Selim Somçağ
Selim Somçağ selim@selimsomcag.org Son Yazısı / Tüm Yazıları

ABD modelini Türkiye’de uygulamak-4

10 Haziran 2022 Cuma

ABD’nin kredi balonuyla talep yaratması

Geçen hafta 1979’dan itibaren ABD’de sanayide çalışanların sayısının gerilemeye başladığını, bunun sonucunda ortalama reel ücretin 1979’dan 1996’ya kadar sürekli düştüğünü anlattım. Ancak kapitalizmde büyüme esastır ve milli gelirin talep tarafında en büyük kalem tüketimdir, bunun da ezici ağırlığı ücretlilerden kaynaklanır. O halde ortalama reel ücret sürekli gerilediği halde Amerikan ekonomisi son 40 yıldır nasıl büyüyebildi?

İç talebi büyütmenin sağlıklı yolu eskimiş tesisleri yenilemeye veya teknolojik gelişme kaynaklı yeni üretim alanlarına girmeye yönelik yatırımlarla ücretli sayısını artırmak ve reel ücretleri yükseltmektir. Fakat bunu yapacak durumda değilseniz o zaman halkınıza iş sağlayarak para kazandırmak yerine onlara kredi verirsiniz. Halkın kazancı artmasa da eline geçen düşük faizli, uygun şartlı krediyle tüketim yapmaya başlar; reel ücretlerin gerilemesinden kaynaklanan talep eksikliğini başta otomobil ve konut olmak üzere tüketici kredilerinin yarattığı alım gücü doldurur.

İşte II. Dünya Savaşı’ndan sonra sadece dünyanın en büyük üreticisi ve ihracatçısı değil, doların rezerv para olması sayesinde dünyanın en büyük bankeri de olan ABD, reel ücretlerdeki gerileme ekonomik büyümenin önünü kesince 1990’larda bu sisteme yöneldi. Tüketici kredilerindeki bollaşmanın nasıl gerçekleştiğini örneklerle anlatayım: Eskiden ABD’de kredi kartı borcunun ödenmemesi o kişinin kara listeye girmesine, uzun süre, belki de ömür boyu bankalardan kredi kullanamamasına yol açardı. Yeni sistemde ise kredi kartı kapatılan kişiler bankalarla pazarlık yapıp eski borcu yeni borçla kapatmak yoluyla kredi müşterisi olmaya devam edebildiler. Eskiden ABD’de ipotekli konut kredisi alabilmek için evin değerinin yarısını alıcının ödemesi gerekirdi. Yeni sistemde bu oran yüzde 5’e kadar indi. Eskiden kredi kartı bir kez kapatılan biri asla mortgage kredisi alamazdı, bu kısıtlama da tarihe karıştı, defalarca kartları kapatılanlar da mortgage kredisi almaya başladılar.

1997’de ABD’de mortgage kredilerindeki yıllık artış USD 200 milyardı, 2005’te bu rakam USD 1 trilyona ulaştı. 1947’den beri verilmekte olan mortgage kredilerinin toplamı 1997’de USD 1.2 trilyondu, 2009’da bu rakam USD 3.8 trilyona yükseldi.

Yeni konut yapımı yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinden otomobil ve her türlü ev eşyası üretimine kadar birçok sektöre talep yarattığı için durgun bir ekonomiyi canlandırmanın en kestirme yoludur. Ne var ki ABD’de olduğu gibi konut sektörünün büyümesi ile halkın gelir düzeyi arasındaki bağlantı koparılır, sektör (ve dolayısıyla ekonomi) halka geliriyle ödeyemeyeceği boyutta kredi yüklenmesiyle büyütülecek olursa olay saadet zincirine dönüşür. Bu durumda sistemin devam etmesi için ya faizlerin sürekli düşmesi ya da konut fiyatlarının sürekli yükselmesi gerekir. Ancak kredi faizleri sıfırın altına inemez, konut fiyatlarının da sonsuza gidemeyeceği açıktır. Bu sınırlara ulaşıldığı zaman sistem çöker, konut fiyatları düşmeye başlar, tüketicinin bankadaki teminatı değersizleşir, varlıkları eriyen bankalar iflasa gider ve bu durumun ortaya çıktığı ülke ABD ise kriz bütün dünyaya yayılır. İşte dünyayı sarsan 2008 krizi böyle ortaya çıktı.

ABD bu krizi batan bankaları, mortgage şirketlerini kurtararak, yani özel borçları kamu borcuna çevirerek ve ekonomideki toplam borcu büyüterek aştı. Bunu doların rezerv para olması sayesinde başarabildi. Ancak ekonomisindeki hiçbir temel soruna çözüm getiremedi, yeniden kredi genişlemesi ve düşük faiz politikasıyla yapay talep üretme yoluna girdi. Sonuçta bugün ABD’de konut fiyatları 2008 krizi öncesindeki zirvesinin yüzde 55 üzerinde ve Fed bu yıl yükselen enflasyondan dolayı faiz artırmaya başladı, dolayısıyla ABD yeni bir 2008 krizine doğru ilerliyor. Demek ki sanayileşmeden vazgeçip kredi balonuyla ekonomiyi büyütmek ABD için bile çıkmaz sokak. Bu modelin Türkiye gibi sanayileşmenin orta aşamasına gelebilmiş bir ülkede uygulanması ise çok daha vahim sonuçlar doğurur, AKP’nin ilk yıllarındaki “ekonomik başarısını” avuçları patlarcasına alkışlayan erbab-ı gafletin bile son günlerde anlamakta olduğu gibi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları