Zafer Arapkirli

Her şey?

10 Mayıs 2019 Cuma

Harika bir slogan üredi.
Seçim otobüsünün yanından koşan delikanlının, yumruğunu sıkarak “Ekrem Abi. Her şey çok güzel olacak” diye seslenmesi, Cumhuriyet tarihinin en çok tutan seçim sloganını yaratmış oldu.
Belki de, “Umudumuz Karaoğlan” ya da “Kurtar Bizi Baba” kadar rağbet gören ve kelimenin tam anlamıyla dağa taşa (yani bugünün “dağı taşı” hashtag’lere) yazılan bir slogan oldu. İnsanlara, gerçekten 24 Haziran sabahından itibaren “her şeyin çok güzel olacağı” umudu zerk edilmeye başlandı.
Evet… İstanbul’un, akıllara ziyan bir YSK kararı ile yeniden seçime götürülmesine rağmen, yeni seçimden de olası bir “Ekrem İmamoğlu Zaferi” ile çıkması, pek çok şeyi değiştirmesinin yolu açılabilir. Yani, en azından yüreklere “topluca daha yüksek sesle (daha yüksek oyla) yüklenirsek değiştirebiliriz” duygusunu ateşlemesi açısından iyi bir şeydir. Ama, acaba gerçekten her şey “daha güzel olacak” mı?
İzninizle, (yine çıkıntılık yaparak) rezervimi koymak istiyorum.

Boykot tartışması
31 Mart seçiminden önce de çok eleştirildim. “Neden boykot fikrini ortaya atıyorsun? Neden insanları demokratik siyaset zemininden caydıracak şeyleri dillendiriyor ve sandığa güvensizlik yaratacak şeyleri seslendiriyorsun?” mealinde eleştiriler aldım pek çok insandan. Gerekçem şuydu:
Bunca adaletsiz bir sistem ve adaletsiz koşullarda “ve daha dün gibi sayılabilecek bir süreçte, akıllara ziyan adaletsiz uygulamalara imza atmış bir YSK ile” gidilecek bir seçimden ne bekliyorsunuz? Bu durumu kabullenmemek, en ilkeli tavırdır. Kabullenmemeyi ve “Bu hakemle bu maçı oynamayız” demeyi önerdim. Uygulanması pek mümkün olmayan tek tek seçmenlerin değil, “kurumsal olarak partilerin (seçime girmeyerek) boykotundan” söz ettim. Olmadı. Gidildi seçime. Dediğim oldu. Yani “bu YSK” bekleneni yapıp seçmen iradesini yok saydı.
Şimdi?
Şimdi de “bu YSK” ile gidilecek. Ne değişecek? Yani, sandığa saygısızlığını, aleyhine çıkacak bir halk iradesine hazımsızlığını yeniden gösteren iktidar, YSK eliyle sandığa el koyup, “Ekrem Bey’in anasının ak sütü gibi helal” mazbatasını hunharca yırtıp attı.
24 Haziran sabahı, diyelim ki daha “kahir bir ekseriyet” çıksa, farklı davranmasını mı bekliyorsunuz? “Bir oy fark bile yeterli” çizgisinden “14 bin oy bile yetersiz” çizgisine sürüklenen zihniyetten söz ediyoruz.

Ne değişecek?
24 Haziran sabahı AK-YSK’nin (madem bu tür uydurma unvan koalisyonları kurmaya başladınız) yine “Saymeyyoooz!” diye zıplamasının önünde bir engel var mı?
O zaman ne yapacağız? Sokağa mı çıkacağız? Ankara’dan İstanbul’a (bu sefer belki Gebze’den Halkalı’ya?) yeni bir Adalet Yürüyüşü mü gerçekleştireceğiz? Ne yapacağız? Bunu 7 Mayıs günü neden yapmadınız? Yapamadınız? Ekrem Bey de Kemal Bey de hep “sokağa dökülmenin yanlışlığından” söz ediyor. O gün yanlış olmayacak mı? 45 günde ne değişmiş olacak? “Sokağa dökülmek, kırmadan dökmeden yani barışçıl itiraz- protesto hakkı”, bir anayasal hak değil mi? O gün “meşru ve mümkün” olacaksa, bugün neden “memnu ve imkânsız” sayılıyor?
Türkiye demokrasisinin sorunları, en başta da “sandık meşruiyeti, seçilmişlerin hakkı, atanmışın yani mesela bir valinin, seçimle oturulacak bir makama tepeden tayin edilebilmesini adeta normalmiş gibi kabullenebilmek” ayıbı bir gecede ortadan kalkacak mı?
Yani, nasıl olacak da “her şey daha güzel olacak?”
16 Nisan 2017’de bu ülkenin önemli bir çoğunluğu, aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir’in ve İstanbul’da çok sayıda ilçenin saf değiştirdiği bir referandumla “Hayır! Tek Adam Rejimini istemiyoruz” demişken, hile ile o seçmen iradesi yok sayılmadı mı bu ülkede? O gün, iradesi çiğnenmesine rağmen sesini çıkar(a)mayan kitleleri, bu kez 24 Haziran sabahı “hashtag eylemi” ile mobilize etmek yetecek mi?
Bunları da konuşalım mı?
Çok mu “ağız tadı” kaçırdım?
“Her şeyi” berbat etmek istemiyorum. Ama konuşmak lazım.
Üzgünüm...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları