‘Neymiş, kapatılmışsın, hadi oradan!’

22 Eylül 2022 Perşembe

Venedik Film Festivali’nden, Adana Altın Koza Film Festivali’ne, dünyada bir film festivali yok ki onlardan söz etmesin... Onlar iki genç sinemacı. Belgeselci, yapımcı, sinema sanatçısı: Çiğdem Mater ve Mine Özerden... Yurtiçinde ve dışında sürekli gündemde olmaları keşke yaptıkları işle ilgili olsa! Ama değil. Milyonların katıldığı Gezi protestoları birkaç kişinin sırtına yüklendi ya, işte o yüzden hapisteler. Her festivalde yerli ya da yabancı ödül alanlar önce onları anıyor! Aslan Türkiye! Benim zavallı güzel ülkem!

Hele hele Çiğdem Mater’in çekmek isteyip de çekemediği bir Gezi belgeseli nedeniyle suçlanması, bence ileride kesin hukuk kitaplarına girecek ve ders olarak okutulacaktır!  Ama bugün konumuz ne sinema ne de hak hukuk. Konumuz Çiğdem Mater’in “Bir kettle nelere kadir” başlıklı muhteşem yazısı. İnternete girin, Bianet’te yazının tümünü mutlak okuyun. Ben sadece birkaç ipucu vereceğim. 

NEDEN Mİ OKUMALI?

Çiğdem Mater’in bu yazısını neden mi okumanızı istiyorum? Açıklayayım: İronisi, mizah duygusu muhteşem! Gerçekçiliği, ayrıntılara gösterilen özen, hapishane mantığının (ya da mantıksızlığının) analizi, sistemin işleyişindeki gülünçlükler olağanüstü! Çarkların arasına sıkıştırtılmış çaresizlikler, göz kamaştıran dayanışma duygusu ve asla vazgeçilmeyen umut müthiş! Bütün bunlar var o yazıda. Bunlar dışında muhteşem yemek tarifleri de var! Gülümseyerek, şaşarak, inanamayarak ve kahkahalarla gülerek okuyorsunuz yazıyı. Ama sonra... sonra... aklınızdan kalbinizden çıkmıyor. Çiğnediğiniz her lokma ağzınızda büyüyor; içtiğiniz her damla çay ya da kahve boğazınızı yakıyor ve bir de bakıyorsunuz gözyaşları içindesiniz... 

Özetle insan olduğumuzu, vicdan sahibi olduğumuzu anımsamak için herkes okumalı bu yazıyı. ( https://m.bianet.org/bianet/yasam/266533-bir-kettle-nelere-kadir )

‘AVLUYA SOR’

Hapishane koşullarında (ocak yok, tencere yok, o yok bu yok) “en büyük velinimetiniz kettle”. Hani içinde su kaynatılan bir mutfak aracı. Mücella Yapıcı’yla bir hücreye kapatıldıklarında, bu normal işlevini görürken zamanla birçok rol üstleniyor! Mücella Hanım, mimari ve şehircilik bilgisini devreye sokunca, tencere, cezve, ısıtıcı, pişirici tam teşkilatlı mutfak oluyor. Kettle yoksa akşam yemeğini soğuk yersiniz çünkü akşam yemeği 15.00’te geliyor. 

Karşılarına bilmedikleri engeller mi çıkıyor, doğru “Avluya Sor”a başvuruyorlar... Avluya başvurmak şu demek: “10 hücrenin camlarının baktığı avluya doğru seslenip soruyu sormak, dokuz odadan birinin soruyu yanıtlamasını beklemek... Avlu, sonraki günlerde sıkça yapacağı üzere derhal dile geliyor.”

Zamanla ustalaşıyor, kettle’da börek, tost, kavurma bile yapıyorlar. Derken Mücella Hanımın büyük keşfi: Süt kabından tencere yapılıyor ve bir kullanımlık tencereyle hedefler de büyüyor. Çiğdem ayrıntılarıyla püf noktalarıyla tüm tarifleri veriyor!

SURVIVOR-MASTERCHEF

Sonra daha büyük 12 kişilik hücreye geçtiklerinde Mine’yle buluştuklarında bir değil iki kettle ve bir semaverle artık ziyafet sofraları kurup iyice coşuyorlar.

... “Dar alan ve imkânsızlıklar hayal gücünü inanılmaz geliştiriyor. Hapishanede her saniye bir beyin jimnastiği!” diyor Çiğdem Mater: “Bir çeşit survivor meets masterchef işte!” Ve enfes yazısını şöyle bitiriyor: 

“Bir hayat kuruyorsun, hiç beklemediğin, tahmin etmediğin icatlar yapıyorsun ve hayatı bildiğin gibi yaşamaya, kahkahayla ve neşeyle, devam ediyorsun.

Neymiş, kapatılmışsın, hadi oradan!”

Son satırını alıp başlığa koydum!

Ne demişti şair: “Yeter ki kararmasın, sol memenin altındaki cevahir”!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nereden nereye... 17 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları