Herkese maaş... Üstelik bunu hak etmek için çalışmak zorunda da değilsiniz. Tabii öyle her istediğinizi alacağınız, yan gelip yatarak keyif süreceğiniz anlamına da gelmesin. Asgari koşullarda yaşamınızı sürdürebilmenize yetecek kadar. Tamam bana bu kadarı yeter diyorsanız siz bilirsiniz. Adı ‘evrensel temel gelir’ (universal basic income). Şu sıralar sıkça dillendirilmeye başlandı. Hatta sınırlı şekilde deneysel olarak uygulamaya başlayacak ülkeler bile var. Finlandiya ve Hollanda 750 ile 1000 Avro arasında bir rakamı kendi vatandaşlarına vermeyi tartışıyor. İsviçre’de ise herkese maaş önerisi geçen ay yapılan bir referandumla reddedildi. Önceki gün de ABD’de Beyaz Saray’da bir panelde gündeme geldi. Otomasyon ve robotların iş yapış şekillerini hızla değiştirdiği, bugün olmasa bile yakın gelecekte ‘evrensel temel ücret’in zorunlu bir ihtiyaç olacağı vurgulandı. Yani anlayacağınız bir ütopyadan bahsetmiyoruz. Liberal söylemin en güçlü sesi The Economist dergisi bile son sayısında konuya geniş bir perspektifle yaklaştı. Kapitalizmin geldiği noktada, neoliberal politikaların toplumlar ve gelir eşitsizliği üzerindeki yıkıcı etkisi karşısında yeni bir yama olarak da değerlendirebilirsiniz, zorunlu bir çıkış yolu olarak da... ‘Eğer şu...’ diye başlayan söylemler, koşullar, testler olmadan, ırk, cinsiyet gözetmeden ‘herkese minimum gelir’. Kulağa hoş gelse de konu hayli zorlu.
Çalışmanın ve emeğin değerini hızla kaybettiği bir dönemdeyiz. Haftada 50 saatin üzerinde çalışıp ay sonunu bile getiremeyecekleri ücretler kazanıyor büyük çoğunluk. ABD’de işçilerinin yüzde 25’i (ki bu oranın da yüzde 40’ı hizmet sektöründen) aldıkları ücretlerin yanı sıra yaşamlarını sürdürebilmek için devletten de çeşitli yardımlar almak zorundalar. Yine ABD’de 1996-2011 yılları arasında mutlak yoksulluk sınırında yaşayan kişi sayısı 636 binden 1.5 milyona çıktı. Aynı şeyler Türkiye de dahil birçok ülke için geçerli. Üstelik işler daha da güçleşecek. Otomasyon ve robotların devri artık çünkü. Önümüzdeki 20 yıl içinde iş alanlarının yüzde 47’si robotlar tarafından yürütülecek.
İşin ilginci ‘evrensel temel gelir’i hem sol hem de liberal kesimden destekleyenlerin olması. Bu sistemin yoksulluk ve eşitsizlikle mücadelede etkili olacağı ama aynı zamanda da sosyal yardımları almak için yapılan bürokratik giderleri azaltacağı iddia ediliyor. Bunun yanı sıra kadın ile erkek arasındaki gelir adaletsizliğini azaltıcı etkileri olacağı da vurgulanıyor.
Yine sistemin bireyleri istedikleri işi seçmekte daha özgür hale getireceği, girişimciliği artıracağı da iddialar arasında.
Şüphesiz kolay değil bu sistemin finansmanı. Ancak en liberal kesimler tarafından da bir şekilde dillendiriliyor olması ilginç. The Economist ülkelerin kamu harcamalarını ve vergi sistemlerini tartışmaya açmış örneğin. Dolaylı vergiler, petrol gelirleri vs. hepsi masada.
Aslında ortalığa saçılan Panama Belgeleri’ni şöyle de okumak mümkün: Eğer milyonerler vergi borçlarını ödeseydi, hükümetlerin kamusal hizmetlere ayırabileceği çok daha fazla parası olurdu.
Panama belgeleri milyonerlerin ilk etapta servetlerini kazanmak için kullandıkları insanlara haklarını vermemek için özenle hazırladıkları metotların açığa çıktığı belgelerdi. Vergi Adaleti Ağı’na göre küresel elitin 21-32 trilyon dolar vergilendirilmemiş mal varlıklarının olduğu tahmin ediliyor.
Dünya düzeninin bugün geldiği noktanın, bu haliyle sürdürülemeyeceği aşikâr. Brexit’ten tutun Fransa’daki grev dalgalarına, mülteci akınlarına, teröre, işsizliğe, küresel iklim değişikliğine kadar. Bu yüzden ‘evrensel temel geliri’ tartışmaya açmayı da ütopya olarak düşünmeyelim... Konuyu sürdüreceğiz...
Evrensel temel gelir... Ütopya mı?
Yazarın Son Yazıları
ABD’nin saygın gazetelerinden New York Times’ın editör kurulu önceki gün ülkelerinin otokratik bir rejime savrulduğunu söyleyerek “demokratik erozyonun 12 kırmızı alarmını” yayımladı.
Koç Üniversitesi’nin onuncu kez verdiği Rahmi M. Koç Bilim Madalyası bu yıl Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’e verildi.
Brezilya’nın tropik sıcaklığı altında toplanan COP30, dünya siyasetinin iklim krizine nasıl baktığını -daha doğrusu bakmadığını- tek karede özetleyen bir zirve oldu.
“Az sayıda insanın yaşadığı küçücük bir ada...
New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani, yalnızca Amerika’daki Demokratlar için değil, tüm dünya için bir mesaj verdi: “Değişim hâlâ mümkün.”
Buruk, öfkeli ama öte yandan coşkulu..
Türkiye ara çözümlere sıkışırken dünya “neoprime” savunma çağına giriyor.
Nadir elementler konusu Türkiye’de kamuoyunun gündemine CHP tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump görüşmesinden hemen önce “Pazarlık konusu yapılacak” diye getirildi.
“Eğer ateşkes kalıcı bir barışa evrilemezse, bu savaş yalnızca Gazze’yi değil, Batı ittifakının meşruiyetini ve küresel düzeni de sarsmaya devam edecek...”
Şu son bir yıl içinde yaşadıklarımızı diyelim beş yıl önce yaşasaydık herhalde “Olağanüstü günlerden geçiyoruz” derdik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın New York’ta yaptığı görüşme, sadece ikili ilişkiler bağlamında değil, küresel dengeler açısından da kritik.
Bir süredir gözüm Nepal’deki gelişmelerde...
Moda Caddesi’nden Kadıköy Rıhtım’a doğru yürüyorum.
Erdoğan AKP’si; karşısındaki tek önemli muhalefeti yani CHP’yi işlevsizleştirmek için elindeki tüm yetki ve yargı güçlerini kullanıyor.
Önce şunu görmeliyiz...
"CHP’nin üzerindeki yük öyle ağır ki özgür; laik, demokratik bir ülke olma mücadelesini tek başına omuzladı."
Neredeyse çeyrek asır...
Sahte diplomalar, sahte ehliyetler, sahte sağlık raporları...
Seyrediyoruz. Kimi insanlığın geldiği noktadan utanarak, kimi umarsızca sanki bir film seyreder gibi...
Tam bitti derken yeniden başlıyor. Rüzgârın hızına göre şiddetleniyor; ortalığı yakıp kavuruyor.
Şaşırdık mı? Hayır...
CHP’li belediyelere yapılan operasyonların sonu gelmiyor. Belli ki yaz böyle geçecek.
Çünkü çözüm üretemiyor. Çünkü halkın sorunlarına yanıt veremiyor.
“At izinin it izine karıştığı” günlerden geçiyoruz yine.
Daha sular durulmadan Ortadoğu yeniden karıştırılmaya çalışılıyor...
“Bizim bayram görecek halimiz yok arkadaşlar” dedi ve ekledi CHP lideri Özgür Özel...
Sadece anayasal hakkı olan barışçıl protesto hakkını kullandıkları için hapiste tutulan üniversite öğrencileri olan bir ülke...
O kadar fazla sistematik saldırı altındayız ki... Kimi zaman büyük resmi görebilmek için yaşananları alt alta sıralamak önemli...
Barışı uzak bir hayal olmaktan çıkarmak hiç kolay değildir, en azından bizim coğrafyada.
Karartma... Otokratik rejimde sıradan bir gün
Siz gidene kadar...
Deprem ensemizde: 40 milyar A dolarlık sessizlik
Yüzde 3.5 kuralı: Değişim kaç kişiyle başlar?
Tarife savaşının şifreleri
Uyanış...
Yeni bir siyaset... Ama nasıl?
AKP’nin elinde 2 torba: Biri Gezi, diğeri ‘terör’
Tehdit... Atlantik’in öte yakası
Kadın sorunu yok, erkek sorunu var
Eskisi çöpe... ‘Yeni’ dünya düzeni