Kentsel dönüşüm mü? Rantsal dönüşüm mü? - Prof. Dr. Orhan Derman
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kentsel dönüşüm mü? Rantsal dönüşüm mü? - Prof. Dr. Orhan Derman

19.06.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkemiz deprem kuşaklarının kesişim noktasında olduğu için, yüzyıllar boyunca bu topraklarda yaşayanlar depremlerden en olumsuz şekilde etkilenmişlerdir. Depremlerden kaynaklı can kayıpları ve sakatlanmalar, depremlere karşı sağlam yapılamayan yapı stokları nedeniyle olmuştur. Ülkemiz 1999 ve 2023’te olan depremlerle binlerce yurttaşını yitirmiştir. 1999’dan sonra binaların ve yapı stoklarının yeni imar planlarına göre sağlıklı yapılma zorunlulukları ve kentsel dönüşüm çabaları da mevcut koşullar altında durma noktasına gelmiştir. Bina destekleme programlarının etkisi yalnızca geçici çözüm üretebilmiştir. Binaların yıkılıp yeniden çağın koşullarına göre yapılmaları, önümüzdeki en büyük zorluk olarak durmaktadır. 

Peki niye kentsel dönüşüm durma noktasına gelmiştir? Kentsel dönüşüm ülkemizde nasıl rantsal dönüşüm formuna dönüşmüştür?

İnşaat maliyetlerinin m2 başına piyasada en düşük 1000 dolar olduğu günümüzde, gerçekçi rakamlar ile 100 m2’lik bir dairenin maliyeti 100 bin dolar olduğu düşünülürse bugünkü kurla bu daire sahibine 3 milyon 200 bin TL’ye mal olmaktadır. Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir insanın kendi dairesini bu para ile alması durumunda, kişi yaşamını bütün riskleri göz önüne alarak beton tabutlarda sürdürmeye devam etmektedir. 

EŞİTLİĞE KARŞI ANLAYIŞ 

Devletin dönemsel destekleri ve uygulamaları devamlılık arz etmemektedir. Seçimler öncesi 700 bin TL hibe + 100 bin TL taşınma yardımı ve 700 bin TL düşük faizli uzun süreli krediler, seçim sonrası sona erdirilmektedir. Bu da olanaklardan her yurttaşın eşit şekilde yararlanabilme şansını tamamen ortadan kaldırmaktadır. 

Adaletsizlik yalnızca bu destek konusunda mı? Tabii ki hayır. Kentsel dönüşüm kapsamına giren bir bölgede belli dönem uygulanan kat irtifa hakkının dönemsel değişiklikler göstermesi de ayrı bir kaotik durum yaratmaktadır. Bir sokakta, bir mahallede bina yüksekliğinin 12.50 metrelik uygulama koşulunu dayatan bir belediye, aynı konumlarda siyasi atmosferi gözeterek belli bir dönem yasal izinle alınan 15.50 metrelik uygulamayı örnek bile gösterilmesine olanak vermemektedir. Ülkemizde yaşayan her yurttaşın eşittir, kentsel dönüşümdeyse yurttaş “sen eşit değilsin” anlayışına mahkûm edilmektedir.

Aslında çözüm çok kolaydır. İnşaat maliyetinin çok yüksek olduğu, en ucuz kentsel dönüşüm faiz oranın yüzde 3’ün yukarısında olma durumuna karşı, sosyal bir devletten beklenen en akılcı çözüm, insanları bu yüksek maliyet altına sokmadan kentsel dönüşüm kapsamına giren yapı stokuna devlet tarafından daha önce verilen desteklerin aynen uygulama olanağı verilmesidir. Bir devleti yöneten akıl herhangi bir dönem uygulanan olanağı farklı zaman dilimlerinde farklı uygulamamalıdır. Daha önce verilen her olanak yenisi için de birer kazanılmış olanak şartı olarak yurttaşlara sunulmalıdır. İnsanlar adaletin olmadığı koşullarda, kendi doğrularına göre adaleti yaratmaya çalışmakta, ki bu da devleti yönetenleri sorgulanır hale getirmektedir.

YÜZDE 50+1 UYGULAMASI

Kentsel dönüşüm, zemin bakımından riskli bölgelerin öncelikli olma durumu gözetilerek yapılmamaktadır. Bu işlem nasıl yürümektedir? 

