Türk vatandaşlığı tanımı - Prof. Dr. Hikmet Sami Türk
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Türk vatandaşlığı tanımı - Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

16.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son zamanlarda siyasi liderlerin yaptıkları konuşmalarda Türk milletini oluşturan etnik gruplardan söz etmeleri dikkat çekicidir. Bunların başında son konuşmalarında sık sık üç etnik grubu adlarıyla belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gelmektedir. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Ağustos 2025 günü Malazgirt Zaferi’nin 954. Yıldönümü Kutlama Programı’nda yaptığı konuşmada “Türkler, Araplar, Kürtler olarak bu coğrafyada kıyamete kadar yan yana yaşayacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden “Türk milleti” ya da eşanlamlı olarak “Türkler” yerine onu oluşturan etnik gruplardan sadece üçünün “kıyamete kadar” birlikte yaşayacağını belirtme gereğini duyduğunu ancak kendisi bilir. Fakat bu konuşmanın anayasamızın 104. maddesinin II. fıkrasına göre “Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil” eden cumhurbaşkanının konumu ile bağdaşmadığı açıktır.

Aynı gün Afyonkarahisar’da katıldığı zafer yürüyüşünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuşmalarını eleştiren, ülkede tartışılmaz çatının Cumhuriyet olduğunu belirten CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e göre; “Onun taşıyıcı kolonu da Türkiye’de Türkün de, Kürt’ün de, Arap’ın da, Laz’ın da, Çerkezin de, Pomak’ın da, göçmenlerin de herkesin bu Cumhuriyete sadakatle ve eşit vatandaşlık bağıyla bağlı olmasıdır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Dayanışma Komisyonu kurulması, Türkiye Cumhuriyeti anayasasının “Türk vatandaşlığı” ile ilgili 66. maddesinin tartışmaya açılmasına neden oldu. 66. madde, kapsamı itibarıyla yetersiz bulunuyor.

Bu görüşü savunanların başında eski ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanı, Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önceki 27. ve son başbakanı, 28. TBMM başkanı ve halen Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım bulunuyor. Yıldırım’ın 29 Ağustos 2025 günü farklı bir etnik sıralama ile açıkladığı görüşü şöyle: “Bu topraklar, bin yıldır Kürt, Türk, Süryani, Çerkez ve diğer etnik unsurlarla aynı kaderi paylaştı, aynı toprağa düştük, aynı bayrağın altında yaşadık, bugün de birlikteliği geleceğe taşımakla sorumluyuz. Hepimiz vatandaşlık bakımından eşit haklara sahibiz. Bu nedenle vatandaşlık tanımının kapsayıcı bir şekilde gözden geçirilmesi, güncellenmesi, bütün unsurları kucaklaması önemli bir adım olacaktır.”

OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE VATANDAŞLIK KAVRAMI

Çokuluslu Osmanlı Devleti’nden ulus devlet niteliğindeki Türkiye Devleti’ne kadar Türk hukukunda vatandaşlık kavramı, ırk veya din temeline dayandırılmamıştır.

1876’da ilan edilen ilk yazılı anayasamız Kanun-i Esasi’de yapılan Osmanlı vatandaşlığı tanımı -günümüz Türkçesiyle- şöyledir: “Osmanlı uyrukluğunda bulunan bireylerin tümüne hangi din ve mezhepten olursa olsunlar, istisnasız Osmanlı denir...” (m. 8).

29 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Cumhuriyet ilan edildikten sonra kabul edilen 1924 Teşkilat-i Esasiye Kanunu’nda verilen vatandaşlık tanımı şöyledir: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur.” (m. 88/I).

Bu tanım, 1945 Türkçeleştirmesiyle kabul edilen anayasada şöyle ifade edilmiştir: “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir.” (m. 88/I).

1961 Türkiye Cumhuriyeti anayasası, “Vatandaşlık” kenar başlığı altında şu yalın tanımı getirmiştir: “Türk devletine vatandaşlık bağı bağlı olan herkes Türktür” (m. 54/I).

1982 Türkiye Cumhuriyeti anayasası da “Türk vatandaşlığı” kenar başlığı altında aynı tanıma yer vermiştir (m. 66/I).

Günümüzde yürürlükte olan anayasal tanım budur. Bu tanım, hiçbir etnik veya dini öğe içermeksizin Türkiye Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi kucaklayan ortak veya üst kimliği ifade etmektedir. Anılan maddede Türk milletinin adı yerine onu oluşturan bütün etnik grupları sıralamak olanağı yoktur. Bizde olduğu gibi başka devletlerin anayasalarında da milleti oluşturan etnik gruplardan başat konumda olanın, devleti kuranın adı kullanılmıştır. Dolayısıyla bizdeki vatandaşlık tanımı, tarihi bir gelişme sonucunda ortaya çıkmasının yanında, uluslararası yerleşmiş uygulamaya da uygundur.

1961 ve 1982 anayasalarında verilen tanımların ortak paydası “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olmak”, Türkiye Devleti vatandaşı olan, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını taşıyan herkesi, -2024 rakamlarıyla- 85.664.944 insanı kucaklayan bir kriterdir. Dolayısıyla bu tanımın dışında kalan kimse yoktur. Uyrukluk kriterine dayalı olan, ek bir kriter gerektirmeyen en kapsamlı, en özlü Türk vatandaşlığı tanımı budur. Yeni anayasada da bu hükümde içerikle ilgili bir değişiklik yapılması söz konusu olamaz.

Bu hükümde değişiklik yapılabilecek tek sözcük, -Türkiye Devleti’nin 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 3. maddesi ile konulan, o zamandan beri ve yürürlükteki anayasamızın değişmez nitelikteki 1 ve 3. maddelerinde kullanılan adıyla paralellik sağlamak üzere- 66. maddenin sadece ilk sözcüğünü “Türkiye” olarak yazmaktır: “Türkiye Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Hiçbir duraksamaya yol açmayacak, farklı etnik kökenlerden insanları ortak bir vatandaş kimliğinde birleştirecek bir anlatımla şöyle de yazılabilir: “Türkiye Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese hiçbir ırk farkı gözetmeksizin Türk denir.”

SONUÇ

Anayasal ve yasal terim olarak “Türk” sözcüğü etnik bir kimliği ifade etmez. Bu sözcük, Türk milletinin her bireyini ve Türkiye Devleti’nin her vatandaşını, hiçbir etnik ayrım gözetmeksizin kucaklayan, onun vatandaş kimliğini belirten bir terimdir. “Türk” sözcüğü, etnik anlamda Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Acem, Ermeni, Boşnak, Arnavut, Rum, Arap, Yahudi ya da başka bir etnik kökenle, fakat Türk üst kimliğiyle ortak bir tarihten gelen, ortak bir coğrafyada birlikte yaşayan, ortak bir dili konuşan, günümüzde 85 milyonu aşan nüfusuyla Türk milletinin ortak adıdır. Tarihten gelen, dünyadaki genel uygulamaya uygun olarak verilen bu adda büyük Türk milletini oluşturan insanlardan hiçbirinin etnik kökenine karşı bir ayrımcılık yoktur. Onlar, hangi etnik kökenden olurlarsa olsunlar, Türkiye Devleti’nin eşit vatandaşları olarak hepsi Türktür.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025