Hem ABD hem Rusya: Dondurmalı çorba!

04 Kasım 2021 Perşembe

Siyaset dilinde zaman zaman öne çıkan sloganlaşmış sözlerden biri şudur:

Ne ABD ne Rusya, tam bağımsız Türkiye!

Bu söz, her iki ülkeye karşı bir düşmanlığı değil, bölgemizde kimseye angaje olmadan bağımsız, ülke yararlarına uygun bir siyaset izlenmesini önceliyor.

Kaldı ki siyasi tarihimizin önemli bir bölümü, bu ülkelerle ilişkiler zemininde seyretti. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Stalin yönetiminin Boğazlar ve Kafkaslar siyaseti, Türkiye’yi Batı’ya daha fazla yanaşmaya itti. Bu gidiş, Batı’nın kurumlarında konuşlanmayı getirdi. Ancak Türkiye’yi yönetenler gözleri kapalı bir Batı teslimiyetçiliğine de düşmedi. Bu nedenle ABD ile ilişkiler sık sık gerildi. İş, İsmet İnönü’nün, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini alır” sözüne kadar vardı!

Zira ABD, bölge ülkelerinde herkesin birbiriyle düşman, ABD ile dost olmasını istiyor. 

1991’de Sovyetler Birliği’nin büyük bir toz bulutuyla çökmesinin ardından Rusya Federasyonu önce sendeledi, Putin’le birlikte toparladı. 2000’li yıllarda adım adım eski Sovyet sahasında olma süreci başladı. Balkanlar ve Doğu Avrupa, NATO ve AB ekseninde bir nebze yönünü netleştirdi. Bu anlamda özellikle Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki dengeler hâlâ oturmadı. ABD ve Rusya’nın bu yöndeki çekişmesi devam ediyor.

***

Türkiye, yukarıda “oturmadı” dediğimiz bölgelerin tümüyle komşu ya da doğrudan ilgili. Bu nedenle de hem söz konusu bölgelerle ilişkilerini hem de gözünü buralara dikmiş ABD ve Rusya siyasetini özenle yerli yerine oturtması gerekiyor. Bir başka deyişle günlük gelişmelere, rastgele olayların seyrine bırakmamalı.

Peşrevi uzattık ama bu bağlamda günlük gelişmelere bakarsak sadece son bir aydaki tablo bile karmakarışık.

Eylülde başka ekimde başka!

BM zirvesinden dönüşte, Biden’la görüşemediği için, “Ben böyle ABD Başkanı görmedim. Öncekilerle de çalıştım ama bu kadar uzak çalıştığımız olmadı” sözlerini sarf eden Erdoğan eklemişti:

“Yakında Putin’le görüşeceğim. Onunla yeni yollar bulacağımıza inanıyorum...”

Oysa ekim başındaki Putin görüşmesi de ortak basın toplantısı yapacak güçte geçmedi. Sızan haberler, Putin’in şu iki soruyu sorduğu yönündeydi:

- Ukrayna’ya bana karşı kullansınlar diye mi silah satıyorsun? Suriye’de verdiğin sözleri neden tutmuyorsun?

Aradan üç hafta geçti. Erdoğan, Roma’da görüştüğü Biden’la öyle pozlar verdi ki bu kadar olur! Zaten medyası da bunu, “20 dakika demişlerdi, 1 saat 10 dakikalık uzun görüşme” diye sundu. Oysa aslolan görüşmenin süresi değil, içeriği!

Görüşme sonrası bizim Dışişleri’nin ve ABD tarafının yaptığı açıklamaların örtüşmemesi şaşırtıcı değil. Bize kadar ulaşan bilgilere göre Erdoğan, Biden’a bölgede ABD politikalarıyla ters düşmeyecekleri sözünü verdi. Bunu anlamak için iç kamuoyuna söylenenlere bakmamak gerekir. Sonuçta ABD istediği adımları atıyor mu atmıyor mu, gerçekçi olan bu.

O sonuç da en sıcak durum olarak şu:

Afganistan’da ABD adına çalışanlar Türkiye’ye getirildi.

***

Suriye’de ise işler daha karışık. Erdoğan-Biden görüşmesi sırasında Rus uçaklarının Suriye’nin kuzeyinde uçması Rus usulü bir mesaj. Bölgeden gelen ham haberlere göre Rusya, Türkiye sınırına 5-10 kilometre mesafede Kamışlı’da yeni bir üs kuruyor.

Gelinen noktada Rusya’ya karşı ABD ile ABD’ye karşı Rusya ile olmaya kalkmak hiç de akılcı değil. O zaman her iki ülke de “benimlesin” diyor. Hem ABD hem Rusya demek de dondurmalı çorba gibi bir şey!

Aklın yolu, Türkiye’nin bir bölge ülkesi olduğu gerçeğini kabul ettirmek, hiçbir ilişkiyi “ötekine karşı” kurgulamamak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları