Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Canım kardeşim...

18 Eylül 2016 Pazar

10 gün önce telefonla konuşuyorduk Tarık Akan’la: “Kız beni amma da yüceltmişsin. Okurken hem ağladım hem de mahcup oldum... Sahi bütün bunları yaptım mı ben...” Bu köşede 8 Eylül’de yayımlanan onunla ilgili yazım için söylüyor...
Kahkahalarla gülüyoruz telefonun iki ucunda... Yüceltmek mi? Az bile yazmışım... Arkadaşım olduğun için hakkını bile yemişliğim olmuştur... İtiraz ediyorsun... Sesin yorgun, çoook yorgun...
Hiç inanmasan da o ışıklı sesin sana ihanet etse de “İyiyim, iyiyim” diyorsun... “Bakarsın Bodrum’a bile geliriz eylül sonu...”
Aklın sıra beni kandırıyorsun canım kardeşim... İkimiz de biliyoruz oysa... Günler çoktan kısalmaya başladı... Karanlık gitgide sarmakta çevremizi...
O yazıya ne çok, ne çok aşk, sevgi, iyi dilek mesajları geldi. En çok da tedavi önerileri... Mucize yöntemleri... Oysa... Meçhule giden gemi çoktan bu limandan yola çıkmıştı...

***

“Yaşamak ne güzel şey / Anlayarak, bir usta kitap gibi /Bir sevda şarkısı gibi /
Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak...” diyor ya o çok sevdiğin şair...
İşte canım kardeşim, sen, tüm yaşamını anlayarak, bir usta gibi yaşadın. O nedenle Zonguldak’ta ya da Soma’da maden işçilerinin yanında yürüyordun. O nedenle Barış Derneği davasında ya da Fazıl Say yargılanırken mahkeme kapılarında, duruşma salonlarındaydın. Silivri barikatlarında ya da 1 Mayıs’larda Taksim’deydin.
Tüm yaşamını bir sevda şarkısı gibi yaşadın. Senin sevda şarkın aydınlık bir Türkiye’ydi. O nedenle eğitime onca yatırım yaptın.
Bir çocuk gibi şaşarak yaşadın 66 yılını Canım kardeşim... Kötülüğün, kin ve öfkenin veba salgınından beter yayıldığı ortamda sen çocuk masumiyetini koruyarak dünyayı, ülkeyi, insanları daha çok öğrenmeye çalıştın...
Belgeleyerek, göstererek, örnek olarak, iyiliği, güzelliği, doğruluğu, sevgiyi yaydın...
Bugün kitlelerin ardından bunca gözyaşı dökmesi bundandır...

***

Canım kardeşim, hatırlar mısın, 2012’de Almanya’da Nürnberg’de, sana Türkiye’de sinema sanatının gelişimine ve uluslararası alanda tanınmasına yaptığın katkılar için Onur Ödülü veriliyordu ve ben sana uzaktan çiçekler yollamıştım. (Bana da okurlar anımsattı).
Bugün de son yolculuğunda sana yeryüzünün tüm çiçeklerini yolluyorum Canım kardeşim benim:
Kır papatyaları: Sinema sanatına yaptığın katkılar için.
Mor, eflatun hercai menekşeler: Tüm sanatların gücüne inandığın için.
Kucak dolusu kırmızı karanfil: Her daim emekçilerin, mağdur olanın, haksızlığa uğrayanın yanında olduğun için.
Kırmızı güller: Çocuklarına harika babalık yaptığın, can yoldaşına iyi bir eş olduğun için.
Tonlarca gelincik: Eğitime katkıların ve yatırım için.
Her renk laleler: Sahici, gerçek bir Atatürkçü olduğun için.
Mavi ve pembe ortancalar: Yıllar boyu eğilmeyen başın, ödün vermeyen dik duruşun için.
Rengârenk krizantemler: Direnme gücünü hiç ama hiç yitirmediğin için.
Sarı, beyaz, mavi kardelenler: Meslek yaşamınla, meslek dışı yaşamını. Daha güzel bir dünya, daha adil Türkiye özlemiyle, var olma biçimini... Düşüncelerinle söylemini, söyleminle eylemini bir kıldığın için.
Muhteşem manolyalar: İnandığın ilkeler doğrultusunda çalışan STK’lere yaptığın yardımlar ve katkıların için.
Avuç avuç yasemin: Aydınlık insan örneğini oluşturduğun için.
Bodrum yarımadasının tüm bugenvilyaları: Dostlukların değerini bildiğin için.
Bütün bu çiçeklere bir tutam ışık ekliyorum: İnsanlık onurunu her daim savunduğun için Canım kardeşim... HOŞÇA KAL...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları