Maden Kazaları İçin Ne Yapılabilir?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Maden Kazaları İçin Ne Yapılabilir?

13.11.2014 08:00
Güncellenme:
Takip Et:


Madenler, özellikleri dolayısıyla tehlike riskleri yüksek yerlerdir. Burada alınacak emniyet tedbirlerinin, sadece işverenin insafına ya da devletin ilgili kurumlar vasıtasıyla ara sıra yapacağı denetimlere bırakılmaması gerekir. Dolayısıyla ocakların, orada çalışan diğer teknik personel ile bir arada bulunup görev yapacak, bilgili ve tecrübeli bir “fenni nezaretçi” tarafından “devlet adına” devamlı kontrol edilmesinde yarar vardır.

Ülkemizde çok sık görülen maden kazalarını önlemek için acilen bazı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bunlar, bir gazete sayfasına sığacak şekilde, özetle şöyledir:
MİGEM (Maden İşleri Genel Müdürlüğü) ruhsat verirken “emniyet” bakımından da kılı kırk yarmalı ve zaman zaman ehil elemanlar vasıtasıyla madenlere giderek, çalışmaların kendilerinin tasdik ettiği proje çerçevesinde yürütülüp yürütülmediğini kontrol etmelidir. Bu husus zaten görevleri arasındadır.
* Denetim sistemi yeniden ele alınmalı, elemanlarının sayısı artırılmalı, müfettiş sınavına girebilmek için en az 2 ya da 3 yıllık yeraltı işletme tecrübesi aranmalıdır.
* Denetimler, belirlenmiş bir kurallar dizisi içinde çok ciddi bir şekilde yapılmalıdır. Tecrübeli müfettişlerin belli büyüklükteki ocaklara gittiklerinde ilk bakacakları husus, “projeye göre çalışılıp çalışılmadığı” ve toplu ölümlere sebep olan “grizu patlaması, yangın, su patlaması ve büyük göçük”lere karşı yeterli tedbirin alınıp alınmadığını kontrol etmek olmalıdır.
* Başta “MİGEM, müfettişler, işveren ve teknik personel” olmak üzere tüm çalışanların kullanması için, belli bir tehlikeyi önlemede hangi tedbirlerin alınacağı hususunda, farklı yorumlara yer vermeyecek bir açıklıkla, “kapsamlı bir yönetmelik” hazırlanmalıdır. Ancak dünyanın her tarafında maden ocakları aynıdır ve aynı tehlikeleri içerir. Dolayısıyla “alınacak emniyet tedbirlerinin de aynı olması” gerekir. Bu bakımdan yönetmelik hazırlanırken, örnek alınan ülkelerin yönetmeliklerindeki temel maddeler “bizim ülkemizin şartları” sloganıyla değiştirilmeye kalkışılırsa, o yönetmelikten beklenen fayda sağlanamaz.
* Bugüne kadarki kazalardan, yukarıdaki tedbirleri almadıkları için birinci derecede “devlet” sorumludur. Sonraki sorumluluk işverenindir. Teknik personelin sorumluluğu bunlardan sonra gelir.

Tehlike riskleri yüksek
* Madenler, özellikleri dolayısıyla tehlike riskleri yüksek yerlerdir. Burada alınacak emniyet tedbirlerinin, sadece işverenin insafına ya da devletin ilgili kurumlar vasıtasıyla ara sıra yapacağı denetimlere bırakılmaması gerekir. Dolayısıyla ocakların, orada çalışan diğer teknik personel ile bir arada bulunup görev yapacak, bilgili ve tecrübeli bir “fenni nezaretçi” tarafından “devlet adına” devamlı kontrol edilmesinde yarar vardır. Bu nezaretçinin, ücretini doğrudan işverenden değil de bir havuzdan alması halinde bile, eğer o nezaretçinin işe alınması veya işten çıkarılması işverenin elinde ise, o nezaretçiden arzu edilen objektif çalışma beklenemez. Onun yerine, yarım asırdan fazla bir süredir üniversitelerde başarı ile uygulanan sisteme benzer bir uygulamaya geçilmelidir. Nitekim üniversitelerde tüm personelin bütün özlük haklarının kontrolü rektöre ait iken, sadece muhasebe müdürü, Maliye Bakanlığı’nın personeli olup, “kadrosu, ataması ve maaşı” bizzat bu bakanlığın uhdesindedir. Belli büyüklükteki ocaklara da bu şekilde, ücreti gene işverenden alınıp oluşturulan bir havuzdan ödenecek şekilde, devlet tarafından, müfettişler arasından veya dışarıdan tecrübeli bir eleman “Devlet fenni nezaretçisi” olarak atanabilir. Bu durum, işi sağlama almak isteyen bir işveren için ayrıca kendi elemanlarından birini “emniyetten sorumlu” olarak görevlendirmesine engel değildir.
*Bir kaza durumunda işçilerin “ne yapacakları, nasıl kurtulacakları” ve keza kaza sonrasında, “kurtarma çalışmalarının nasıl yapılacağı” konusunda bir “Acil Durum Planı” hazırlanmalı, işçilere anlatılmalı ve belli aralıklarla mutlaka bunun tatbikatı yapılmalıdır. Müfettişler de her gelişlerinde bu durumu da kontrol edip sonucu raporlarına yazmalıdırlar.
*İşçiler, gerek yapacakları iş, gerekse tehlike anında ne yapacakları hususunda esaslı bir eğitime tabi tutulmalıdır. Bu konuda Zonguldak’taki TTK uygulamaları örnek olarak alınabilir.
* Eğitim sadece işçileri değil teknik personeli de kapsamalıdır. Mühendislikteki terfi kademeleri tespit edilmeli, bir kademeden bir üst kademeye geçiş sadece “çalışılan yıl sayısı”na değil, her kademenin gerektireceği bir kurs sonucu olmalıdır. Bu konuda Güney Afrika’daki uygulama esas alınabilir.
*Sorumluluklarla ilgili karmaşaya son vermek için yasalarda da gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Eğer devlet, yukarda anlatıldığı şekilde kendi üzerine düşenleri yapmışsa, bundan sonraki ana sorumluluk “işverene” aittir.
* Taşeronluk sistemi madenciliğe uygun değildir ve derhal son verilmelidir. “Ruhsat sahibi, taşeron, alt taşeron...” derken, bunun sonucu olarak da “asıl işveren, alt işveren…” gibi kavramlar ortaya çıkmakta, bu da mahkemelerde muazzam bir karmaşaya yol açmaktadır. Dolayısıyla, yasalarda “işveren” yerine, tekil olması bakımından “ruhsat sahibi” kelimesinin yer alması daha isabetli olur kanısındayım. Keza ruhsatların da bireyler arasında devir edilememesi gerekir.

İşçilerin tazminatı
* Bir kaza sonrası ölen işçiler için takdir edilen tazminat miktarları çok yetersizdir. Yasalarda, gerek miktar, gerekse hesaplama şekli için değişiklik yapılmasında yarar vardır. Ölen bir işçinin ailesinin ve özellikle de çocuklarının, ömürleri boyunca mahrum olacakları, “sevgi, şefkat, güven ve birlikte yaşama” hissinin bedelinin birkaç yüz bin lira olmaması gerekir.
* Büyük bir kazadan sonra her kurtarma çalışması çok büyük masraflara yol açmaktadır. Bu masraf kime aittir? Kazanın oluşunda ihmali bulunan “işveren”e mi, yoksa, ödediği vergilerden karşılandığı için, hiçbir suçu olmayan bu fakir halka mı? Siyasilerimizin “fıtrat, helal, haram” söylemleri ile bu kazaların önlenemeyeceğini artık idrak edip bir an önce çalışmaya başlamalarında fayda vardır.  

Prof. Dr. ŞİNASİ ESKİKAYA Yüksek Maden Mühendisi

Yazarın Son Yazıları

Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025