Dünyada tüm yenilikler, hemen her konuda tüm yeni bilgiler, tıp bilimi-tedavi-sağlık olsun, biyoloji olsun, fizik-evren olsun, Ay-Güneş artık hayalinize ne gelirse hepsi üniversitelerden araştırma enstitülerinden büyük laboratuvarlardan çıkmıştır.
Pardon hemen bir düzeltme yapayım: İyi-çok iyi üniversitelerin ve buradaki çok iyi bilim insanlarının meraklarına araştırmalarına borçluyuz tüm insanlığa yararlı bilgileri.
Sadece bu kadar değil, yukarıda bahsettiğim kurum ve bilim insanlarının fizik, kimya, matematik, mimarlık, tasarım, jeoloji, bilgisayar... Artık aklınıza hangi dal gelirse, buralarda üretilen bilgiler, bu bilgilerin hayata geçirilişi, teknolojiye dönüştürülmesi, mühendislerin tasarımları, uygulamaları sonucu büyük ekonomik getirilere yol açmaktadır.
Geçen yüzyılda bilimsel teknolojik devrimler, hayatı ekonomiyi her şeyi dönüştürücü rol oynadı. Bu yüzyılda bu devrimlerin devamı çok hızlandı ve yepyeni ekonomik kaynaklar, büyük zenginlikler ve refah yarattı.
BULAN, DÖNÜŞTÜREN, ÜRETEN KAZANDI
Amerika’nın tüm zenginliğinin kökeni bilim ve teknolojidir. Avrupa’nın da öyle.
Bunları bilmeyen var mı? Cehaletin hüküm sürdüğü bir ülkede, siyasetçi esnafı veya ciddi siyasetçi, yoksulluktan çıkış yolunun ancak bilime, üniversitelere, yüksek nitelikli bilim insanı yetiştirmeye en iyi olanaklar yaratmak ve yatırım yapmakla mümkün olduğunu bilmezse bir ülke sürünür.
Nitelikli bilim insanlarımızdan Prof. Selçuk Esenbel ile sohbet ederken, nitelik oluşturmak ancak mali kaynak yaratmakla mümkün, derken, ne kadar haklı! Boğaziçi Üniversitesi’ni kıt olanaklarla büyük bir çaba ile dünya ortalamasının biraz üzerine çıkartabildik, fizik bölümü 60. sıraya yerleşti ama bu kadar. Şimdi bir düşüş yaşanıyor. Mali olanakları artırmazsanız üreten bir dünya üniversitesi yaratamazsınız.
SİYASET DUYARSIZ
Milletin vergilerini har vurup harman savurmakta usta iktidar sahipleri ne yazık ki nitelik ve liyakat savurganlığı ile ortalamanın altında üniversiteler politikası uyguluyor.
Sayısız üniversite üniversite değil. Lise!
Çoğu çöp onlarca yayın yapılıyor, bilime ve ülkeye bir yararı yok. Bilimsel çıktıları hiçbir şeye, hiçbir değere dönüşmüyor. Makalelerde intihal, fabrikasyon, kayırmacı imzalar, kötü makalelere, araştırmalara yönelik ne kadar gösterge varsa, araştırmaların önemli bir çoğunluğunda hepsi var.
Büyük bilgi birikiminin olması gereken, büyük laboratuvarlarımız yok. Ülkenin bilim politikası yok.
Liyakati sıfırlarsanız, üniversite yönetimlerine bilim nedire teğet geçmiş rektör adında insanları atarsanız, ülkeye ve geleceğine en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.
Liyakatsizlik, çürümüş yapı, sahte diplomalı (kötü niteliksiz üniversitelerden alınanlar da bu sınıfa girer) zavallı beyinsizler üretir.
Patlayan lağımda, içerideki işbirlikçiler de ortaya çıkacak mı, çıkmayacak mı?...
TEK SİYASETÇİ VAR, BİLİMCİ
Bu ülkeye bilimi öncü ilan eden tek bir adam, lider geldi: Atatürk.
O ki refahı gelişmişliği hep bilim ve araştırma sonucu olarak gördü ve buna yatırım yaptı. O ki, Darülfünun’u son ziyaretinde, “Dünya bilim dergilerinde hocalarımızın yayımladığı kaç makale var ve bu makalelere kaç kez atıf yapıldı” gibi yüksek nitelikli bir soru soran tek adamdır. Sonra da büyük 1933 üniversite reformunu gerçekleştirdi.
Geri gelenlerin hepsi fasa fiso. Bir Erdal İnönü, Demirel ile iktidara gelince 1993’te Bilim Akademisi kurdu. Bu iktidar da o akademiyi yerin dibine batan uygulamalarla yandaş akademi yaptı.
Yüksek nitelikli bilim ve araştırma yoksa, buluş ve üretim yoksa hiçbir ülke adam olmaz, bilimci, üretici ülkelerin kölesi olur. Onların mallarını satın alıp durur. Ekonomisi onlarca kez çöker.
Mesele salt savunma sanayisine yatırım yapmak değil. Sorun bunun çok ötesinde.