3 Ağustos Pazar günü ortaya atılan bir iddia var. Ruşen Çakır’ın haber sitesi Medyascope’ta yazdığına göre, terörist başı Öcalan, DEM Parti İmralı heyetiyle görüşmesinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’a şu iletiyi göndermiş:
“Erkan Baş’a selamlarımı iletim. Bu yeni partiyi Demokratik Cumhuriyet Partisi diye tanımladım. Burada arkadaşlarla da paylaştım isim olarak, ancak kendisiyle de konuşun, bu girişimim ‘Demokratik Sosyalizm Partisi’ temelinde örgütsel birliğe kadar gidecek. Böyle bir oluşumdan bahsediyoruz. Kendisinden de parti ismi önerisi alın. Bu ismi de kendisine iletin. Selamlarımla beraber bir mesaj olarak iletin Erkan’a. Yeni partiye dahil olabilirler.”
Bu haber henüz yalanlanmadı. Yıllardır bu köşede HDP ve DEM’in sol/sosyalist siyaset üzerinde hegemonya kurma hevesine ilişkin birçok yazı yazdım. Özellikle seçimlerin öncesinde kurulan ittifaklarda bu amaç ortaya çıktı. Nitekim bugün TİP de TBMM’deki varlığını HDP/ DEM’e borçlu.
ÜLKEMİZİN UÇURUMDAN YUVARLANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ!
Sonuç olarak TİP açılım komisyonuna Ahmet Şık’ı gönderirken Türkiye Komünist Partisi (TKP) Türkiye’nin cumhuriyetçi birikimini bu iddianın arkasında durmaya çağıran bir imza kampanyası başlattı.
Benim de imzacıları arasında olduğum, Türkiye’nin her yerinden çok sayıda aydın, gazeteci, sanatçı ve akademisyenin imzaladığı kısa metin şöyle:
“Barış ve kardeşlik istiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Lozan Antlaşması’nın sorgulanmasını; mevcut sınırlarımızın tartışılmasını; yeni Osmanlı hayallerini, Türkiye İmparatorluğu gibi gayrimeşru adlandırmaları, ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemiyoruz.
Barış ve kardeşlik ve de bağımsız ve laik bir ülke, eşitlikçi bir düzen, planlı bir ekonomi istiyoruz.
Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz!”
Bu metin, kamuoyuna duyurulduğu andan itibaren AKP çevreleri, DEM içindeki bazı kesimler ve Fethullahçı odaklar tarafından saldırgan bir dille hedef alındı. Örneğin eski HDP İzmir milletvekili olan ve geçen yıl CHP’ye geçen Müslüm Doğan, sosyal medyada şu yorumu yaptı:
“Sınav açılsa, bu kadar değişim karşıtı, egemen ulus yanlısı, statükocu insanı bir araya getiremezsiniz! ‘Aydınlar’ sizi telaşlandıran ne? Siz eşit yurttaşlıktan yana değil misiniz?”
Kendisi ile ilgili bir bilgiyi hatırlatmak isterim. Haziran 2015’teki seçimlerden birinci parti olarak çıkan AKP koalisyon kuramayınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teamül gereği hükümeti kurma görevini ikinci en fazla oyu alan parti CHP’ye vermesi gerekiyordu ama RTE bunu yapmayıp erken seçim kararı aldı. 1 Kasım’daki erken genel seçime kadar her yer kana bulandı ve AKP, kurduğu seçim hükümetinde kendi yanına çekmek istediği HDP’ye de 2 bakanlık verdi. Müslüm Doğan böylece kalkınma bakanı oldu!
KÜRESELCİ ‘LİBERAL’ SOL VE CUMHURİYETÇİ SOL
İmzaya açılan metinde yurttaşların eşitliğini reddeden bir ifade mi var?! Gerçekte “eşit yurttaşlık” kavramının ardına gizlenen anlam nedir? Anayasanın 10. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları din, dil, cinsiyet, etnik köken, mezhep farkı gözetilmeden yasalar önünde eşit olduğuna göre, anayasada neyi değiştireceksiniz de eşitlik sağlanacak? Kayyum sorunu derseniz bu çıkarılacak bir yasa ile halledilebilecek bir konudur.
Çok açık ki emperyalizm destekli AKP, MHP, DEM/Öcalan ittifakının hedefi, etnik köken ve mezheplere dayalı birtakım vatandaşlık tanımlamalarının yapılması, üniter ulus devletin rafa kaldırılması ve Ortadoğu’da sınırları değiştiren ABD projesine Türkiye’nin de sokulmasıdır.
Bu nedenle Öcalan, İmralı’da oturduğu yerden solu da istediği şekilde belirlemeye çalışıyor. Çünkü çok iyi biliyor ki etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasi yapıya bakış konusundaki farklılık, sol/sosyalist partilerdeki temel ayrışma noktalarından biri.
Bu kavga, AKP ile iş tutan küreselci, etnik milliyetçi/mezhepçi “liberal” sol ile çözümü Türkiye sınırları içinde arayan, AKP’yi statükonun kendisi olarak gören cumhuriyetçi sol arasındadır. AKP ve emperyalizmin güdümünde hiçbir soruna çözüm bulunamaz!