Sosyolojide yakın dönemde gelişmelere baktığımızda aklın araçsal kullanımının her sahada arttığını, zaman zaman da insanlık ve ülke çıkarlarına aykırı kullanıldığını görür, düşünür ve söyleniriz. Ayrıca son zamanlarda iktidarın ülkemizde uygulandığı şekliyle kapitalizm (neoliberalizm) gerçek sosyal politikalardan uzaklaşmaya ve sadece sermaye lehine düzenlemelere yol açmıştır. Buna rağmen dar gelirlinin (kamunun) seçimlere kadar sesi ya yoktur ya da duyulmaz olmuştur. O, bu durumu iki seçim arası görür, hisseder; kendi kendine bir birey olarak ne kadar yalnız ve çaresiz olduğunun farkına varır. Oysa ülke çıkarları açısından kendisi gibi düşünen, hisseden binlerce insanın olduğunu gizliden bilir. Temelde toplum yapısında neyin noksan olduğunu bir türlü bulamaz. 

Oysa kamusal alanda şeffaf, açık, çağdaş ve akılcı tartışmalarla oluşturulan düşünce ve eylemlerin devlet kuruluşlarına yansıyıp etkili olamamasının başlıca nedeni demokrasimizin çağdaş demokrasilerden geri bir anlayışta olması ve böyle bir yapılanmayı sürdürmesindendir.

Demokrasilerin varlığı ve gelişimi bakımından son derece önemli olan kamusallık yeni yapılanmaların düşünüldüğü günümüzde ve gelecekte hep gündemimizde olacaktır.

TARAFSIZLIK VAADİ

Kamusal alanı genişletmek amacıyla rasyonel eleştiri ortamlarını siyasi uygulamalar sırasında dikkate almalı, gerekirse yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Şimdiden seçim öncesi doğmalardan uzak tarafsız bir yaklaşımı seçmene vaat etmelidir. 

Oysa kamuoyu anlamına gelen kamusallık iktidarların sapmalarının önünde gelişmiş demokrasilerde görüldüğü gibi mahkemeler kadar etkili ve tarafsız bir güce sahiptir. Toplumla devlet arasında sağlıklı bir ilişki bakımından varlığı önemli olan kamusal alanın bugün demokrasinin gelişimi bakımından da vazgeçilmez olduğu bilinmekle birlikte; ülkemizde bağımsız, özerk ve eşitler arasında bir ortak kanaat ve irade oluşumu çeşitli nedenlerle engellere uğramaktadır. 

Ne yazık ki ülkemizde kamusal topluluğun tutarlığını sağlayan kurumlar başta basın ve TV olmak üzere, ticaretin işe karışması ve devlet müdahalesinin iktidar partisinin görüşü ve eğilimleri doğrultusunda yönlendirilmesi sonucu kamusallık işlevini büyük ölçüde kaybetmiş durumdadır. Kamuoyunu yönlendiren bir kısım kuruluşlar maalesef ülkemizde rağbet gören yayınlarla insanımızı olgulardan uzaklaştırarak ortaçağ zihniyetini hâkim kılmaya çalışmaktadır. Üzücü olan kamusal alanın düşünce üretme, eleştirme ve yönetime bu şekilde iştirakinin sınırlandırılmış ve yönlendirilmiş olmasıdır. Bu hususa dikkat edilmeksizin yapılacak genel seçimlerin eşit siyasi partiler arasında var olan bir yarış gibi gösterilmesi yanıltıcı sonuçlar yaratacaktır. Yoksa bu şekilde gerçeklerden uzaklaştırılarak manipüle edilen kamuoyu hep şaşırtıcı sonuçlar yaratır. Seçmenin bu gerçeği bilerek oyunu kullanması gerekir.

AV. ALİ YILMAZ GÜRKAN

İSTANBUL BAROSU