Karpuz satarak okumak
Sunay Akın
Son Köşe Yazıları

Karpuz satarak okumak

01.09.2008 14:38
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkelerinin özgürlüğü için savaşan bir grup Meksikalı, çatışma sırasında yemek molası verir... Silahların sustuğu bu anda, bir bayraklarının olmadığından yakınırlar... Herkes nasıl bir bayrak istediğini anlatır ama bir karara varamazlar... Sonunda aralarından biri yemiş oldukları karpuz kabuklarını göstererek şunları söyler: Biz bu topraklar için savaşıyoruz. Ona emek veriyoruz. O da bize karpuz veriyor. Bayrağımız rengini karpuzdan alsın!..

Böylelikle kırmızı, beyaz ve yeşilden oluşan Meksika bayrağı doğmuş olur!..

Bir karpuzu kestiğimizde ortaya çıkan renklerin bir ülkenin bayrağı olduğunu çok azımız biliriz. Karpuz konusunda bilmediğimiz bununla kalmaz. Ne diyor Orhan Veli:

Hanginiz bilir benim kadar

karpuzdan fener yapmasını

Sedefli hançerle üstüne

Gülcemal resmi çizmesini”...

Orhan Veli elbette karpuzdan fener yapmasını çok iyi bilirdi, çünkü çocukluğu Beykozda geçmiştir... Beykoz, İstanbulun karpuz tarlalarıyla ünlü bir köyüydü o zamanlar... Unutmadan söyleyelim: Gülcemal de, o yılların ünlü bir vapurunun adıdır.

Karpuz dünyada yaygın bir meyve olduğundan birçok şiirde ona rastlayabiliriz. Örneğin Şilili şair Pablo Neruda bir şiirinde şu dizelere yer verir:

Neden güler bir karpuz ansızın

Bağrına saplanınca bir bıçak”...

Yazın bir dilim sıcak kahkahasıdır karpuz... Sıcak yaz günlerinde onunla serinleriz... Onun için yazılmış en güzel dizeler Bedri Rahmi Eyuboğlunda çıkar karşımıza... Şöyle seslenir Bedros:

Bu karpuz çok kırmızı

Bölüşmek şart...

Ama karpuz her zaman yenmek için değildir... İnsanımızın yaratıcı zekâsıyla çok farklı bir şekilde de kullanılmıştır!.. Ben buna tanığım. Nasıl mı?.. Anlatayım efendim: Sıcak bir yaz gününde, camları sonuna kadar açık arabamın içinde Boğaz Köprüsüne doğru ağır ağır ilerlerken, yolun solunda arızalanan bir araç görmüştüm. Arabanın sahibi ceza kesmekte olan polise bir şeyler anlatmak için çırpınıyordu. Yanlarından geçerken duymuştum, yalvarırcasına şunları söylüyordu: Abi, idare et nolur... O da kırmızı, bu da kırmızı...”

İstanbul trafiğinde yaşanılan gündelik komedi sahnelerinin en yaratıcılarından biri olan manzara şuydu: Arızalanan arabanın sahibi bagajında taşıdığı karpuzu ortasından kesmiş, reflektör yerine kullanmıştı!..

‘Tekne Kazıntısı’

Zeynepkâmil Hastanesinin karşısındaki karpuz sergisinde yazlık sinemaların dağılmasını beklerdik... Evlerine dönmekte olan insanlar arasında karpuz alan çok olurdu... Sonra, Göztepede açtığımız manav dükkânında da karpuzları tezgâha dizmekten çok mutlu olurdum. Ağabeyim de, ben de hem çalışıyor hem de okuyorduk, bir koltukta iki karpuz taşıyorduk yani...

Eee, lafı öyle ya da böyle sonuna getirdik. Ey okur, bil ki yukardaki tüm lakırdılar birazdan okuyacağın şiir içindir. Eh, bizim dolgumuz da kalemimize yakışır şekilde olmalı ama değil mi?..

Gelelim şiire... Karpuz için yazılmış en güzel şiirdir, birazdan okuyacağınız... Adı: Tekne Kazıntısı... Şairi ise bir güzel insan: Cevat Çapan...

Buyurun, şiiri dilimliyoruz:

Babam iki tek atınca

Hadi seni karpuzlara götüreyim, derdi

Karpuzlar Gebzede oturan kızlardı

Annem kızarır, kızar

Bey çocuk daha küçük, der

Mutfağa gider ağlardı

Babam karpuzdan anlardı!..

Yaz mevsiminin son günündeyiz... Koca mevsimi bir karpuz kabuğu yazısına koyarak uğurlamak istedim... Karpuzlar satılmaya devam etse de, yazın her biri karpuz dilimi güzelliğinde olan günleri bitti!..

Yazarın Son Yazıları

Denize demokrasi mayası çalalım...

Denize demokrasi mayası çalalım...

Devamını Oku
06.02.2017
Atatürk'ün çocukluğunu anlamak

Deniz yolculuklarında, vapurların güverteleri oyun alanlarına dönüşür. Güneşli havalarda güvertede halka atılır, satranç ya da seksek oynanır. Dalgalar arasında salınan bir gemide salıncağa binmenin tadı ise apayrıdır.

Devamını Oku
08.11.2009
Hüzünlü bir sonbahar anısı

İlkokul bahçesinden tüm mahalleye yayılan yanık yaprak kokusu... Sonbahar bu parfümünü sürerek girer hayatımıza... İşin içinde biraz da naftalin kokusu vardır... Kısa pantolonlar, yazlıklar gardıroba kaldırılır, sabah uyanıldığında yolum deniz kıyısına düşerse pişman olmayayım, düşüncesiyle içe mayo giyilmez...

Devamını Oku
18.10.2009
Adnan Menderes: İdam sehpasındaki kaleci...

Yuri Gagarin'in, uzaya çıktığı 12 nisan 1961 günü, bir adam, karısına yazdığı mektuptaki sözcükleri saymaktadır... Elli sözcük, evet, mektupta sadece elli sözcük kullanmasına izin vardır!.. Sözcükleri sayar... Elliyi biraz geçmiştir!..

Devamını Oku
09.08.2009
New York ve Maçka...

Devamını Oku
09.02.2009
Che, Baykam ve 11 Eylül...

Devamını Oku
26.01.2009
Ayışığı altında Afrika

Devamını Oku
19.01.2009
Van Gogh ve Cemal Süreya

Devamını Oku
12.01.2009
Astronot Barbie olmasaydı

Devamını Oku
05.01.2009
Verdi bana kalemini...

Devamını Oku
29.12.2008
Bu bir futbol yazısıdır

Devamını Oku
22.12.2008
Son Ada ve Issız Adam

Devamını Oku
15.12.2008
Balıkçı iskemlesini de alarak...

Devamını Oku
08.12.2008
Heykeldeki Atatürk'ü görebilmek

Devamını Oku
17.11.2008
Dağlarca Çamlıca Tepesi'nde

Devamını Oku
10.11.2008
Dünya kadar büyük bir gün

Devamını Oku
27.10.2008
Resim sanatının 'hal'i...

Devamını Oku
20.10.2008
Fareler ve İnsanlar!..

Devamını Oku
06.10.2008
Ramazan ve edebiyat...

Devamını Oku
07.09.2008
Karpuz satarak okumak

Devamını Oku
01.09.2008
40 Yıl Önceki Kehanet!...

Devamını Oku
15.08.2008