Halkların Demokratik Partisi’nin içinde bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan siyasi partiler 14 Mayıs seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararı aldı. HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ın açıkladığı, ittifakın ortak açıklamasında, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde, tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz” denildi.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, alınan ortak kararı şöyle açıkladı:
“Ülke ve toplum olarak 15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız. Demokratik değişimi gerçekleştirecek güçlerin parlamentoda çoğunluğu kazandığı, Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir.
Tek adam sistemi ve restorasyon arasında sıkıştırılmak istenen halkımızın gerçek alternatifi bizleriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda kararlıyız.
Bu nedenlerle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.”
Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan siyasal partilere (Halkların Demokratik Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Emek Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Türkiye İşçi Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi) yurtsever uzlaşmalarından, demokrasi bilinçlerinden dolayı teşekkür ederim. Kararları, yeniden kuruluş ve atılım döneminin temellerinden biri olacaktır.
14 Mayıs 2023 seçimleri, kuruluştan sonra, Türkiye tarihinin en önemli dönemecidir. Bu seçim, 14 Mayıs 1950 seçimlerini yaşamış benim için de son derece önemlidir: 14 Mayıs 2023 günü, büyük bir olasılıkla, yaşım gereği, son kez oy kullanacağım. İçimde hem hüzün hem mutluk ve umut var.
Şimdi, 1961 yılında 12 sendikacının kurduğu Türkiye İşçi Partisi (TİP)’ni düşünüyorum. Mehmet Ali Aybar’ın partinin genel başkanı olacağını öğrendiğim gün, Polatlı Topçu Yedeksubay Okulu’ndaydım. Artık benim de bir partim vardı. 1961-1965 yılları çileli ama destansı yıllardır. Yazımı 3 Şubat 2023 tarihli yazımdan alıntı yaparak sürdüreceğim:
(1965 Türkiye genel seçimleri, 10 Ekim günü yapıldı. Düzen partileri dışında Türkiye İşçi Partisi de ilk kez seçimlere katıldı. Seçime katılan partiler radyoda propaganda konuşmaları yapıyorlardı. TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın “İşçiler, Köylüler, Marabalar!” diye haykıran sesini duyunca hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ulusal Artık sistemiyle yapılan seçimde, TİP yüzde 2.9 oy ile 15 milletvekili çıkardı.
Seçimden birkaç gün sonra Fransa devletinin (sınavı kazandığım için) verdiği burs sayesinde ek öğrenim görmek üzere Paris’e gittim. Çok mutluydum ama M.A. Aybar’ın Aydın’da biz yakınlarına söylediği “Çocuklar ben görmeyeceğim, siz de görmeyeceksiniz, çocuklarınız da ama belki torunlarınız” cümlesi de kulaklarımda... Bu cümle tamı tamına 58 yıldır kulaklarımdaydı.)
M.A. Aybar’ın sosyalist düzeni göremeyeceğimi hatırlatan sözleri hâlâ kulaklarımda ama Emek ve Özgürlük İttifakı’nın içinde partilerim var. Bunların dışında TKP var, öteki sol partiler ve oluşumlar var.
AKP&MHP ve radikal İslamcı kuyruklarının yaşayacakları yenilgi bozguna dönüşecek. Bu bozgundan kurtulup düzenli ve etkili bir muhalefet yapmaları olanaksız. Radikal İslamcı ve milliyetçi selefi akıllar Millet İttifakı’nın restorasyon siyasetini eleştirmek yeteneğine sahip değiller. Siyasal ve ekonomik donanımlarıyla muhalefet yapmaları olanaksız. Eleştiri yapmak için ellerinde İslamın naslarından, çağ dışı milliyetçilikten başka ölçü ve araç olmayacak.
Millet İttifakı iktidarının karşısında, muhalefet olarak, ona iktidar yolunu açan Emek ve Özgürlük İttifakı ile sol olacak. Demokratik ortamda sol dağınıklıktan kurtulup gürbüzleşecek ve birleşecek. Solun iktidarını ben göremeyeceğim ama belki onlar...
