlar. O nedenle milyonlarca kişi yanılabilir. Zaten geri kalan diğer milyonlarca kişi de yok mu sayılacaktır? Demokrasinin zaaflarından yararlanıp bu tuzaklara düşen toplumlar, er geç hatalarını anlayıp geri dönerler. Hep böyle olmuştur. Bunun küçümsemekle, aşağı görmekle hiçbir ilgisi yoktur. Bu açıkça cilalıların iyi satılmasıdır. Cila düşünce asıl olan ortaya çıkıverir. 

YALANCI

Ünlü İtalyan oyun yazarı Carlo Goldoni’nin en ünlü komedilerinden biri Yalancı’dır. Tatlı, güzel bir komedidir. Keza yine bir İtalyan yazar nefis bir politik oyun yazmıştı. Yalan söylemekten bir türlü vazgeçmeyen bir siyasi lideri anlatır. Yüksele yüksele devletin en üst mevkisine kadar geçen başkan, önce küçük yalanlarla başlar işe. Sonra yalanı alışkanlık haline getirmekle kalmaz, kendi yalanlarına kendi inanmak gibi bir huy edinir. Yakınları arada bir “Efendim böyle bir şey olmadı, siz yanlış hatırlıyor olabilirsiniz” gibi yumuşak sözlerle uyarırlar ama nafile. Adam gemi azıya almış gitmektedir. Muhalefete karşı inanılmaz yalanlar uydurur. Elindeki belgeleri çok yakında açıklayacağını söyler. Elde ne görüntü vardır ne de böyle bir olay. Çok zengin olur, adı büyük rüşvet ve yolsuzluklara karışır. Kendine helikopter imal ettirir, gemi satın alır. Sülalesi milyarder olur. Yalnız unuttuğu bir şey vardır başkanın. İkinci perde bambaşka açılır. Mahkeme sahnesi. Çok ilginç yazılmıştır. 

Bu yabancı yazarlar tuhaf adamlar. Kimi komedi, kimi politik oyun olarak nereden uyduruyorlar böyle şeyleri anlayamıyorum. Ayıptır. Böyle tiyatro oyunu mu olur? Yaşadıkça daha neler göreceğiz bakalım? 

“İNSAN DOSTLARINI ZOR GÜNLERDE TANIR.” 

ÇİÇERO 

Atatürk diyor ki: Hiçbir medeni devlet yoktur ki ordu ve donanmasından önce ekonomisini düşünmüş olmasın.