Olaylar Ve Görüşler

Salgın, Covid-19 Fırsatları ve "Her şey kontrol altında" - Dr. Ceyhun İRGİL

11 Ağustos 2020 Salı

Salgın en şiddetli günlerinde The Economist Mart-Nisan 2020 sayısı yayımlandı. Dünyaca ünlü derginin kapağında korona salgınına gönderme yapan önemli bir başlık vardı, Her şey kontrol altında.

Küresel salgını mercek altına alan dergi, devletlerin ve bireyin Covid-19 sonrası ilişkisini özetleyen bir başlık altında konuyu enine boyuna analiz ediyordu.

Türk medyasında haber olmadı. Ülkenin yoğun gündemi veya salgının yoğunluğundan olsa gerek Türkiye’de gündem olmadı.

The Economist, Pandemi ile mücadele için büyük devlete ihtiyaç var. Asıl sorun devlet salgından sonra nasıl ve ne kadar geri çekilecek” diye soruyordu.



SALGIN ANALİZİ

Salgın kısıtlamaları nedeniyle derginin orijinal baskısına ulaşmam mümkün olmadı. Ancak internet medyasında çıkan haberleri görebildim. Haberlerde The Economist’in daha çok kapak sorusu sorgulanıyordu.

The Economist, salgını özellikle ekonomi üzerinden analiz etmişti. Sadece birkaç hafta içinde bir virüs, Batı demokrasilerini, devletleri, işletmeleri kapattı ve insanları kapalı mekânlarda mühürledi. Devletler ekonomiyi ve yaşamı ayakta tutmak için trilyonlarca dolar vaat ettiler.

Amerika, milli gelirinin yüzde 10’u değerinde bir paketi harekete geçirirken, İngiltere, Fransa ve diğer ülkelerin kredi garantileri bütçelerinin neredeyse yüzde 15’i değerindeydi. Merkez bankaları para basıyor ve en azından bir süre hükümetler iflasın yasaklanmasını istiyorlar” diyordu.

 

KAOSU FIRSAT BİLENLER

 

En çarpıcı soru ise devlet geri çekilecek mi? veya Nasıl geri çekilecek?”

Bunu düşünmeliyiz. Peki, bu soruların yanıtındaki asıl özneler ne olabilir?

Elbette... güç ve para. Ve gücün ve paranın korunması için kontrol…

Gücün kullanım yolu iktidar... iktidarda kalma veya iktidara gelme çabası. Öte yandan bu gücü sürdürmek ve parayı elde tutmak için kontrol şart. Neyin kontrolü? İktidar aygıtlarının güce hizmetinin devamlılığını, para kullanımının denetimini engelleyecek toplumsal virüslerin” kontrolü, susturulması ve gerekirse iktidarların” sağlığı için yok edilmesi.

HER ŞEY’İN KONTROLÜ

Diğer bir konu ise devletler ve ekonomiler, salgın sonrasında bunu nasıl tahsil edecekler? Toplum bunun bedelini nasıl ödeyecek? İşte salgın sonrası dünyanın anahtar soruları bunlar.

Tarih devletlerin krizlerde oluşturduğu otoriteden vazgeçmediğini gösteriyor. Bu sadece ekonomi için değil, aynı zamanda bireylerin gözetimi, denetimi ve yönetilmesi için de geçerli. Demokratik ülkelerde yönetimler, salgın gibi krizlerde öne çıkıp, bireysel özgürlükleri hiç olmadığı kadar kolayca kısıtlayabilirler. Krizler, iyi ve geçerli bahaneler sunar. Zaten otokratik hayalleri olan yönetimler için ise salgın felaket değil beklenen fırsattır.

Dünya kendi derdine düşmüşken, uluslararası denetim ve gözetimden uzak kalan otokrasiler ve sınırlı demokrasilerde yönetimler, salgın bahanesi ile normal zamanlarda akla gelmeyecek birçok kanunu çıkarabilir, uygulamaları hayata geçirebilirler.

Daha salgının ilk 3 ayında, ilk aklıma gelen Güney Kore, Singapur, İsrail, Hong Kong, Avustralya, Çin, salgın bahanesi ile yurttaşların konumlarını ve kişisel verilerini izleyecek sistemleri hayata geçirdiler. Virüs korkusu ile toplumlardan -İsrail hariç- ciddi bir itiraz da gelmedi.

Salgın sonrasının en endişe verici gelişme, müdahaleci gözetim olacaktır. İnvaziv veri toplama ve işleme, hastalığın yönetiminde ve tekrar salgının geri dönme korkusuyla gerçek bir avantaj sağladığı için yayılacaktır. Ancak devletin vatandaşların tıbbi ve elektronik kayıtlarına rutin olarak erişmesini de istiyorlar. İsrail gibi bazı ülkeler bunu terörle mücadele mevzuatına kadar genişletecektir. Bu takip vakaları izlemekle başlayabilir. Kimse nerede biteceğini bilmiyor.

ŞAŞIRTICI OLMAZ

Bu tıbbi ve elektronik gizlilik ilkelerinin ihlallerinin dışında Fransa, Macaristan, Rusya, Filipin, S.Arabistan, Mısır gibi ülkelerde piyasaların kontrol ve mali özgürlükleri yönetme gücünü devletin eline aldığı salgın kararnameleri çıkarıldı. Türkiye’de benzer kısıtlamalar için acil KHK’ler yayımlandı. Salgın süreci sonrasında, bazı büyük şirketlerin ve sektörlerin devletin ve iktidarların kontrolüne geçmesi hiç şaşırtıcı olmayacak.

Aslında salgın sürecinde Türkiye’de de bireylerin kontrolü ve bilgilerin denetim altına alınması için 2 girişim oldu. Biri torba yasa içinde internetin denetim altına alınmasını içeren bir yasa teklifi geldi. Ancak toplumsal tepki ve muhalefetin itirazı ile şimdilik geri çekildi.

Ardından aynen The Economist’in başlığı gibi her şey kontrol altında” olacak şekilde MHP’nin “İnternet ortamında yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi” hakkında hazırladığı kanun teklifinde, kullanıcıların sosyal medyaya kimlik numarasıyla giriş yapması önerisi yer aldı.

Salgın ile devlet ve birey özgürlüğüne ait birçok tabu birbiri ardına kırıldı. Devlet ve iktidarlardaki bu hızlı ve büyük güç artışı, neredeyse tartışmaya zaman kalmadan gerçekleşti. İktidarlar bunların acil ve geçici olduğu açıkladılar. Acaba öyle mi?

Salgın kaçış şansı mı?

Salgınlar tarihi ve geçmiş kriz süreçleri, iktidarların krizlerde elde ettiği bu konfordan vazgeçmediğini gösteriyor. Ayrıca iktidarlar, kriz sonrası ekonomik hasarların onarımında da bu tutumu sürdürmenin gerekli olduğunu hatta sorunların aşılması için çok daha sert, keskin ve mutlak güce ihtiyaç olduğunu savundular. Krizden, virüsten kurtulan toplumların endişe ve korkuları sürerken, korunma ve sığınma ihtiyacı ile genellikle bu yeni kısıtlamaları veya reform olarak sunulan otokratik uygulamalar olağan karşılandı.

Dönelim The Economist’e, dergi salgın sonrası en ciddi tehlikenin, virüs korkusu ile toplumlara istediklerini kolayca yaptıran iktidarların bunu alışkanlık haline getirmesi, kriz psikolojisini devam ettirerek görevin kötüye kullanılması ve özgürlüğe yönelik tehditleri arttırması.

Dergiye göre bazı politikacıların ve hükümetlerin, belirsiz bir acil durum arayışı içinde olduğu Macaristan’da rejim değişikliği veya İsrail Başbakanı Netanyahu gibi krizi yolsuzluk davasından kaçma şansı olarak görüyorlar.

NÖTR BİR YOL ŞART  

Nitekim salgın devam ederken, Birleşmiş Milletler koronavirüs salgınının ardından eski normale” dönüş olmayacağını ve hükümetlerin yeni bir ekonomi ve daha fazla istihdam yaratmak için harekete geçmesi gerektiğini bildirdi.

İstihdam, bireyin kontrol altına alınması için en uygun vasat. Bu riski daha salgının ortasında gören BM, kriz sonrası sosyal ve ekonomik iyileşme için olağanüstü uluslararası desteğe ve yeni siyasi taahhütlere ihtiyaç duyulacağı vurgulanan açıklamada, Toplumların ve ekonomilerin, eski normalden daha iyi, daha sürdürülebilir, cinsiyet eşitliğinin olduğu ve nötr bir yola ihtiyacı var” dedi.

Eşitlikçi, adil ve nötr bir yol…

Nötr... Yani ne asit ne alkali... Ne siyah ne beyaz...

DR. CEYHUN İRGİL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları