Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dünya beyin avcılığında... Ya Türkiye?

29 Temmuz 2022 Cuma

Eyüp 18 yaşında, bu yıl Van Erciş’te liseyi bitirdi, üniversite sınavına girdi. Yazın babasına yardım etmek ve biraz çalışıp para kazanmak için İstanbul’a geldi. Konuşuyoruz. Öyle pek parlak bir puan almamış, ama 208 üniversite içinde hele ortada baraj filan kalmamışken illa bir yere girer. Ama “Mezun olduğumda iş bulamayacağım bir mesleği okumayacağım, hiç okumam daha iyi” diyor. Gözü, özel güvenlikte. İki yıllık bir meslek yüksekokulu için şansını deneyecek. “Olmadı çalışacağım” diyor. Kendi hemşerilerinden geniş bir çevresi var. “Bir şeyler yaparım” diyor. 

Bir ay kadar önce Bodrum’daydım. Tatil beldeleri yazın garson komi vs. gibi işlerde çalışıp harçlıklarını çıkarmaya uğraşan gençlerle dolu. Çoğu lise öğrencisi. Sohbette çoğunun (erkekler) polis, özel güvenlikçi gibi meslekleri tercih ettiğini duymuştum. 

Keza orduya kapağı atmak da gündemlerinde. Sözleşmeli er olup devam ettirdiler mi garantili maaş. Parası olan bastırıp paralı askerliğini yapıyor. Parası olmayana ise geçim kapısı. Ne yapsın? Çaresiz. Görev yaptığı bölge ve kıdemine göre maaş da artıyor. Ucunda ölüm olsa da...

13 milyon genç var bu ülkede (15-24 yaş arası). Tabii yabancılar göçmenler hariç. Toplam nüfusun yüzde 15.3’ü. Her dört gençten biri ne işte ne eğitimde. 

Üniversite tercih dönemi. 3.2 milyon genç sınava girdi. Diplomalı işsiz ordusuna eklenecek yeni neferler... İstihdam politikaları ile eğitim politikaları arasında eşgüdümlü bir köprü kurulmamasının bedelini en ağır biçimde onlar ödüyor. İlla üniversite şart değil, asıl önemli olan büyük bir hızla kendilerini geleceğe hazırlayacak yeni becerilerle donatılmaları. Bu sadece Türkiye’nin değil tüm dünya gençliğinin sorunu.

Ama şu gözden kaçıyor: İşgücü piyasasının istediği beceriye sahip olan ile olmayan arasındaki uçurum arttıkça toplumsal kutuplaşma da artıyor. 

Müfit Akyos, Artvin Yusufeli’nin bir köyünden yazdı: “Geldiğimizden beri usta peşindeyiz. İki yıldır açılmayan 120 yıllık küçük bir konağı açmak için tesisatçı, elektrikçi, marangoz, televizyon tamircisi hepsine gerek oluyor. Usta lafın gelişi. Hepsi çekirdekten yetişme, kıra döke öğrenmişler. Sertifika filan hak getire.

Taşrada mesleki beceriye sahip insanlara çok ihtiyaç var. Ancak bu mesleklerin ‘değeri’ yok. Meslekli olmayı değersizleştiren o kadar çok kötü örnek var ki. Kırsal alanlarda traktör, motosiklet vb. araçların tamir ve bakımı çok önemli. Bu işi yapanların çoğu usta-çırak ilişkisiyle yetişmiş kişiler. Boza yapa işlerini sürdürüyorlar. Genç insanların bu mesleklere ilgisi yok. Genç nüfus mutsuz ve gözü dışarıda. Sözünü ettiğim tesisatçı, elektrikçi, marangoz, televizyon tamircisi gibi meslekleri köyler arası gezici olarak da yapılabilir. Yani müşteri/pazar sorunu yok...” diyor. 

Sorunlardan biri de “meslekli olmayı değersizleştiren” unsurlarda. “Hızlı ve en kolay yoldan para kazanmanın” kendisi  en itibarlı meslek haline geldi çünkü.  

Öte yandan üniversiteler, daha doğrusu vakıf üniversiteleri, öğrenci çekmek için zorunlu olarak yeni kozlarını ortaya koyuyorlar. Yurtdışında iş garantili öğrenci yetiştirmek. Başka bir deyişle başka ülkelerin istihdam açığını kapatacak onların üniversiteleri ile eşgüdümlü eğitim ve sertifika programları... Burada suç kesinlikle vakıf üniversitelerinde değil. Bir yandan “Geleceklerini Türkiye’de görmeyen gençliğe” yeni fırsatlar yaratıyor, bir yandan kendi faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Bu üniversitelerin ayıbı değil, kendi gençliğinin kıymetini bilmeyen, nitelikli beyinler yetiştirmek ve onların iyi koşullarda çalışıp yaşayacakları ortamları yaratmak yerine onları başka ülkelerin kucağına atan iktidarın ayıbıdır. Oysa dünyada sürek avı gibi beyin avcılığı yapılıyor. Herkes en iyi beyinleri kendine çekme peşinde. Örneğin İngiltere dünyanın ilk 50 üniversitesinden mezun olanlara  ülkeye giriş için herhangi bir iş teklifi olmadan vize serbestisi sağlıyor. Diğer ülkeler de sundukları iş olanakları ve refah seviyeleri ile nitelikli işgücünü mıknatıs gibi kendilerine çekiyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir garip ülke 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları