On yıldır konuşulan Başkent Ankara’daki Ankapark projesi gelinen noktada bir dönemin fotoğrafı olarak gündemde. 

Proje neresinden baksan dökülüyor. 

Seçilen yer yanlış.

Parkın içeriği yanlış.

Harcanan paranın miktarı yanlış.

Bu kadar yanlıştan bile “doğru” çıkarmaya çalışan dönemin belediye başkanı Melih Gökçek’i kutluyoruz!

Bazen bir olay bir dönemi tümüyle anlamaya yeter. Ankapark böyle bir şey...

***

Yerinden başlayalım... Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) değil Türkiye, dünya ölçeğinde ileriyi görerek oluşturulmuş bir kurumdur.

Atatürk 1925’te büyük bölümü sazlık ve bataklık olan bu alanda, hem kentin büyürken nefes alabileceği bir yerin hem de teknolojiye dayalı tarıma örnek gösterilecek bir tekno-çiftliğin temelini attı. 

Kimse alınmasın 1950’den sonraki tüm iktidarlar AOÇ’yi korumak yerine küçültmek üzere adım attı. Otogardan MKE fabrikalarına kadar pek çok bölüm amaç dışı kullanılmak üzere tahsis edildi. Devamı daha vahşi geldi. Üstüne Saray konduruldu.

Bütün bunlar olurken Gökçek AOÇ’ye saygı duyar mı?

Bugün bile dinozorların, teleferiklerin, Disneyland tipi tüm oyuncakların bulunduğu Ankapark için en uygun yerin AOÇ olduğunu söylüyor.

Danıştay’ın daha inşaat aşamasında buna karşı çıkıp “yapmayın” demesine karşın devam eden Ankapark’ın yerinden sonra “konusu” da yanlış. Dünyada bu tür yatırımların olduğu kentlerde buraya yerli-yabancı turist çekmenin ortamı ve çevresi de hazırlanıyor. Devamında yapılan harcama da ona göre olmuş. 2017’de Gökçek’in istifa ettirilerek ayrılmasından sonra göreve gelen AKP’li Mustafa Tuna’nın da içine sinmediğini düşündüğümüz Ankapark’a harcanan paranın 801 milyon dolar olduğu Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından resmen açıklandı. Bu para ile nelerin yapılabileceği sıralanmış, akıl alır gibi değil. Her şey bir yana Ankara’nın tüm altyapısını yenilemeye yetecek kadar. 

Yapılan harcamanın hangi işlerin karşılığı olduğu da listelenmiş. Hiç de şaşırtıcı değil!

***

Ankapark’ta 120 futbol sahası büyüklüğündeki alan bundan sonra nasıl kullanılacak?

Başta vurguladığımız gibi AOÇ, dünya ölçeğinde bir düşüncedir. Bugün pek çok büyük şehirde “kent parkı” diye adlandırılan büyük alanlar vardır. Aklımıza ilk gelen yerlerden biri yıllar önce gezdiğimiz Madrid’deki Retiro Park. İçinde kocaman bir gölün, onlarca özel bitkili bahçenin, pek çok cadde ve sokağın olduğu parkta iç ulaşım için özel araçlar da vardı. 

Türkiye’de bu tür kent parkları çok az. Olanı da korumak zor. Her yeni gelen yönetici “arsa” gözüyle bakıyor!

Ankapark alanının özüne uygun olarak kullanılmasını öneriyoruz.

AOÇ’ye yakışan bir yer haline getirilmeli. Mansur Yavaş yapıcı bir kimliğe sahip. Her türlü işbirliğine açık bir anlayışla bu alanı Ankaralılara ve tüm Türkiye’ye kazandırmalı. Dinozorlar döneminden beri böyle talan görmeyen Ankara’nın artık kültür, sanat, toplumsal yaşam, tarih ve dünyaya açılmayı da içeren bir başkent olmasını diliyoruz, istiyoruz.