Çatı Adayı, Ekmeleddin İhsanoğlu

21 Haziran 2014 Cumartesi

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ne laiklik karşıtı bir yobaz, ne bazı aklıevvel gazetelerin yazdığı gibi darbeci, ne Sisi’ci, ne Atatürk karşıtı bir gerici olmadığını sadece kaleme aldığı kitaplara bakarak bile anlayabiliriz.
CHP ile MHP ittifakının çıkaracakları Cumhurbaşkanı adayının, zaten ancak ve ancak partiler üstü bir duruş, iki partiyle de doğrudan doğruya ilişkilendirilemeyecek tarafsız bir imaj sahibi olduğunda Cumhurbaşkanlığı için şans bulabileceğini de biliyoruz.
Ve elbette Cumhurbaşkanı adayımızın, geldiğimiz dönem ve vardığımız toplumsal yapı itibarıyla, siyasal İslamın dik yokuşundan hızla aşağıya inen bir ülke olarak kaçınılmaz bir biçimde duyarlı bir İslami yaklaşıma sahip biri olması da, iktidar için olduğu kadar muhalefet için de, diğer bir temel zorunluluk haline gelmiştir. Bu açıdan İhsanoğlu, Müslüman ve laik profile uygun bir isim.
Akademik kariyeriyle, uzlaşmacı, sağduyulu, dengeli, barışçıl, bilge kişiliğiyle sürpriz ve umut verici bir çatı adayı.
İhsanoğlu ismi açıklandıktan sonra en büyük tepki iktidar kanadından değil ama CHP içinden yükseldi, aslında tam da beklenildiği gibi.
Halbuki Ekmeleddin İhsanoğlu İslam kültürünün ve laik bakış açısının önemli temsilcilerinden, bu iki temel toplumsal yapıtaşını, aldığı eğitimi ve yeteneklerini kullanarak örnek bir biçimde sentezleyebilmiş.
Nâzım Hikmet’i Arapçaya ilk defa çevirmek gibi aydın, yenilikçi ve kaliteli işlere imzasını atmış, Uluslararası Bilim Tarihi Enstitüsü’nün bilim ödülüne layık görülmüş, içeride ve dışarıda bir hayli itibarlı bir bilim insanı.
Üstelik “Atatürk’ü inkâr, Türk tarihini inkârdır” diyebilmiş cesur ve güven verici bir isim.
İhsanoğlu’nun Erdoğan karşısında şansı nedir, bunu şimdiden öngörmek zor. Burada belirleyici daha çok ikinci turda HDP seçmeninin ne yöne gideceği olacakmış gibi görünüyor.
Ancak süregiden siyasi ve toplumsal koşullar içinde, ortak bir yaşamı destekleyebilecek en yerinde Cumhurbaşkanı adaylarından biri.
İhsanoğlu’nun adaylığına karşı CHP içindeki belirli gruplardan yükselen itiraz sesleri artık klasikleşmiş ve ancak miladı dolmuş, bugünkü toplumda geçerliliği ve karşılığı kalmayan ve partiye uzunca bir süredir zarar vermekten başka işe yaramayan ideolojik bir içgüdüye aittir.
Bu tepkisel çıkış ne yazık ki, siyasal ve toplumsal anlamda kritik geçiş dönemlerinde ve kriz anlarında CHP’nin yekvücut olup gücünü pekiştirme yoluna gitmek yerine hemen kendi içinde çatışma ve uyumsuzluk çıkarma alışkanlığının bir tekerrürü olarak yorumlanmaktadır.
Yanı başımızdaki Ortadoğu’da mezhep savaşları üzerinden kıyametler kopuyor ve bundan biz de nasibimizi alıyoruz.
Epeyce bir süredir ülkeyi saran siyasi kavgaların, adı rekor seviyedeki tarihi yolsuzluk iddialarına karışan, tüm yetki ve erkleri kendinde toplayıp hukuk devletinden ve özde demokrasiden uzak bir yönetim benimseyen iktidarın, toplumsal hizipleşmelerin, ayrıştırma, ötekileştirme programlarının, hiç düşmeyen tansiyonun, alçalmayan ses tonunun yarattığı ağır bir hava kaplamış her yanı.
Korkunç iftiralarla zindanlara atılanların, “bu davanın savcısıyım” diyenlerin destek ve çabalarıyla hayatları ve gelecekleri karartıldıktan sonra, yani ancak yıllar sonra çıkartıldıkları; basın, ifade, düşünme ve yazma özgürlüklerinin, 21. yüzyılda hâlâ, iktidarın kafasına ve hissiyatına göre cezalandırılabildiği bir ortam.
İşte böylesine bir ahval ve şeraitte gidiyoruz Cumhurbaşkanlığı seçimlerine… Kararlarımız kritik ve hayati önem taşıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları