Boşuna heveslenmeyelim. Gazeteciliğe, basın özgürlüğüne dönük yapıcı katkısı söz konusu değil. Yandaşlar arasında yaşanan mizah dili ile “tamamen duygusal”, çıkar sorunları üzerinden işleyen karmakarışık çarkların bütünlüğünde olanlar okunabilsin. Yaşamın gerçekleri içinde, ilkesizlikte tavan yapmış yağdanlıkların sonucu, her tür teknoloji kuralları içinde, hele de yazılı medyayı tirajla beslemek, yaşatmak olanaksızlaştıkça.. Yüksek tirajlı bilim teknolojilerine dayalı, en popülerleri televizyonlar olmak üzere zararına yayınlar, en pahalısı da kâğıtla üretilen gazetelerin bedavacı dağıtımı üzerinden para kazanmaları söz konusu olamayınca olup bitenleri sezinleyebilmek için durgun zekâlılık bile yeterli sayılabilir.

Yaşasın haksız hukuksuz kayırmalar demek de yetmiyor. Kamu bankaları üzerinden açılan kredi musluklarının karşılığı borçlanmaların ödenmeleri beklenemeyeceğine göre, bankaların batık hesap vermeleri de gündeme sokulamayacağına göre, ne olup bittiğinin kolay kolay anlaşılamayacağı geçiş formülleri üretiliyor. Elbette başkaca akla gelemeyecek yollar, formüller bulunarak zenginleştirilen holdinglerin devleştirilmiş yapılarının da çökertilmesinin göze alınması söz konusu bile olmuyor. Devleşmiş gücün kurtarılması formülleri, yeni yandaş medyalar üretme çözümlerine geçişleri gerektiriyor. Yaşasın A holdingin miadı dolduğunda, B holdinge geçiş yapılırken birincisinin nasıl kurtarılacağı üzerinden yaratılan çözüm yolları da kamuoyunun dikkatlerinden kaçırılmış oluyor. Zamanın ruhuna uygun yandaş holdingler üzerinden yandaş gözde gazeteciler öne çıkıyor...

Kimi gazeteciliğin gerçek araştırmacılığının da keyfine varmış olarak, halktan, haktan, hukuktan, gerçeklerden yürümeye dönük araştırmacı gazeteciliğin de tadına varmış  kendine yeni yollar çiziyor. Kimileri daha ustalıklı dil, üsluplar içinde yeteneklerini kafa karıştırma, bulandırmaya dönük geliştiriyor. Sonuçta yaşadığı zorluklar, travmalar içinde hak arama yolunu seçmeye karar vermiş seçmenler için bile, oyların kaçırılmayacağı formüller bulunmada ustalaşılıyor. Gelin görün ki yaşam gerçekleri, çaresizliğin dayatmasında hiçbir ustalıklı taktiklerin bile işe yarayamayacakları ya da kolay oluşturulamayacağına doğru bir süreç yaşanıyor. Toplumsal başkaldırıya doğru durdurulamaz, önlenemez bir gidişin yaşandığı günlerdeyiz..

Kaygılı, dikkatli akılcı adımlar ne kadar anlamlı, değerli ise tuzakların da bir o kadar çeşitlendiği, ustalaştığı zamanları yaşıyoruz..

***

Dün sabah en karamsarı ile bir yarım saatin içinde aile hekimliğimiz üzerinden yazdırmam gereken ilaçlarım vardı. Ona göre sabahın erken saatlerinde çok yakın olan merkeze gitmiş, sıra numaramı almıştım. Aile hekimime kaydolabildiğim sıra numarası 36’ydı. Önümde ateşlenmiş çocuğunun derdinde aileler, tahlil yaptırmak zorunda olanlar. Virüsünki varmış gibi bakanlıkça pazarlanıyor olsa da hiç yok gibi yapılamamasının gündemde olmasına çoktan alıştık. Grip türleri için yaşlılara yetiştirilmeye çalışılanları sınırlı. Bildiğiniz üzere reçete sonrası ilacınızı bulabilmeniz de zor. Eksikli alış formülleri için zaman gerek.

Hepsi bir kenara kuyruklarda çıkan uyanıklarla, canı yakılanlar arasındaki hiç de hoş geçmeyen ateşli kavgalar. Şaka gibi, otomatik bir reçetenin yazılabilmesi birkaç saate mal olabiliyor. Bana en koyanı, en ağır sorunlarla boğuşan aile hekimlerinin dramı kimselerin umuru olmasa da hiçbir randevuya, gereksinime çözüm üretmemiş bakanlığın, anında bilgisayar üzerinden hizmetleri kendisi yapıyor gibi telefonunuza ulaşan mesajı.

Kasıla kasıla dolaşan bakana alıştık da ilaçlar için ödenmek zorunda kalınılan katkı paylarına hiç alışamıyoruz. Rakkamlar durmadan, yükseliyor. Ödenmeyen ancak tedavinizde almak zorunda kalacaklarınızın bir iki ay öncesine göre, günümüz fiyat yükselişlerinin iki üçlü katlara çıkmış olmaları yetmezmiş gibi. Asıl bel bükenler arasında bir yıla indirgenmiş rapor için günler isteyen koşturmacalar. Süreleri için işiniz elvermiyorsa para ödemesi yapmak zorunda kalacağınız en ekonomik merkezleri seçmiş olsanız bile gelen yeni zamlar. Bir yıl öncesinin en az üç dört katı...

Toplumsal başkaldırının önlenebilirliği yok gibi. Yeter ki akıllar başlara devrilsin, kendileri için de çok karanlık uçurum yollara gidişte şeytana boyun eğilinmesin..