Yıl sonu ağacı...

31 Aralık 2020 Perşembe

2020 yılında ihaneti gördük. Yalanı, talanı gördük. Ateşi gördük. Tehdit, baskı, yasakları gördük... Tüm dünyaya egemen olan bir virüsün, kimi ülkelerde hele hele otoriter, baskıcı, totaliter rejimlerde nasıl bir fırsata dönüştürüldüğünü gördük.

Hiçbir işe yaramayan yasaklarla, yaşama sevincimizi yok etmeye çalışanlara inat, şu 2020’nin son gününde, bütün bunları unutmaya çalışın kısa bir an için... Açın gönül pencerelerinizi ta ardına kadar. Gökyüzüne dönün yüzünüzü...

Eğer hapisteyseniz, eğer bir hücredeyseniz; sokak arasında ya da çarkların dişlileri arasında sıkışıp kaldıysanız ve gökyüzü dahi gözünüze görünmüyorsa, kapayın gözlerinizi ve düşünüzde gökyüzünü canlandırın. Masmavi, kıpkızıl, turuncu ya da eflatun bir gökyüzü. Hiç fark etmez. Gönlünüz karar versin.

Düşlediğiniz gökyüzü ekranınız olsun, sahneniz olsun, tuvaliniz olsun, notanız olsun, kadrajınız olsun, avcunuzun içi ya da sonsuzluk olsun...

Gökyüzünün tam ortasına kocaman bir yılbaşı ağacı yerleştirin. Hani Nâzım Hikmet’in 1962’nin 31 Aralık günü Tallin kentinde, kendini yapyalnız hissettiğinde yazdığı şiirdeki gibi “telli pullu upuzun bir yılbaşı ağacı”...

Ağacınızı donatın

Ağacınızı rengârenk sırça toplarla süsleyin. Şu kırmızı topa sevdiğinizin, sevdiklerinizin suretini koyun. Şu yeşil topa düşlerinizi, şu sarı topa özlemlerinizi, şuna umutlarınızı, şuna dokunuşlarınızı, şuradakine de sımsıkı sarılışlarınızı...

Işıklarla, yıldızlarla donatın yılbaşı ya da yıl sonu ağacınızı...

Ekmekle, emekle donatın... En çok sevgiyle, şefkatle... Daha da çok dayanışmayla ve vicdanla donatın.

Şair öleceğini biliyordu ve diyordu ki: “sen kırmızı sırça topun içindesin / saçların saman sarısı kirpiklerin mavi / onu oraya ben astım seni içine koyup / ak boynun uzundur yuvarlaktır / kuşkularım kaygılarım sözlerim umutlarım ve okşayışlarımla koydum seni sırça topun içine / bütün yılbaşı ağaçlarına bütün ağaçlara bütün balkonlara pencerelere çivilere hasretlere astım kırmızı sırça topu / seni içine koyup.”

Kaygılarınızı, kuşkularınızı, endişelerinizi, korkularınızı bir an için unutmaya çalışın. Derin bir soluk alın. İşte hayattasınız. Yüzünüze kocaman bir gülümseme yerleştirin. Bakın gülümsediniz bile!

Ağacınıza yerleştirdiğiniz tüm sırça toplar, yıldızlar ve ışıklar size göz kırpıyor. Gördünüz mü?

Ağacınız size bir şarkı, bir türkü söylüyor. Belki de bir senfoni ya da bir sonat fısıldıyor. Duydunuz mu?

Bakın, ağacınıza ne yükledinizse hepsi bu hayatta sizin için yaşıyor... Bir çocuğun gülümsemesi, bir dostun sesi, bir yazıdaki birkaç sözcük, bir kediyi, bir köpeği okşayan el, bir kuşun kanat çırpışı, bir çiçeğin açması... Hepsi sizin için... Ve siz ağacınıza yükledikleriniz için yaşıyorsunuz...

Öyleyse... Her ölümün, bizi kendi ölümümüze yaklaştırdığının bilinciyle... Yalana, talana, baskıya, yasaklara inat... Boynumuzun borcudur; yaşama sevincimizi yitirmeden, bir gün daha yaşamak!

Hepinize, şiddetin her türünden arınmış, sağlıklı, yaratıcı, üretken, verimli bir yeni yıl diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları