Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yalandan KimÖlmüş ki?..
\n
\nŞimdi yaşamayan birinin ismini verecek halim yok... Sendikasını kelimenin tam anlamıyla tırnaklarıyla büyütmüş bir sendika lideri, kendini aşan siyasal-sendikal gelişmeler sürecinde, birlikte tanıklık ettiğimiz olayları, gerçekleri tersyüz eden bir değerlendirme konuşmasını gözümün içine baka baka yapmıştı. Dayanamamış arada sitem etmiş, en çok da tırnakları ile büyüttüğü sendikal örgüte zarar vermekten korkup korkmadığını sorgulamıştım... Acı acı gülerek siyaseten yanlış cephede kaldığı için kaybettiğini, konuşmasındaki çıkışın sonuç almaktan çok, bile bile lades, Nasrettin Hoca’nın göle maya çalmasına benzer bir durum olduğunu söylemiş, sendikanın zarar görmesi noktasında gerekeni yapmaya hazır olduğu güvencesini vermişti...\n
\nDoğrusu kendi elleri ile büyüttüğü örgüte zarar verecek olumsuz bir adımı olmasa da, siyaseten kaybedilmiş noktadan sonraki süreçte, doğrudan kişilerin yargılanamayacağı bir geriye gidiş, çöküş süreci kaçınılmaz oldu... Ne zaman gerçeklerin tersyüz edildiği büyük siyasal, toplumsal yalanlara, gerçeklerin tersyüz edilmesine tanıklık etsem, liderliklerde istenen, hedeflenen gidişte bir terslik yaşanmakta olduğunu bilir, nedenlerini, boyutlarını sorgulamaya çalışırım...\n
\nKanlı 1 Mayıs’ın odağını tam bilemesem de bir biçimde polisle, derin devletle ilişkisine bütün duyularımla tanıklık ettiğim büyük provokasyonda, etkinliğe taraf olarak katılmış bir tarihçinin açıklaması ile gerçeklerin tersyüz edilmesi çabasında, dostlar yanıt vermem gerektiği uyarısında bulundular. Yüzde yüz gerçek olan bir tabloyu tartışmalı hale getirme provokasyonuna hizmet etmemek adına polemiğe yol açacak bir yazı yazmak istemedim. Neyse ki çoğunluk, akıl, toplumsal duyarlılıklar galebe çaldı, tartışma provokasyonunun tam da bilemediğim amacında istenen sonuca en azından şimdilik ulaşılamadı. Solda her dönem var olmuş büyük bölünmelere karşın olayın bir sol içi çatışma değil, 12 Eylül’e gidilen yolda döşenen taşlarda bir önemli adım, polis ağırlıklı iç dış odaklı provokasyon olduğu gerçeği üzerinde yaratılmak istenen kuşku başarıya ulaşamadı..\n
\n***\n
\nAnayasa çalışmaları üzerinden siyasetçilerin söyledikleri büyük sözler, yandaş medya, bilim insanları katkıları ile yaratılan büyük umutlara, kuşkuyla bakmam önyargı değildi biliyorum... Demokrasinin alfabesi ilkelerde, gücü, yetkisi varken sınıfta kalmaya mahkûm, karne notları, iktidar icraatları antidemokratik olan Erdoğan hükümetlerinden, ileri demokrasinin önünü açacak, içeriği gerçekten demokratik bir sivil anayasa çalışmasını beklemek akıl işi olabilir miydi? Başbakan Erdoğan’ın, zaman zaman gerçek tutkusu başkanlık sistemi ile ilgili duygularını dile getirmesinin, dün anayasa taslak metni yazılmaya başlanmışken bir kez daha dillendirmesinin anlamı önemli. Zaten parti sözcüsü Bozdağ, saat ayarlı baklayı ağzından çıkarıverdi. Başkanlık sistemine geçiş niyetlerindeki önceliği bir kez daha kamuoyu gündemine taşıyıverdi... Neymiş efendim, Türkiye’deki sistem zaten parlamenter değil, yarı parlamentermiş... Umalım demokrasimiz, rejimimiz için gerçekten büyük tehdit bu proje göle maya çalma çabasının ötesine gidemesin...\n
\nEn son 4 çarpı 4 “dindar ve kindar” gençlik yaratmak amaçlı eğitim sisteminin tepetaklak edilişinin yasa değişikliğinde, çok çarpıcı biçimde yaşamıştık... Bakanlar Kurulu, Milli Eğitim Bakanı bile doğrudan işin içinde değil gibiydiler... Bir yasa değişikliği sürpriz metni ortaya çıkarılıvermiş, kaşla göz arasında hazırlıksız, eğitim, koşulları, bilimle çatışan, üstelik hazırlıksız yasal uygulama dayatması ile karşı karşıya kalmıştık. İktidarın baskıcı, elde edilmiş hak hukuk tanımaz çoğunluk gücüyle istenen noktaya gelince, sivil de olsa çoğunluk diktatörlüğü düzeninin dayatılmasında ortada engel kalmıyor. Gerisi, pembe yalanları yemese de karşı çıkacak muhalefet örgütlülüğünü kullanamayan toplumun duyarsızlığı, sindirilebilmesine bağlı gelişiyor...\n
\nUmalım, günümüzde Suriye üzerinden yürütülen, Ortadoğu’da stratejik ortak, yönlendiren ülke düşleri, rolü ile yürütülen dış politika stratejilerinde, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığında ırklar, mezhepler üzerinden din savaşlarına çekmekte olan adımlar yürütülemesin... ABD, AB ekonomik, sosyal, siyasal koşulları, iç siyaset dinamikleri, dahası değişen dünya dengeleri içinde, doğrudan yürüttükleri BOP projesi uygulamalarında, kendi rolleri üzerinden yan çizip durdukça, Türkiye’yi öne itiveriyorlar. Bizimkiler ya düşler dünyasında ya da istemeden itiliverdikleri, aslında en çok halkımıza, ülkemize zarar verecek rolleri oynamak zorundalar mı? Yoksa yazımın başında örnek verdiğim sendika liderinin durumuna mı düştüler? Bilemem... Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu, dün yurtdışından söylemlerinden, insanlık, hukuk adına, milli iradeye saygılı, rejimi kurtarmaya yönelik Suriye söyleminden, bataklığa saplanıp kalma boyutu ile kaygı duymamak olanaksız. Üstelik sözünü ettiği insanlığa ait tüm ilkelerde Ortadoğu politikalarında çifte standart paçalardan akıyorken...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'