Rant değeri yüksek bölgelerde, 1999’dan önce yapılan yapılar ya bir müteahhidin bir daire alarak bu yapıya girmesi veya paramı katlayarak artırırım diye düşünen bir kat sahibinin mimar ve inşaat şirketi ile oluşturdukları organizasyon ile ferdi olarak belediyeye mevcut yapının depreme dayanıksız olduğu başvurusu ile çok kolay gerçekleşebilmektedir. Daha önce “binadaki kat sahiplerinin en az üçte ikisinin olurunu alma” ilkesi de yeni düzenleme ile yüzde 50’nin üstü bulunduğunda süreç kolay başlatılabilmektedir. 

Bir kat sahibinin mevcut evini kaybetme olasılığı eskiye göre çok kolay gerçekleşebilmektedir. Süreç daha hızlı ilerlesin diye oluşturulan yeni yasalar, sadece sistemi kendi çıkarları için kullananlar için kolaylığa dönüşmüştür. Esasında, yüzde 50+1 uygulaması ile yapılmak istenen, çoğunluğu sağlayanların “Biz ne istersek onu yaparız” düşüncesinin önüne geçilmesidir. Bu durumda tüm kat sahiplerinin arsa hisse oranları göz önünde bulundurularak küçültme veya büyütmenin buna göre yapılması işlemi daha kolaylaştıracaktır.

NE YAPMALI?

Peki çözüm ne olmalıdır? Nasıl sistem hızlı yürütülmelidir? Daha önceki uygulamalar, o bölge için örnek teşkil etmelidir. Kat irtifa ve destek sadece dönemsel uygulanmamalıdır. Kentsel dönüşümden etkilenen kat sahiplerine ve kiracılara, yapı yenilenene kadar destek sürdürülmelidir. Kat sahiplerine en az maddi külfete yol açacak yaklaşımlar gözetilerek uygulanmalı, yeni inşaatı yüklenen firmaya ilave kat imkânı vererek kat sahiplerine en az maliyet yükü yansıtılmalıdır.

Kentsel dönüşüm kapsamında riskli yapılara sağlanan banka kredi imkânları asla yüzde 1’in üstünde olmamalı, ödeme planı da daha uzun bir zaman aralığına yayılarak uygulanmalıdır. 

Süreç içinde belediyelerin “İmar AŞ” yapılarından alınacak desteğe kolayca erişebilme olanağı kat sahiplerine sunulmalıdır. Mutlaka süreçte hukuksal ve teknik yardım sağlayan yapılar profesyonelce oluşturulmalı ve denetimli olarak yapılanmalıdır.

Yeni yapıların m2 alanları tapu hisse oranları gözetilerek orantılanmalı, yeni şerefiye bedelleri sadece kat sahiplerinin anlaşmaları beklenerek alacakları ortak kararlara bağlı değil, belediyenin belirlediği sınırlar içinde yapılanmalıdır. Çünkü anlaşmayı zorlaştırarak bu durumdan imkân sağlamaya çalışanların art niyetli yaklaşımlarına açık duruma getirebilmektedir. 

Sistemi ranta dönüştürebilme olanağı yaratanlara, bu olanak sınırsız verilmemelidir. Paramı katlayarak bu işten kâr elde ederim yaklaşımının karşısında, mutlu yuvalarında huzurlu yaşamı isteyenlerin ezilmemeleri sağlanmalıdır. 

Kentsel dönüşüm sürecinde haksızlığa uğradıklarını düşünenlere hukuka başvurabilme olanağı sağlayan yapı, bu sistemi kendi çıkarları için diğer kat sahiplerini olumsuz koşullara iten kişi ve yapılara da bu olanağı vermemelidir.  

Ülkemizde iyi uygulamalar varken durumu kat sahiplerinin aleyhine geliştirebilecek girişimlerde bulunmaktadır. Üsküdar Belediyesi seçimden önce güzel bir uygulama başlamıştı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bunu desteklemişti. Uygulamada, kat sahiplerinin işi biraz daha kolaylaşsın diye 800 m2’nin üzerindeki parsellere +1 kat ilave verilmesi sağlanarak bu katın müteahhide verilmesi durumunda kat sahiplerinin ödemesi gereken tutarın biraz daha azalması hedeflenmiştir. Ama bunun da bazı mahallelerde uygulanıp bazı mahallelerde uygulanmaması eşitsizlik durumunun en basit örneği olmuştur. Bir vatandaşa herhangi bir imtiyaz veya taviz veriliyorsa, tüm vatandaşlara eşit olarak verilmesi gerekir. Bu en doğal anayasal haktır. Bunun devamında da kötü niyetli uygulamaya çok açık olan “rezerv alan” olayının çıkartılması, kat sahiplerinin karşılaşabilecekleri en tehlikeli sürecin başlangıcıdır.

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025