Özdemir İnce

Türban tuzağı

16 Şubat 2020 Pazar

Bir zamanlar askeri vesayete ve ulusal devlete karşı olmak; okullarda ve kamu hizmetlerinde türban yasağını, sonuçlarını düşünmeden, faşizm olarak tanımlamak evrensel aydın olmanın kanıtı idi. Bu aydın türü, imam hatip okullarının, Tevhidi Tedrisat Kanunu gereği denetlenmesini kınıyorlardı. Bendeniz fakir, bir yandan beni ölümle tehdit eden İslamcı mürtecilerle uğraşırken, bir yandan da bu “Yeni Mürteciler”le boğuşmak zorunda kalıyordum. Aralarından biri, Ali Bayramoğlu, kullandığım bu sıfattan dolayı beni mahkemeye vermişti.

***

İslamcı mürteciler, Kuran’ın Nur Suresi 31. ayetine dayanarak türbanın Allah’ın emiri olduğunu ileri sürüyorlardı. Düpedüz yalan söylüyorlardı. Söz konusu ayette kadınların başlarındaki örtüyü göğüslerinin üzerine indirmeleri “tavsiye” ediliyordu. İncelediğim Kuran çevirilerinde, söz konusu ayet bilerek saptırılıyordu. O yıllarda, Hürriyet’te yazdığım yazılarda, Fransızca, İngilizce çevirilerini inceledikten ve tanıdığım Arap felsefecilere danıştıktan sonra, ayetin doğru çevirisini yazıyordum. Hatta Muhammed bin Hamza’nın XV. yüzyılda yaptığı “Kuran Tercümesi”ni tanık olarak gösteriyordum. Ama bir ilahiyatçı çıkıp da bana destek olmadı, tamamı bu sahtekârlığa göz yumdu.

***

Ve sonunda, helal süt emmiş bir ilahiyatçı, Prof. Dr. Niyazi Kahveci çıkıp 31. ayetin doğru çevirisini yaptı:

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ferçlerini (cinsel organlarını) korusunlar. Görünen kısımları müstesna, süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine atsınlar.” (*)

Cahiliye dönemi denen o tarihi dönemde Arabistan’da yaşayan erkek-kadın her dinden insanlar güneşten ve çölün kumlarından korunmak için başlarını “Hımâr” denen bir örtüyle örtmekteydi. Bu baş örtmenin Allah’ın emriyle bir ilişkisi yoktu. Allah, kadınlara çıplak (nü) göğüslerini bu geleneksel örtünün ucuyla örtmelerini tavsiye ediyordu. Ama bu, haince bir amaçla Allah’ın emrine dönüştürülmüştü. Bunu ilk yapan Arap İslamcılarıydı; bütün dünya onları izledi.

***

Bizim Kuran mütercimleri “ferç” (cinsel organ) yerine “ziynetlerini”, “süslerini” diye tercüme ediyorlardı. Prof. Dr. Niyazi Kahveci Kuran’da yazan “ferc” (Çoğulu: “furuj”) sözcüğünü yerinde bırakmak dürüstlüğünü gösterdi. Daha önce, Çağımız ve Türkiye (Sinemis Yayınları) adlı kitabının övgüsünü yapmıştım. Onun yazıları, günümüzün din kalpazanları virüsüne karşı etkili bir aşıdır.

***

Ülkemizin mürtecileri, Osmanlı’dan bu yana, maddi ve manevi çıkarlarını korumak için, her türlü gelişme, ilerleme ve çağdaşlaşma hareketlerine karşı olmuşlardır. Günümüzde Cumhuriyetin cezalandırdığı bütün mürtecilere itibarlarını (!) iade edip adlarını okullara, üniversitelere, caddelere veriyorlar. Onları anlıyorum. Peki, Yeni Mürtecilere, Yetmez ama Evetçilere, ana rahmine haklı düşenlere, postmodernlere ne oluyor? 1970’lerden sonra eski  ve yeni mürtecileri, İslamcıları, Milli Görüşçüleri, Fethullahçıları ve bunların tamamının toplamı olan AKP’yi neden desteklediler? Ülkeyi Cumhuriyetin vesayetinden kurtarmak için mi? Silahlı Kuvvetlerin vesayeti varmış... Ülkeyi Cumhuriyet düşmanlarına karşı TSK korumayacak da, Anadolu’dan nefret eden fantirifittonlar mı koruyacaktı? Bunun üzerine Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği üyesi İspanya’nın son anayasanının 8. maddesini bir şamar gibi suratlarına vurdum: 

“Ordu, Donanma ve Hava Kuvvetlerinden oluşan Silahlı Kuvvetlerin görevi, İspanya’nın hükümranlığını ve bağımsızlığını güvence altına almak ve toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini savunmaktır.”

“Anayasal düzeni korumak” diyor. TSK, Türkiye Türkiye Cumhuriyeti’nin laik düzenini korumayacak da ne halt edecek(ti)?

***

Başta, İmam-Hatip Saltanatı: İmamokrasi ve Din İman Masa Kasa (Tekin Yaynevi) adlı kitaplarım tanık: Daha öncesini bırakın, en azından 20 yıldır, türban ve imam hatip tuzakları konusunda ülkeyi uyarmaktayım. O zaman “Dinozorluk yapma, sadece isteyen üniversiteli kızlar türbanlanacak” denirdi. Şimdi neredeyse kundak çocuklarını türbanlayacaklar; bütün okullar imam hatibe dönüştürüldü. Günaydın! 

Comment vas-tu Nilüfer Göle?

(*) Çağdaş Düşünme Yazıları 1. Doğu Kitabevi, s.140



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları