Meclis’te görüşülen Maden Kanunu değişiklik tasarısı, buzdağının yalnızca görünen yüzüdür.
Yasalaşması durumunda; çevre etki değerlendirmesi (ÇED) kuralları da hiçe sayılarak ülkemizin ormanları, meraları, yaylaları, ovaları, koruma alanları... Neyi varsa tüm doğası talana açılacaktır.
Yalnızca, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü kararlarıyla, yürürlükteki koruma yasaları da atlatılarak her türlü vahşi/ sömürge madenciliğin önü açılacaktır.
Ülkemizin altın, gümüş, nikel, krom vb. madenlerinin ve teknolojik bakımdan stratejik değerde olan nadir elementlerinin, sömürgeci ülke şirketlerince ve yerli ortaklarınca yağmalanmasının önü açılacaktır.
Kapitalist dünya düzeninin ve teknolojik gelişimlerinin, insanları/toplumları sürekli daha fazla tüketime yönlendirdiği, ekolojik değerleri iklim krizleriyle ve doğa talanıyla bir yok etme süreci!
Profesör unvanlı, maden şirketleri için rapor hazırlamış bir kişi, “zeytinler taşınabilir” diye bir buluş yapmış(!) ve günlerdir de basında boy göstermekte. Yurtsever bilim insanları, bu müthiş buluşa gerekli yanıtı verdiler. Ama ne fayda; “yalan”, gerçek ortaya çıkana dek dünyayı turlamasa da talan yasasına gerekçe olmuş...
YAĞMALANAN ANADOLU
Diyelim ki-kim inanır- çoğu yeni ortamına tutunamayacak on binlerce ölmez ağacı taşımaya kalktınız, o güzelim köylerin derelerini, vadilerini, çayırlarını, toprağını, mezarlıklarını ve yüzlerce yıllık köy ortamlarını nasıl taşıyacaksınız?!.. Maden ve kömür uğruna şimdiye değin yok edilen doğa ortada!.. Yıllar önce ülkeye uçak penceresinden bakan bir kişi uçsuz bucaksız bir cennet görürdü. Şimdi ise madenlerle, taş ocaklarıyla delik deşik olmuş, yangınlarla inleyen, yağmalanan bir Anadolu!..
Kömürcüler, termikçiler yazmakta: “Yerli ve milli elektrik için linyit santralları!” Karbon/zehir salınımları, arkeolojik değerleriyle birlikte yok edilen doğa, kanserden yitirilen canlar, ısınan küre, iklim krizi, kurutulmuş dereler ve yerlerinden sürülen üretici/kültür yaşatıcı insanlarımız...
Bu kömür beylerinin, maden sömürgecilerinin umrunda mı?! Bu yasa çıkıp da uygulanırsa, gelecek nesillere doğası katledilmiş, yaşam değerleri sönümlenmiş bir ülke kalacaktır.
O yüzden de Ankara’nın gündüz sıcağında, gece ayazında günlerdir bir parkta direnen ve şimdi de açlık greviyle, insanlık değerlerine ve doğaya sığınan sevgili İkizköylülerin sesini yüreğimizde duyumsayalım...
Tüm muhalefet partileri, demokratik toplum örgütleri, meslek odaları bu sese kulak verin!.. Anadolu’nun tarihsel mücadelelerinden yankılanan ve toprağın derinliklerinden gelen bu yürek atımına!
SERDAR KARSU
MÜHENDİS