Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Krizin ortasına geliyorlarAB tavrını sertleştirdiABD: İç işinize karışmayız
Bugün kurulacak 3. Tayyip Erdoğan hükümeti gelecek hafta iki önemli konuk ağırlayacak. 12 Temmuz’da AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Yetkilisi Stephan Füle Ankara’ya gelecek, hemen ardından da 15-16 Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton İstanbul ve Ankara’da olacak.
\nBirkaç gün içinde çözüm iradesi ortaya konmazsa Clinton ve Füle, Ankara’yı sekiz tutuklu milletvekilinin tahliye edilmemesi nedeniyle yaşanan siyasi krizin ortasında ziyaret edecek.
\nDış politikamızın ana eksenini oluşturan AB ve ABD, öteden beri Türkiye’nin siyasi reform süreci ve demokratikleşmesi üzerinde çok etkili aktörler olmuştur. Şimdi de Füle ve Clinton’ın Ankara ziyaretleri sırasında, tutuklu vekillerin durumu ve bu duruma tepki olarak iki muhalefet partisinin Meclis çalışmalarına katılamaması konusunda takınacakları tutum AKP iktidarının uzlaşmaz tavrının değişmesi açısından kritik öneme sahip olacaktır.
\nAB Komisyonu’nun yaşanan siyasi krizle ilgili geçen haftaki ilk tavrı, tarafları Meclis çatısı altında çalışmaya davet eden zayıf bir açıklamadan ibaretti. Ancak CHP’nin yemin etmeme ve BDP’nin de boykot şeklindeki tepkisi Avrupa üzerinde etkisini göstermiş olmalı ki dün Füle konuyla ilgili yeni bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti. Füle’nin açıklamasında geçen haftaki unsurlara ilave olarak AKP hükümetine “uzun tutukluluk sürelerinden kaynaklanan sıkıntıları giderecek bir yasal çerçeve oluşturması” çağrısı yapılıyor.
\nAB’nin değişen bu yeni tavrında, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın muhalefetin mağduriyetini giderecek bir çözüm arayışı yerine, ‘Tükürdüklerini yalayacaklar’ biçiminde bir üslupla onları daha da Meclis dışına iten üslubunun da etkisi olduğu sanılıyor.
\nABD yönetimi ise bu konudaki sessizliğini koruyor. Dün Ankara’da verilen ABD Milli Günü resepsiyonunda konuştuğum üst düzey ABD Büyükelçiliği yetkilileri, tavırlarının değişmeyeceğinin sinyalini vererek, “Tabii ki bu konunun düzelmesi çok önemli. Ama bu tamamen Türkiye’nin bir iç işi. O nedenle bizim tavsiyemize ihtiyaç olduğu kanaatinde değiliz. Türkiye AB adayı olduğu için Komisyon konuşabilir ama biz AB değiliz” değerlendirmesini yaptılar.
\nAKP ile ‘bahar havası’
\nABD’nin bu tavrını analiz ederken, AKP hükümetiyle Washington arasında son dönemde gözlenen yakınlaşma dikkate alınmalıdır.
\n2010 yılında İran’ın nükleer programı ve Mavi Marmara gemisine yapılan baskın sonrasında Türk-İsrail ilişkilerinin donması nedeniyle Ankara ile Washington arasında ipler kopmuştu. Bir yıl aradan sonra bu tabloda çarpıcı bir değişim gözleniyor.
\nBunda özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan sürpriz halk hareketlerinin önemli rolü var. Türk hükümeti Tunus ve Mısır konusunda başından itibaren, Libya ve Suriye konularında ise kısa süreli tereddütler sonrasında ABD yönetimiyle paralel politikalar izlemekte.
\nİsrail pürüzü de \t\tçözülüyor
\nİlişkilerdeki iyileşmede, AKP hükümetinin İran ve İsrail konusunda bir yıl önceki pozisyonunu terk etmiş olması da belirleyici oldu.
\nTürkiye Haziran 2010’da BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırım uygulanmasına karşı çıkarak ‘hayır’ oyu kullanmıştı. Bugün ise hem İran kökenli Bank Mellat’ın Türk bankalarıyla ilişkisine son vermiş, hem de İran’ın da aralarında yer aldığı balistik füze tehdidi oluşturan ülkelere karşı NATO kapsamında bir ‘Füze Kalkanı’ kurulmasına ‘evet’ demiş durumda.
\nWashington ile ilişkilerde dolaylı etkisi olan İsrail meselesinde de AKP’deki değişim dikkat çekici. Geçen yıl mayıs ayında Mavi Marmara’nın Gazze seferine göz yuman AKP hükümeti, bu yıl ikinci filo için gerekli izni vermeyerek olası bir yeni krizi önlemiş oldu.
\nKarşılıklı jestlerin, Ankara’nın Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybedenler için özür ve tazminat taleplerine ilişkin nihai uzlaşıyla sonuçlanması durumunda ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın ziyareti “dikensiz gül bahçesi” şeklini alabilir.
\nDemokrasi için \t\tses verilmeli
\nAKP’nin gücünü pekiştirerek iktidarını koruması, dış dünyada “Nasıl olsa muhatabımız AKP olacak” havası yaratmış durumda. Bu nedenle dünya tarihinde eşine az rastlanır bu siyasi kriz görmezden gelinmekte.
\nOysa ki demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi çağdaş değerlerin temsilcisi olma iddiasındaki uluslararası aktörler Türkiye’de yaşanan bu mücadeleyi yakından izlemek ve tavır almak durumunda.
\nTBMM’nin çalışmalarını üyelerinin üçte birinin katılamadığı bir ortamda yürütme zorunda bırakılmasına sessiz kalmak, hem ‘Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdi’ diyen AB, hem de ‘Türkiye demokrasi arayışları için model’ diyen ABD için ciddi bir çelişki oluşturacaktır.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!