Gelecek vaadi: Dil koparmak!

23 Ocak 2022 Pazar

Şiddet, güçten ya da/ve de çaresizlikten, korkudan, cahillikten, güvensizlikten, sevgisizlikten kaynaklanır. Aczin de farklı bir ifade biçimidir. Baskıyla, maddi manevi güç kullanarak, karşısındakine zarar vermeyi amaçlar. Farklı uygulama yöntemleri vardır. Zarar vermek görelidir: Aç bırakmak, hapsetmek, rehin almak, dil koparmaktan kişiyi yok yere hapsetmeye, acı çektirmeye, kişiyi yok etmeye hatta toplu imhaya tırmandırılabilir. 

(Sedef Kabaş gibi sadece işini yapan bir gazeteciyi, karakola davet etmek yerine, sabaha karşı 02.00’de evine baskınla gözaltına almak da şiddettin en büyüğüdür!)

Sezen Aksu’ya uygulanan şiddet, bizzat şahsı adına Cumhurbaşkanı’nın yaptığı dil koparma tehdit ve önerisiyle daha da tırmandırılmasaydı bu konuya yeniden dönmeyecektim. Çünkü Sezen Aksu’nun bunu önemsemediğini, içinin rahat, aklının selim olduğunu, çalışmalarına odaklandığını, her zamanki gibi yaptığı işin en iyisini yapmayı sürdüreceğinin farkındayım. 

İŞİN VAHAMETİ 

İşin vahameti Sezen Aksu cephesinde değil. Ülke cephesinde...

Bir Cumhurbaşkanı ülkesinin sanatçılarına, gelecek için ayağını denk al, yoksa dilini koparırız vaadinde bulunabiliyorsa bilmem başka söze gerek var mı! Müjde Ar’ın isabetle vurguladığı gibi bunu bir camiden yapıyorsa o zaman bir kez daha anayasayı çiğniyor demektir! 

Hem üzerinde yaşadığımız bu toprakların hem de dünyanın yüzyıllar boyunca, susturulmaya çalışılmış öyle çok düşünürü, yazarı, şairi, bilim insanı, şarkıcısı var ki...

Nesimi’den Nef’i’ye, Hallac-ı Mansur’dan Pir Sultan Abdal’a, Bedrettin’den Sabahattin Ali’ye... Galile’den Sokrates’ten Thomas More’a... 

Ama gördünüz, görüyoruz işte, en korkunç işkencelerle onları yok edenler unutuldu ama sesleriyle sözleriyle onlar hâlâ yaşıyor!  

VİCTOR JARA’NIN SESİ VE ELLERİ

O dilleri yeri geldiğinde koparmak görevimizdir...” sözlerini ilk duyduğumda benim aklıma Victor Jara geldi. Bu köşenin okurları onu bilirler. Şili’nin eşsiz besteci, gitarist, söz yazarı, şarkıcı ve aydın insanı. 1973’te Pinochet’nin Allende’ye faşist darbesi sırasında binlercesi gibi tutuklanıp stadyuma götürülür.  

Victor Jara, Şili Ulusal Stadyumu’na yoldaşı sayılan gitarıyla gelmiştir. Unidad Popular’ın “Vanceremos”unu söylemeye başlar, binlerce tutukluyla birlikte... Tutsaklar korosu, ancak üzerlerine ateş açılarak susturulur. O, çalmaya ve söylemeye devam eder. Önce gitarı elinden alınmak istenir, bırakmayınca hem elleri kırılır hem gitarı parçalanır. O, “Yeneceğiz” şarkısını söylemeye devam eder. Başına, ağzına birkaç dipçik. Ağzı kan içinde şarkısını sürdürür. Sonunda makineli tüfekle o güzelim yüzü parçalarlar. 

Bitmedi. Gözdağı vermek için ellerini, bileklerinden kesip stadyumun tellerine asarlar. Biat etmeyenlere gözdağı vermek için... Victor Jara’nın soluğu, şarkıları, sesi, elleri hâlâ yaşıyor... İşte böyle! 

YARIN UĞUR MUMCU GÜNÜ

Sevgili okurlar, size bugün Mercan Selçuk’un, o güzelim “Babamın Şarkıları” dans gösterisini ya da SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin insanın içine umut dolduran ödüllerinden söz etmeyi planlıyordum. Ama bu karanlıkta güler yüzlü bir yazı yazmak inanın çok güç... (Bu hakkımı daha sonraki günlere bırakıyorum.) 

Yarın 24 Ocak. Günlerden Uğur Mumcu günü: 

Ancak özgürlükçü ve demokratik toplumlarda, siyaset - tarikat - ticaret üçgeni ile savaşılacağına inanan, laikliğin ancak özgürlükçü demokraside savunulacağını bilen, “Demokrasilerde çözüm yolları yasaklarda değil, özgürlüklerde aranmalıdır” diyen Uğur Mumcu günü...

Sevgili okurlar: Bugün Esenyurt Edebiyat ve Sanat Festivali’nde saat 13.00’te Halil İbrahim Özcan, Aydın Ilgaz ve ben, içinde kitaplar, edebiyat ve elbet Uğur Mumcu geçen bir sohbet yapacağız. Ardından imza günü... Kardan ve sözlerden, özgür düşünceden korkmayanları bekleriz! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları