Bugün 5 Ağustos, Silivri'nin Kapatıldığı Gün

05 Ağustos 2013 Pazartesi

Hürriyet iyi, ahlaki bir gazetecilik tavrı sergiledi. Ben buna derin vicdan derim; ulusun, insanlığın, gazeteciliğin, biraz da adaletin vicdanı.. Mustafa ve Tuncay’ın, Ergenekon davasının nasıl hukuki ve delillere dayalı bir dava olmadığını madde madde, kısa ve öz anlatan mektubunu yayımladı. Ergenekon davası üzerine iddianameye ve daha öncesinden uçuşturulan sahte enformasyona dayalı (sanıklar aleyhine) tüm yayınların yanında, şüphesiz, bu haber yaya kalır.
Ama yine de, Ergenekon davasında zaten baştan beri duyarlı diğer gazeteleri bir kenara bırakırsak Hürriyet’i alkışlarım! Bu vicdanlı tutumu, Balyoz davasında da sergilemişti... Burada önemli olan,
her iki davanın da inandırıcılığını sıfırlamasıdır... Her iki davada da, delillerin hepsi çürütülmüştür, savcıların ve mahkemenin ellerinde kalan ise asla suç olmayan bazı siyasi metinler, normal ikili görüşmeler, otel salonlarında açık toplantılardır...
Soruşturmayı başlatan
“Ümraniye bombaları” mı? Sanık avukatları, özellikle Zeynep Küçük, bu bombaların hikâyesinin bütünüyle izini sürerek paramparça etti... Neden Küçük’ün savunmasını merak edip okumazsınız? Bir polisiye film gibidir! Sanık avukatlarının hepsi, tüm iddiaların asılsızlığını çok başarılı savunmalarıyla gösterdi.
2003’teki Ayışığı vb. gibi üst düzey komutanlar arasında konuşulduğu ileri sürülen
“darbe planları” mı? Hep yazdım. Darbe planı vardıysa, savcılar doğrudan bu söylentileri ve çevresindeki komutanları konu alan bir iddianame hazırlayabilirlerdi. Ama bunu yapmadılar. Oradan bir şey çıkmaz, mı dediler!
Danıştay suikastı ve cinayeti, bitmiş bir davanın, gayet ilgisiz bir şekilde,
“işte eylemleri de var” demek için davaya iliştirilmiş bir uydurukluktur. Bunun da hikâyesi yazıldı. Osman Yıldırım denen adam, Ergenekon’da “gizli tanık” yapılarak Danıştay davasında verdiği ifade, sözde bir başkasına -yani kendisine- doğrulatma yoluna gidildi. “Savcılar bir kişiden iki kişi yarattılar.” Sözde iki kişinin, aslında tek kişi olduğu ortaya çıktı. Bu savcıların yatacak yeri yok!
Bulunan cephaneler falan, hepsi davanın mizansenleridir. Tıpkı, Balyoz davasının tek mizanseni olan sahte Balyoz Planı CD’si gibi. Yani ünlü 11 No’lu CD... Uluslararası bilirkişiler dahil, onlarca inceleme CD’lerin 2003 yılında üretilmediğini, 2009 yılında tamamlandığını dolayısıyla bütün senaryoların sahte olduğunu açıkladı...
Ergenekon terör örgütü adıyla imal edilen savcı iddiasının ne başkanı var, ne tüzüğü, ne üyeleri, ne faaliyeti, ne başka bir şeyi...
Burada sanıklara karşı yapılan usulsüzlüklerden, hukuksuzluklardan falan bahsetmeyeceğiz...
Çünkü bu dava aslı astarı olmayan senaryolar üzerinde inşa edilen, muhalefeti derdest etmeye yönelik bir intikam davasıdır... Siyasi davalarda hukuki deliller yoktur, aranmaz, buna ihtiyaçları da yoktur davayı açanların...
Ama sanık ve avukatlar büyük bir hukuk savunması yaparak, davayı inceleyeceklere sağlam kanıtlar sundular. En sonunda yakın tarihe bile kalmadan bugün bu davanın içyüzü ortaya çıkarıldı... saklı gizli hiçbir şey kalmadı!

\n

***

\n

Mesele, “davada bazı hukuksuzluklar yapıldı, hukuk ihlalleri nedeniyle mağduriyetler yaşandı, ama keşke bunlar olmasaydı da, Ergenekon davasının üzerine gölge düşmeseydi...” orta yolculuğu değildir. Bu davayı inceleyemeyen, ileri sürülen savcı iddialarının doğru, hukuki, gerçek olup olmadığını inceleme zahmetinde bulunmayanların kendilerine buldukları bir orta yoldur... ne şiş yansın ne kebap...
“Ergenekon doğru, ama bir sürü haksızlıklar ve hukuksuzluklar yapıldı”; çok sıradan bir davadan kaçma, davanın aslı astarını görmeme bahanesidir... Bazı gazeteci yazarlara bakıyorum, dava için yalanlar çöktü derse Ergenekoncu olarak yaftalanmak korkusu içinde, kendilerine böyle bir kaçak yol inşa ediyorlar...
Oysa bir avukattan, hukukçudan bilgi alabili
rler... ileri sürülen iddiaları savunmalarla karşılaştırabilirler... Bizim tek seçeneğimiz vardır: Gerçeği, sadece gerçeği görmeye çalışmak... Ve gerçeği savunmak...

\n

***

\n

Bugün bu dava hakkında mahkeme kararları açıklanabilir... Veya izleyen günlerde...
Sürpriz bekliyor muyum... Mustafa Balbay
“Yüzde 10-20 sürpriz olabilir” düşüncesinde... Her zaman bir marj bırakmak gerekir... Ama Balyoz örneği ortadayken, doğrusu bu davada sürpriz beklemek, benim için yüzde 1 bile değildir.
Sanki Ergenekon terör örgütü varmış, bu örgüt devleti ele geçirmeye, hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunmuş gibi ağır cezalar verecekler, bu en büyük olasılık.
Tahliye olabilir mi, olabilir... Kimler, nasıl bilemem.
Ama bu, hukuk için kara bir lekedir. Asla hukuk yoluyla temizlenemeyecek bir leke...
Bu davayı tezgâhlayanların tarafsız bir mahkeme önüne çıkarılmasıyla, hukuk ve adalet yerini bulur...
Not: Geçen salı günkü yazımda, muhalefet gazetelerini anarken, gazeteye yazıyı yetiştirmekteki zaman sıkışıklığı nedeniyle Aydınlık’ın adını yazmayı unuttum...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları