Karanlıktan çıkmak
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Karanlıktan çıkmak

25.05.2017 09:06
Güncellenme:
Takip Et:

RIZA TÜRMEN

 

16 Nisan referandumu ile Türkiye karanlık bir döneme girdi. Ama 16 Nisan aynı zamanda bir toplumsal dinamiği tetikledi. Bu toplumsal dinamiği sürdürebilirsek, karanlıktan çıkma olanağı var

Anayasa referandumunun “evet” ile sonuçlandığının ilan edilmesi ve Cumhurbaşkanı’nın AKP’nin başkanı olmasıyla, Türkiye’deki demokrasi krizi yeni bir döneme girdi. Bu yeni dönemin nasıl bir dönem olacağı konusunda işaretler var. Bunun için sadece son birkaç güne bakmak yeterli. Cumhuriyet gazetesinden sonra Sözcü gazetesinin de başına gelenler, HSK’ye seçilen ve atanan üyeler, Wikipedia’ya bile erişimin yasaklanmasına varan sansür uygulamaları, görevlerine dönmek için açlık grevi yapan iki akademisyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanmaları, göstericilere yapılan kaba saldırılar bizi yeni dönemde nasıl bir rejimin beklediğini gösteriyor.

Schmitt hukuku!
Yeni dönemin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: OHAL geçici değil kalıcı. Dolayısıyla Türkiye yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilecek. OHAL KHK’lerinin OHAL süresiyle ve konusuyla sınırlı olmasına ilişkin anayasa maddeleri ise çoktan unutuldu. Bundan böyle yasayı yapan da, uygulayan da Cumhurbaşkanı olacak. Nazi Almanyasının hukuk teorisyeni Carl Schmitt’in hukuk anlayışı bugünün Türkiyesi için geçerli hale gelecek. Carl Schmitt hukuktan hukuksuzluğa nasıl geçileceğini çok iyi anlatır. Temel düşünce “istisna hali”dir. Lider, önce içinde bulunduğumuz durumun bir “istisna” olduğu konusunda bir genel kanı yaratmalı, sonra “istisna” halini sürekli bir olağanüstü hale dönüştürmeli. Böylelikle lider, hukukun getirdiği sınırlamalardan kurtulur.
Devletin başı olan Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda siyasal parti başkanı olması, devletle siyasal partinin özdeşleşmesi sonucunu doğuracak. Devlet başkanının siyasal parti başkanı olması, o siyasal partiyi desteklemeyenlerin dışlanmasına, sisteme yabancılaşmasına, kutuplaşmanın artmasına yol açacak.
Bundan böyle yeni bir sözlüğe alışmamız gerekecek. Örneğin, “millet” denildiğinde AKP’ye destek verenler anlaşılacak. “Tek devlet” denildiğinde AKP anlaşılacak.
Bu yeni dönemde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasını beklemeyin. Onun yerine “Türkiye’de yaşayan insanların hakları ve ödevleri” başlıklı yazılı ya da sözlü ilkeler geçerli olacak. Bu ilkelere göre, sokağa çıkıp toplantı ve gösteri yapmak yasak, hükümeti, Cumhurbaşkanı’nı yazılı ya da sözlü eleştirmek yasak. Bunlar terör örgütü propagandası ya da terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarını oluşturabilir. Cumhurbaşkanı’nı ya da hükümeti eleştirmek hakaret ya da hükümeti aşağılamak suçlarına girer. Sokaktaki göstericileri döven, yaralayan polis memurları “üstün görev anlayışları” nedeniyle ödüllendirecek. Yeni dönemde internet başıbozukluğuna da son verilecek. Hangi internet sitelerine ulaşılacağına devlet karar verecek. Yeni dönemin insan hakları belgesinde elbette idam cezasına yer verilecek. Vatan hainlerini besleyecek değiliz ya!
Buna karşılık, vatandaşların lidere, devlete ve partiye olan ödevleri her fırsatta anımsatılacak. Bu ödevler, biat, itaat, işbirliği olarak özetlenebilir. Bu ödevlerini yerine getirmeyen vatandaşların haklardan yararlanmaları elbette söz konusu olamaz.

Nasıl mücadele edilir?
Bundan böyle yaşayacağımız Türkiye ana çizgileriyle böyle bir ülke olacak. Bu koşullarda nasıl bir demokrasi mücadelesi verilir? Bunun için her şeyden önce bir büyük strateji üzerinde anlaşmak gerekir. Mücadelenin amacı nedir? Amaç, 2019 seçimleriyle sınırlıysa bir seçim ittifakından söz ediyoruz demektir.
O zaman “hayır” blokunu nasıl sürdürürüz ve büyütürüz bunu düşünmek gerek. Amaç daha geniş, Türkiye’ye demokrasiyi getirmekse, o zaman farklı düşünmek gerekir. O zaman, yürütülecek demokrasi mücadelesinin iki sütun üzerine oturtulması önemli. Birinci sütun, otoriter-totaliter bir rejimin demokrasiyle bağdaşmayan uygulamalarına karşı bir direniş ortaya koymak. Neyin, ne zaman yapılacağına karar verirken koşullara göre esnek davranmak gerekli. Ama her zaman etkili bir iletişim ağını kullanmak önem taşıyor.

Demokrasi projesi
İkinci sütun ise yeni bir demokrasi projesi hazırlanması. Türkiye’nin demokrasiyle yönetilmesini ve demokratik bir toplum oluşturulmasını sağlamak için, demokrasinin inşası gerekir. Şu anda Türkiye’de bir demokrasiden söz edilemez. O nedenle, yeni, çağdaş bir demokrasinin nasıl inşa edileceğini düşünmek gerek. Yeni bir demokrasinin inşası yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya olmalı. Yeni demokrasi talebi halktan gelmeli. Bu amaçla, bütün halk kesimlerinin katılacağı geniş tabanlı bir demokrasi tartışması başlatılmalı. Ancak böyle katılımcı bir yöntemle halkın yeni bir demokrasi projesine güven duyması ve benimsemesi sağlanabilir.
Bu amaçla, Türkiye’nin değişik bölgelerinde geniş katılımlı halk toplantıları düzenlenebilir. Katılımcılar bu toplantılarda sorulan sorulara yanıt vererek düşüncelerini özgürce açıklarlar. Verilen yanıtların derlenmesinden halkın demokrasi tercihleri ortaya çıkar.
Bu süreç içinde, öncelikle şu sorulara yanıt aranmalı: a. Türkiye’de çatışmaya son verip barışı nasıl sağlayacağız? b. Çoğulcu bir demokrasiyi nasıl gerçekleştireceğiz? c. Katılımcı bir demokrasiyi nasıl gerçekleştireceğiz? d. Güç tekeline son verip güç paylaşımına dayanan bir yönetimi nasıl gerçekleştireceğiz? e. Hukuk devleti ya da hukukun üstünlüğü ilkelerini nasıl yaşama geçirebiliriz?
Böyle bir süreç toplumda yeni bir heyecan doğurabilir. Kutuplaşmanın ortadan kalkarak herkesin farklılıklarıyla birlikte yaşayabileceği bir ortak zemin yaratabilir. Tıkanmış olan siyasetin önünü açar. Siyaseti AKP’nin alanından çıkararak başka bir alanda oynanmasını sağlar. Aynı zamanda bu sürece önderlik edecek olan, sivil toplumun güçlenmesi sonucunu doğurur.
Bütün bunların yanında, böyle bir süreç yeni bir anayasanın zeminini oluşturur. Katılımcı bir anayasa için gerekli verileri sağlar. 16 Nisan referandumu ile Türkiye karanlık bir döneme girdi. Ama 16 Nisan referandumu aynı zamanda bir toplumsal dinamiği tetikledi. Bu toplumsal dinamiği refererandum sonrasında da sürdürebilirsek, karanlıktan çıkmak, karanlığı aydınlığa dönüştürmek olanağı var demektir.  

RIZA TÜRMEN
Eski AİHM yargıcı

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025