İnsan haklarının önceliği konusu - Dr. Ahmet Münci Özmen
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İnsan haklarının önceliği konusu - Dr. Ahmet Münci Özmen

04.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:


Turhan Selçuk


Zaman içinde yenilerinin eklenmesiyle çeşitlenen ve giderek kapsamları genişleyen insan hakları, insanın değerinin belirlediği insan onurunun uygulamadaki gerekleri ve insanca yaşamanın koşullarıdır. Bu bakımdan insan hakları, temel norm niteliğinde evrensel ahlak normlarıdır. Dolayısıyla, insan hakları, insan onuruna dayalı çağdaş adalet ilkelerini reddetmeyen pozitif yani, yürürlükte olan hukuklarda öncelikli bir konuma sahip olmalıdır.1 İnsan haklarının önceliği, ikisi bir bütün oluşturan hukuk devleti ile çoğulcu demokrasinin egemen olduğu ülkelerin sorunudur.

Bazen, yürürlükteki yazılı hukukla, uygulanan hukuk arasında çelişkiler oluşabilir ve bu çelişkiler, insan haklarının öncelikli konumundan sapmalara yol açabilir. Böyle olunca hukuk devleti-çoğulcu demokrasi yapılarında yetkili yargı organları devreye girer, sapmalar düzeltilir, olumsuzluklar giderilir ve insan hakları öncelikli konumuna yeniden kavuşturulur. Şayet, uygulanan hukukla, yazılı hukuk arasındaki çelişki sürdürülür yani, sapmalar düzeltilmez, olumsuzluklar giderilmez ve insan haklarının öncelikli konumuna kavuşturulması engellenirse hukuk devleti-çoğulcu demokrasi yapılarında yargı organlarına duyulması gereken güven sarsılır, bu organların bağımsız ve tarafsız oldukları konusunda kuşku oluşur ve ortaya insan hakları bunalımı çıkar.

HAKKIN KULLANIMI VE ÖZÜ

İnsan haklarının önceliği, bu hakların, kamu güvenliği, kamu düzeni ve kamu yararı gibi kamusal nitelik taşıyan gerekliliklerle ya da geleneksel kültürle çatışması durumunda gündeme gelir. Örneğin, ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri ve protesto özgürlüğü gibi insan hakları, kamu güvenliğiyle veya kamu düzeniyle, mülkiyet hakkının kullanımı, kamu yararıyla, bazı cezaların insanlık dışı muamele niteliği taşımaları nedeniyle yasak olmaları da bu tür cezaları onaylayan geleneksel kültürle çatışabilir.

İnsan haklarının önceliği gözetildiğinde belirtilen çatışmalar, doğrudan insan haklarının kısıtlanmasıyla çözümlenemez: Kısıtlamanın meşru görülebilmesi için, zorlayıcı bir toplumsal gereksinime dayanması ve korunmak istenen kamu güvenliğinin, kamu düzeninin veya kamu yararının, kısıtlama dışında başka araçlarla veya kısıtlamaya göre daha hafif önlemlerle korunmasına olanak bulunmaması gerekir.

Bu bağlamda, kısıtlamanın zorlayıcı bir toplumsal gereksinime dayandığı ve kısıtlama dışında başka seçenek bulunmadığı, yetkililer tarafından objektif bir gözlemciyi ikna edecek biçimde kanıtlanmalıdır. Kısıtlamanın sonuncu fakat diğerleri kadar önemli koşulu ise demokratik bir toplum açısından gerekli olmaktır. Belirtilen koşullar yerine getirilmezse, insan haklarının kısıtlanması meşru görülmez. Söz konusu koşullar, insan haklarının geleneksel kültürle çatışması durumunda da geçerlidir. Ancak yukarıda verdiğimiz, insanlık dışı muamele niteliğindeki ceza yasağı örneğinde -bu yasak mutlak nitelikte olduğu için- yetkililerin, bu cezayı uygulamanın zorlayıcı bir toplumsal gereksinime dayandığını veya bunu uygulamaktan başka bir seçenek bulunmadığını kanıtlamaları aranmaz zira söz konusu yasağın önceliği tartışmasızdır.

İnsan haklarının önceliği, olağanüstü hallerde de sürdürülür: Bu hallerde, belirli bazı insan haklarının kullanılmalarının durdurulması olanaklıdır ancak durdurma, “kesin gereklilik” koşuluna bağlıdır (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, md.15). Ayrıca, kullanılmaları durdurulabilen insan haklarının özlerine dokunulamaz. Örneğin, adil yargılanma hakkının kullanılmasının durdurulması, bu hakkın özü olan suçsuzluk karinesini ve savunma hakkını kapsamaz.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEMOKRASİ

İnsan haklarının, diğer kişilerinkilerle çatışması da olasılıdır. Örneğin, ifade özgürlüğü, bir kamu görevlisinin veya bir siyasetçinin kişilik hakları ile çatışabilir. Bu durumda öncelik sorunu nasıl çözümlenecektir? Diğer deyişle, adalet terazisinde hangisi ağır basacaktır? Her ne kadar, kısıtlanamamaları mutlak olmayan insan hakları arasında önem sırası yoksa da her birinin ağırlığı hukuk devleti-çoğulcu demokrasi yapılarında göreceli olarak farklılık gösterir. Örneğin, ifade özgürlüğü adalet terazisine vurulduğunda bir kamu görevlisinin veya bir siyasetçinin kişilik hakları karşısında ağır basar. Kamu görevlisinin veya siyasetçinin mağduriyetinin derecesine göre, çatışan hak ve özgürlük arasında denge sağlamak amacıyla tazminat öngörülebilir ancak ifade özgürlüğünü kullanan kişinin hapis cezası ile cezalandırılması söz konusu olmamalıdır. Konuya demokratik bir toplum açısından gerekli olma koşulu penceresinden bakıldığında ifade özgürlüğünü kullananın sıfatının da önem taşıdığı görülür. Örneğin, bir siyasetçinin veya basın mensubunun ifade özgürlüğü ayrıcalıklı bir ağırlığa sahiptir.

Ülkemizdeki duruma gelince anayasamızın 2. maddesinde, devletin nitelikleri arasında “insan haklarına saygılı olma” niteliğinin altı çizilmiş; daha sonra 14. maddede yapılan (2001) değişiklikle, bir adım ileri gidilerek devletin insan haklarına dayalı olduğu vurgulanmış; 13. maddede, insan haklarının özüne dokunulamayacağı hatırlatılmış; 90. maddenin son fıkrasına eklenen (2004) cümlede ise, insan haklarına kaynak oluşturan ve devletimizin onayladığı uluslararası andlaşma hükümlerinin yasalarımızla çatışması durumunda insan haklarına ilişkin antlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu tablo, yürürlükteki yazılı hukukun insan haklarına öncelik tanıdığını ortaya koymaktadır. Yürürlükteki uygulanan hukuk ise bu tablo ile örtüşmemektedir. Aradaki çelişkinin giderilmesi ve insan haklarının öncelikli konumuna yeniden kavuşturulması, yargı organlarına güven duyulmasını sağlayacak ve iç barışı güçlendirecektir.

---

1- İoanna Kuçuradi, İnsan Hakları: Kavramları ve Sorunları, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara, 2016; Kuçuradi, Adaletin Gerektirdiği Hukuk, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara, 2023.

DR. AHMET MÜNCİ ÖZMEN

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI E. HUKUK MÜŞAVİRİ

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025