Tehlikenin farkında mısınız?

27 Temmuz 2018 Cuma

Tehlikenin farkında mısınız? Demokrasiden, hak hukuktan, çağdaşlıktan uzaklaşan, sözde siyasetçilik oyunu içinde debelenen, ekonomisi, tarımı, insanı, insani değerleri büyük çöküş içinde olan “Yeni Türkiye” değil bahsettiğim.
En ufak bir yağmurda sele boğulan kentler, çöken binalar, yok olan tarım arazileri, Yunanistan benzeri bir felaket yaşanmasa da sadece 8 günde 33 il sınırı içinde 100’e yakın orman yangını çıkmasından söz ediyorum.
Tehlike, iklim değişikliğinin artık dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye’yi de çok yakından etkiliyor olması...
Bunlara bir de baraj göllerinin kuraklık ve bilinçsiz kullanım yüzünden kurumasını (Eskişehir), hâlâ fosil yakıtlara ve özellikle kömüre yatırım yapılıyor olmasını, tarım arazilerini tehdit etmesine ve depremleri tetiklediği ortaya çıkmasına karşın birbirine çok yakın jeotermal santralların açılmasını (İzmir, Manisa ve Aydın, kum ocaklarının genişletilmesi uğruna 180 bin meşe ve fıstık çamının kesilmek istenmesini (Çorlu), 616 maden sahasını daha aramalara açılmasını ekleyin...
İnsan eliyle ve elbirliğiyle hızla, yaşadığımız topraklarının artık yaşanılamaz hale getirilmesinden bahsediyorum. Sadece Türkiye değil, dünyanın birçok yerinde yaşananlar sadece bir sonuç. Ve de küresel bir sonuç. Yunanistan’daki facia ile sonuçlanan orman yangını tek değil; Kuzey Kutup Dairesi’nde de aşırı sıcaklar etkili. İsveç’te 40’ı aşkın orman yangını yaşandı, hatta İsveç acil yardım çağrısında bulundu. Japonya’da sıcak dalgası onlarca can aldı, olağanüstü durum ilan edildi. Avrupa bu yüzyılın en sıcak yazını yaşıyor. Cezayir’de termometre 52 dereceyi gösteriyor.
Küresel iklim değişikliği yüzünden korkunç bir felakete doğru sürükleniyoruz. “Düşünme özürlü” siyasetçilerin ve “cebindeki kârı kaybetmek istemeyen şirketlerin” yüzünden. Bir derecelik sıcaklık artışının üzerine 1 derece daha eklendiği zaman etkisi 2 misli olmuyor ne yazık ki 20-30 misli oluyor. Hatta daha da fazla... İnsan bedeninin doğal olarak baş edebileceğinin üzeri sıcaklıklara doğru sürükleniyoruz insanlık olarak. Hava kirliliği bebeklerin beyin gelişimlerini etkiliyor, öğrenme güçlükleri ortaya çıkıyor.
Sınırlı kaynakları olan dünya gezegeninde hâlâ sınırsız tüketiyoruz. İnatla, vazgeçmeden... Betonlaşıyor, sonsuz enerji harcıyoruz. Türkiye en fazla enerji kullanan ülkeler içinde. Enerji verimliliği gündemimizde değil çünkü, gereksinimin çok üzerinde konut üretimimiz sorgulanmıyor. İnşaat çöplüğü, boş konut mezarlığı içinde boğuluyoruz. Bu uğurda kesilen onlarca ağacı, ormanların yok edilmesini umursamadan, betonlaşmanın bize büyük bir felaket olarak geri döneceğini düşünmeden...
Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan 18 ülke kaldı ve içlerinden biri de Türkiye 2030 yılına kadar 56 milyar ton azaltmayı ve böylece küresel sıcaklık artışını bu yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı hedefleyen anlaşmayı 179 ülke ise imzaladı. Ancak bu da tek başına bir anlam ifade etmiyor. Ancak eşzamanlı uygulama ile hedefe ulaşılabilir. Şirketlerin ve siyasetçilerin bu konuda senkronize hareket etmesi önemli.
8 Eylül’de “İklim için ses ver hareketi” yeni bir küresel çağrı yapacak. Belki tüm bu son yaşananlar artık kafalara dank eder. Ancak şurası bir gerçek ki gelir seviyemiz ne olursa olsun hayat eskisi gibi devam etmeyecek. Mültimilyarderler bile kendilerine sığınaklar satın alıyor ya da yaptırıyorlar.
Ancak her zaman olduğu gibi küresel iklim değişikliğinden en büyük zararı yoksul görüyor. 2000- 2013 yılları arasında sel ve fırtınalardaki ölümlerin yüzde 95’i azgelişmiş ülkelerde gerçekleşti. Kuraklık da, aşırı yağışlar da önce tarımı ve kırsal kesimi vuruyor. Göçler, savaşlar bu yüzden yaşanıyor. Sellerden en fazla kentlerin varoşları etkileniyor. Ucuz ve kötü gıdaların tüketimi dar gelirlere bir de sağlık olarak darbe vuruyor.
Dediğimiz gibi tehlike yanı başımızda ve bu durum Türkiye siyasetinin umurunda bile değil hâlâ...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları