Örsan K. Öymen

Kılıçdaroğlu’nun din takıntısı

10 Ekim 2022 Pazartesi

1990’lı yıllarda “başörtüsü hakkını” savunarak mağdur rolüne bürünen dinci siyasetçiler, 2002 yılından sonra, AKP’nin çatısı altında, teokratik bir dikta rejimi kurarak demokrasiyi ve laikliği ortadan kaldırdılar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi ise geçtiğimiz hafta, Türkiye’de demokrasi ve laiklik sorunu yokmuş gibi, kamu kurumlarında ve işyerlerinde başörtüsünün takılabilmesini ve kara çarşafın giyilebilmesini de güvence altına alan yasal bir düzenleme yapılmasını önerdi ve bu konuda TBMM’ye bir teklif verdi!

1990’lı yıllarda İslamcı teröristler tarafından katledilen Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı ve hukukçu Muammer Aksoy; tarihçi, ilahiyatçı, yazar ve SHP Parti Meclisi Üyesi Bahriye Üçok; emekli müftü, araştırmacı ve yazar Turan Dursun; gazeteci ve yazar Uğur Mumcu; siyaset bilimci ve yazar Ahmet Taner Kışlalı gibi gerçek mağdurları unutturan CHP yönetimi, AKP’nin gölgesinde siyaset yapma alışkanlığından vazgeçemedi!

İran’da yüzlerce kadının başörtüsü takmadığı için katledildiği ve milyonlarca İranlının özgürlük mücadelesi verdiği bir ortamda, CHP yönetimi ortaçağ karanlığına gömüldü!

Arabistan töresinin, geleneğinin ve kültür emperyalizminin simgesi olan; kadının bedeninin, cinselliğinin ve özgürlüğünün baskı altına alınması amacıyla yüzlerce yıl önce icat edilen başörtüsü ve kara çarşaf, CHP yönetimi tarafından, özgürlük ve evrensel insan hakları paradigmasının içine sokuldu!

***

Üniversitelerde başörtüsünün yasaklanarak başörtülü vatandaşların laik ve bilimsel eğitimden yararlanmalarının engellenmesi yanlıştı. Ancak bu yanlış, başörtüsünün ve kara çarşafın ne anlama geldiğiyle ilgili gerçekleri değiştirmez.

Ayrıca, üniversitelerdeki başörtüsü yasağı ile bazı kamu kurumlarındaki başörtüsü ve kara çarşaf yasağı aynı kategoride değerlendirilebilecek şeyler değildir. Üniversitedeki başörtüsü yasağı, eğitim hakkının engellenmesiyle ilgili bir durumdur.

Askeriye, Emniyet, yargı gibi belli bir kıyafet disiplininin geçerli olduğu, din, mezhep ve dünya görüşü bağlamında tarafsızlığın en üst düzeyde tüm ayrıntısıyla dışa vurulmasının son derece önemli olduğu hassas kurumlarda, başörtüsü ve kara çarşaf özgürlüğü, kurumların, toplumun, kamunun, devletin özgürleşmesini değil, dinin ve mezhebin esiri olmasını sağlar!

Ayrıca başörtüsü ve kara çarşaf, CHP’nin önerdiği gibi yasayla veya AKP’nin önerdiği gibi anayasayla düzenlenecek bir şey değildir. Kıyafetle ilgili konular, kurumların iç yönetmelikleriyle ve yönergelerle düzenlenebilecek konulardır. CHP yönetimi bu girişimiyle, hukuk önünde de komik bir duruma düşmüştür!

Başörtüsünün ve kara çarşafın, İslamın bir gereği gibi sunulması da bir cehalet örneğidir. İslam dininin temeli olan Kuran’da, kadının saçlarını ve bedeninin tamamını örtmesini zorunlu kılan hiçbir ayet yoktur.

CHP yönetimi, demokrasi, laiklik, hukuk, ilahiyat alanlarında, yani konuyla ilgili tüm alanlarda, sınıfta kalmıştır!

***

CHP’deki bu sorunlar aynı zamanda, kurultay tarafından kabul edilen parti programının, parti tüzüğünün ve partinin yetkili organlarının işletilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Parti tüzüğünün 20. maddesinin 1. bölümüne göre, parti meclisi, kurultaydan sonra partinin en yüksek karar organıdır. Parti meclisi, parti tüzüğünün 21. maddesinin 1. bölümüne göre de, parti programı, kurultay kararları ve seçim bildirgeleri doğrultusunda, iç ve dış gelişmelerle ilgili politika ve strateji kararlarını alır.

Başka bir deyişle genel başkan, parti programını, parti tüzüğünü ve parti meclisini yok sayarak, iç ve dış gelişmelerle ilgili politika ve strateji kararlarını, birkaç yakın çalışma arkadaşıyla birlikte alamaz ve sosyal medya veya herhangi bir medya organı üzerinden bu kararları kamuoyuna duyuramaz.

Genel başkan partiyi temsil eder, partiyi bağlayan demeçleri verme ve bildiri yayımlama yetkisine sahiptir, ancak bu temsil ve yetki, kurultayın, parti programının ve parti tüzüğünün belirlediği sınırları aşamaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları