Orta gelir-siyasi tuzak
Veysel Ulusoy
Son Köşe Yazıları

Orta gelir-siyasi tuzak

20.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çiftçisi yorgun, üretim gücü siyasi kapana kıstırılmış ve üniversitesi uyuyan bir ülkede enflasyonu aşağılara çekmek zordur. Sadece enflasyon da değil, sosyal refahı ileriye taşımanın olanağı yoktur.

Sanayi üretiminin tüm sahte fiyat verileriyle ayarlanması sonucunda bile büyümenin sabit ve cılız, çoğu zamanda daralan bir trend izlediği ülkemizde yapısal bozukluk son 10 yılda inanılmaz boyutlara ulaştı.

Sadece para politikası ve bunun aracı olan kredi kanallarının kullanıldığı bir imalat sanayisinin döviz kuru politikasından da etkilenmesi kaçınılmazdır. Rezerv oynaklığının pamuk ipliğine bağlı olduğu ülkemizde sanayi-kredi yapısal bağımlılığının giderek daha da kötü bir hal aldığını sanırım en çok da paranın yönetimini elinde tutan Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın bildiğini söylemeye gerek yok.

Merkez Bankası net rezervlerinin swaplar hariç ulusal gelire oranının en az yüzde 25 olması gerekliliğinin sağlanamaması yanında, üretimde kullanılan ara malların yüzde 70’e yakınının ithal edilmesi ülkemizi döviz kurlarındaki dalgalanmalara ve cari açık riskine karşı savunmasız bırakmaktadır.

***

Bazı zamanlarda bir siyasi akıma dönüşen ithal ikamesi söylemlerinin cılızlaştığını hatta son dönemde tamamen yok olduğunu ve kararlı bir finansmana erişimin sınırlı hale geldiği, kurumsallaşma seviyesinin giderek erozyona uğradığı ve dahası verimlilikte düşüşün hızlandığını gözlemlemekteyiz.

Sanayi politikaları kısa vadeli ve tepki temelli bir yapıda yürütülmekte, bebek endüstrilerinin ve stratejik sektörlerin teknolojik gelişmeye katkılarının giderek azaldığını üzülerek izliyoruz.

Tüm bunların nedenleri muhakkak bellidir:

Ekonomide her alanda bir eşgüdüm bozukluğu vardır.

Planlama sürecine son verilmiştir.

Araştırma ve geliştirme harcamaları ekonomik sıkıntılardan nasibini almış ve dibe vurmuştur.

İmalat sanayisinde emek verimliliği Avrupa Birliği ortalamasının yarısına erişmiştir.

Fason ekonomisine dayalı markasız, etkin olmayan bir üretim yapısı artık kabullenilmiştir.

Tedarik zinciri ile ölçek ekonomiler arasında bağ kopmuş, parçalı bir tedarik zinciri ile kapasite ayarlamasına geçilmek zorunda kalınmıştır.

***

Tüm bunların listesi daha da genişletilebilir ama aralarında eğitim ile üretimi bağlayan bir faktörün eksikliğini vurgulamamız gerekir.

Bu faktör mesleki eğitimin Türkiye’de gittikçe zayıflaması ve işgücü piyasasının gerekliliklerine yanıt verememesidir. Mesleki liseler sanayi ihtiyaçlarını karşılamaktan gittikçe uzaklaşmaktadır. Bu bağın zayıflaması sanayi kümelenmesinin de önünü kapatmakta, stratejik hedeflerin yerine konan vergi indirimi, kredi genişlemesi gibi geçici çözümler ise günü kurtarmaya dayalı özellikler taşımaktadır.

Nereden bakarsanız bakın, tarımından sanayi üretimine, para politikasından döviz piyasası uygulamalarına kadar her şey olumsuz bir seyir takip etmektedir. Bu seyrin değişimi sadece ekonomik politikaların uyumu ve yapısal reformlarla değil, siyasetin yapısal değişimi ile mümkün olacaktır.

Türkiye orta gelir siyasi tuzağı içindedir.

Değişim kaçınılmazdır.

Hem de vakit kaybetmeden!