Seçimler birçok etkenin bileşkesinin sonuçlarını yansıtıyor.

Bunlar içinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı en az etkili olanıdır.

Ama asıl temel etkenler;

1. Terör örgütünün yarattığı nefret ve korku... Bunun uzantısı olarak haksız biçimde sunulan HDP ile yakınlığın yarattığı psikoloji...
2. İktidarın, aşırı kaynak, yalan ve karalamacı yöntemler kullanımı...
3.  Sığınmacı oyları,
4.  Millet İttifakının ve aday listesinin çelişkili yapısı... olarak görünüyor.

PKK ve HDP üzerinden siyasal mücadeleye musallat edilen etnikçi anlayış, gerçek ve sınıfsal temele dayalı emek-sermaye çelişkisini gözlerden ve bilinçlerden uzaklaştırma işlevi görmektedir. Emek, eşitlik, özgürlük, demokrasi, adil paylaşım mücadelesi bulanıklaşmakta; demokratik, sol-sosyal demokrat, demokratik sol, sosyalist düzen değişikliği hedefleri gözden kaçırılmakta; Cumhuriyeti bile savunmak zorlaşmaktadır.

Demokratik, sol siyasal partiler ve kesimler, AKP ve öteki düzen partilerinin din, milliyet, etnisite üzerinden oluşturdukları tartışma tuzaklarına kolayca düşmekte ve sürüklenmektedirler.

En önemlisi de, hemen her siyasal çevrenin, AKP/RTE olgusunu, asgari koşulları taşıyan bir demokratik düzenin siyasal partisi ve iktidarı gibi algılamalarıdır.

Oysa, çıkış koşullarından bin yıldan önce koparılarak siyasallaştırılmış, aslında iktidar mücadelelerinin aygıtları olarak işlev gören din/mezhep örtülü tarikat ve cemaatlerin, kurulu düzenlere karşı örgütlenmeler olduğu göz ardı edilmektedir. Günümüzde emperyal girişimler ve desteklerin de biçimlendirdiği, gelişkin örgütsel birikim, deneyim ve olanaklarla donatılan bu örgütlü topluluklar AKP’ye can veren bir iktidar koalisyonunun parçalarıdır.

Temel hedef

AKP bu sürecin örgütüdür. Alışılan siyasal partilerden farklıdır. İktidar yapısı ve işleyişi de akıl, bilim ve hukukla sınırlı değildir.

Devletin temel yapısı ve işleyişine düşman bir geleneği temsil etmektedir. Temel hedefi de bu devlet yapısını bozup yıkmaktır. Bu uğurda her türlü araç, yöntem, olanak ve kaynakları kullanmayı da hak görmektedir.

Seçimlerin sonuçları değerlendirilirken Türkiye’nin Cumhuriyetçi, demokratik, laik, eşitlik ve özgürlükçü güçleri, bu gerçeklikleri göz önüne almalı, gelecek tasarımlarını da bu temelde biçimlendirmelidirler.

Yoksa daha çok düş kırıklıkları yaşanması kaçınılmazdır.