Veysel Ulusoy

İşsizlik ile enflasyonun buz dansı

14 Ağustos 2022 Pazar

Son günlerde akademik düzeyde enflasyon ile işsizlik konusu oldukça fazla tartışılır hale geldi. Gelmesi de çok doğal zira bu iki faktör hemen her dönemde birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. 

Bizde olmasa bile, çoğu modern ekonomilerde merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlayıcı ve istihdam yaratıcı para politikalarını uygulama amacı vardır. 

İşsizlik ile enflasyon arasında ekonomik yaklaşımlarda, her zaman olduğu gibi farklı görüşler mevcuttur. Yaklaşım olarak üzerinde önceleri fikir birliğine varılmış ancak sonraları gelişen yeni ekonomik ilişkiler ve şoklardan dolayı ekonomik davranışlarda yaşanan değişimlerle şekillenen bir Phillips Eğrisi gerçeği var ortada.

Buna göre fiyat ve maaş enflasyonu ile işsizlik arasında negatif bir ilişki vardır.

Genel anlamıyla işsizlik oranı artarken enflasyon oranında bir azalma olur. Bir diğer değişikliğe uğramış yaklaşıma göre ise işsizlik oranı ile ücret enflasyonu arasındaki ilişki tersine işlemektedir. Bu durumun kısa vadede böyle olmasına rağmen uzun dönem özelliği ile incelendiğinde enflasyonu artırmayan işsizlik oranı yaklaşımıyla şekil bulduğunu görmekteyiz. 

Fazla ayrıntıya girmeden tartışmanın esasına vurgu yapmakta fayda olduğu kanaatindeyim...

Bazı ekonomistler günümüzde tecrübe ettiğimiz yüksek enflasyon sorununun çözümü sürecinde, özellikle işgücü piyasasında belirli bir toplumsal maliyetin ortaya çıkacağı vurgusunu yaparak bu maliyetin daha çok yüksek işsizlik şeklinde karşımıza çıkacağını belirtmektedirler. Diğer bir grup akademisyen ise bu süreçte sadece işgücü piyasasının tek başına ilgili maliyeti yüklenmemesi aksine çoğu yükün sermaye sahibi üzerinde olması gerektiği fikrini ortaya atmaktadırlar. Gelirin ve büyümenin kaliteli ve sağlıklı dağılımı ise bu fikrin çekirdeğini oluşturmaktadır.

Tartışma çok uzun süreceğe benzer...

Ekonomik büyüme ve insan sermayesi üzerine doktora tezi yazmış bir akademisyen olarak bu konu üzerinde ayrıntılı fikirlerimi uzunca anlatabilirim ama burada sürecin diğer bir tarafına değinmek isterim... 

O taraf ise enflasyonun ve işsizliğin nasıl ölçüldüğü ya da ölçülmesi gerektiğidir...

Enflasyon ile işsizlik oranı ilişkisini kısa ve uzun dönemde inceliyorsak eğer, hem işsizliğin genel kabul görmüş altı çeşit ölçümü hem de enflasyon sepetinin günün koşullarına uygun madde (ürün) ve ağırlıklarına önem vermemiz gerekiyor. İşsizlik ölçümlerinde örneğin, işgücüne katılım oranını ve onun değişimi, kısa sürede iş arama yeteneği dahil tüm teknolojik gelişmeleri içeren arama yöntemlerini de sorgulayan yaklaşımları görmemiz gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, işsizliği kısa ve uzun dönem özelliklerine göre farklı açıdan ölçerek enflasyonla birlikteliğini incelemek zorunluluğu ortaya çıkıyor.

Enflasyonun, tipik bir satın alma ve bu kapsamda kabul edilen bir ürün sepeti olarak ölçülmesinden öte, ürün yelpazesi ve onun ağırlığındaki dinamik değişimi de içine alan kısa, orta ve uzun dönemli fiyatları hareketlerini içeren birkaç sepet oluşturma gereği ortadır. Bu sağlanmazsa, sağlıklı ölçülmemiş iki veriyi yanlış platformlarda tartışır dururuz. 

Sözün özü, ekonomide ikili veya çoklu faktörlerin etkileşimini incelerken başlangıç noktasının ilgili faktörlerin ölçülmesi, ayrıntılı ve sağlıklı olarak elde edilmesi gerekmektedir. 

Hükümetlerin uyguladığı ekonomik politikalarda ayrıntıların önemi çok daha belirleyici olur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları