Türkiye’nin Maldivler’i Salda Gölü gitti gider
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Türkiye’nin Maldivler’i Salda Gölü gitti gider

04.04.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Doğa harikası Salda Gölü, aynı Karadeniz yaylalarında olduğu gibi tehlike altında

Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan tüm fabrikalar gitti, bankalar, limanlar ve saymakla bitmeyen değerler ve en son Tank Palet Fabrikası elden çıkarıldı. Bu değerler nereye gittiyse dünyanın en önemli doğa harikasından biri olan Salda Gölü ve çevresi de oraya gidecektir.

Maldivler (Maldiv Cumhuriyeti), Hint Okyanusu’nda 1200 adadan oluşan bir devlet. Nüfusu 436 bin Özellikle balayı çiftlerinin gittiği dünyanın gözde mekânlarından.
Salda Gölü’nün kıyıdan başlayarak renkleri; açık mavi, turkuvaz yeşili, mavi, koyu mavi, lacivert olarak halka halka uzanır. Güneş ışınlarının eğimine göre halkalar kısa aralıklarla renk değiştirir. Havanın güneşli ya da bulutlu oluşu, günün sabah, öğle, akşam gibi farklı zamanları suyun renklerinin değişik görünümüne neden olur. Gölün çevresindeki kumsal beyaz renklidir.
Maldiv Adaları’ndaki denizin ve kıyılardaki kumsalın rengi de aynen Salda Gölü gibidir. O nedenle Salda Gölü Türkiye’nin Maldivler’i olarak anılır. Dünyada bunların bir başka benzeri daha yoktur.
Son yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi belirlendi. Bu kararla gölle birlikte yaklaşık 295 kilometrekarelik alan koruma altına alınacak. Bu alanın genişliğini şöyle tanımlayalım. Göl alanı 44 kilometrekare olduğuna göre, gölün 6.7 kat, yani aşağı yukarı 7 kat büyüklüğünde bir bölge koruma alanındadır. Çevreyi tanıyanlar bilirler. Gölün 7 kat büyüklüğündeki alanın içine, Salda, Doğanbaba, Kayadibi ve Yeşilova’nın tarlalarının ve çevredeki orman alanlarının önemli kesimi girecektir.
Başlangıçta, göl kenarına millet çay bahçesi yapacağız, çevrenin temizliğini sağlayacağız, tuvalet vb. ihtiyaçlarını çözümleyeceğiz diye işe girişilmişti. Şimdi elimizi şakağımıza koyup düşünelim. Bu kadar geniş alana hangi çay bahçesi yapılır? Bu devasa bahçede kaç milyon insanın çay içip kek yiyeceği hesaplanmaktadır?

Uygulama nasıl gerçekleşiyor?
Karadeniz yaylaları, yeşilin her tonunun buluştuğu eşsiz güzellikte ve el değmemiş bölgelerdir. Çevre insanı hayvanlarıyla birlikte yazlarını buralarda geçirir. Birkaç yıl önce yayla yolu söylentisi ortaya atıldı. Batıdan doğuya yaylalar güzel yollarla birbirine bağlanacak, buraların ulaşımı kolaylaştırılacaktı. Köylüler istemese, dirense de dozerlerin gücüne yenildiler, yollar açıldı. Önce Uzungöl yağmadan payını aldı. Gölün çevresi beton yapılarla çevrildi. Bugün Uzungöl’e giden Karadenizliler ağlayarak dönüyorlar. Uzungöl bitirildi. Yaylalar ulaşıma açılınca zengin Arapların gözdesi oldu. Güzelim yaylalar bugün Arapların elinde.
Doğunun en bereketli ovası Iğdır’daki tarım alanlarının önemli bölümü İsraillilerin eline geçti. Türkiye’nin en bereketli tarım alanlarından olan Trakya’nın topraklarının yabancılarca satın alındığı bildiriliyor.
Gelelim Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi’ne. Rant sözcüğünü beynimizin en derinliklerine yerleştirelim ve hep aklımızda tutalım. Gölün 7 kat büyüklüğünde ve birkaç köyü içine alacak bu koruma bölgesi neyin nesi?
Efendim, mevcut yapıları koruyacağız, ruhsatlılar dokunulmayacak, köylüler bedava çay, kek yiyecek, turizm gelişecek ve bundan çevre insanı pay alacak, cak... cak... cak... Geçiniz efendiler. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan tüm fabrikalar gitti, bankalar, limanlar, Telekom, Cumhuriyet’le yaşıt Sümerbank, Tekel, Türkiye Petrolleri, Aliağa Rafinerisi ve saymakla bitmez değerler ve en son Tank Palet Fabrikası elden çıkarıldı. Bu değerler nereye gittiyse dünyanın en önemli doğa harikasından biri olan Salda Gölü ve çevresi de oraya gidecektir.

İşler nasıl gelişebilir?
Daha önce örneklerini gördük. Yayımlanacak bir kararla önce koruma bölgesindeki kamu taşınmazları Çevre ve Orman Bakanlığı’na devredilir. Ardından yeni bir kararla (bu kararların itirazı temyizi yoktur) özel mülkiyetteki mallar Çevre ve Orman Bakanlığı’na geçer.
Buralara Bakanlık çam fidanı dikecek değil herhalde. Karadeniz yaylalarının başına gelenler bölgemizin başına gelir. Gözde yerlere zengin turistler için çok yıldızlı oteller yapılır. Kalan 250 kilometrekarelik alan Araplara yakışır şekilde parsellenir ve getirecekleri uçaklar dolusu dolarların karşılığı olarak onlara devredilir. Köylülerimiz gene köylerinde kalmaya devam ederler mi bilemem. O turkuvaz yeşili gölümüzün, dağlarımızın, ormanlarımızın dört karısı, yirmi çocuğunu arkasına takıp gezdiren petrol zengini Arapların eline geçmesinden gerçekten korkuyorum.

Beka meselesine gelirsek
İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar dünyada İsrail diye bir devlet yoktu. Dünya savaşının galipleri Ortadoğu’yu, sınırlarını cetvelle çizerek devletlere böldüler. Ortadoğu orada yaşayanlara bırakılmayacak kadar zengin yeraltı kaynaklarına sahip. Galip güçler egemenlik alanlarını kendi aralarında belirlediler. Ancak, bölge halklarını kımıldatmayacak, sürekli onların kafasına sopa indirecek bir asayiş gücüne, jandarmaya ihtiyaç vardı. İsrail Devleti bu ihtiyaçtan doğdu. Dünyanın dört bir yanına dağılmış Yahudilere, emperyalist güçler “Kudüs ve çevresi sizin kutsal topraklarınızdır, Yahudilik orada doğmuştur. Oralar sizin tarihten gelen hakkınızdır” dediler.
Bir de Milletler Cemiyeti’nden bu yönde karar çıkarttılar. Yahudiler gittikleri her yerde ticaretle uğraşırlar. Zengin insanlardır. Dünyanın her yanından gruplar halinde Doğu Akdeniz kıyılarına göç ettiler. Yerli Arapların topraklarına iyi paralar ödeyerek satın aldılar. Akdeniz’den Kudüs’e kadar olan bölge hiç silah patlatılmadan ellerine geçti. Böylece nur topu gibi bir İsrail Devleti doğdu. Bu söylenenler çok eskide değil 70 yıl kadar önce 1948’lerde yaşandı.
Son zamanlarda “beka meselesi” ortaya çıktı.
Ülkemin toprakları yabancıların ellerine geçtikçe ve İsrail’in kuruluşu aklıma geldikçe BEKA sözcüğünden ürker oldum. Gerçekten ülkem bir beka (kalıcılık, ölmezlik) sorunuyla karşı karşıya mı?
DURSUN UTKU / Eğitimci  

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025