Bir Cumhuriyet projesi

27 Ağustos 2019 Salı

Gelen ileti ve telefonlardan, pek aşinası olmadığım sosyal medyadaki yayınlardan anladığıma göre, yazılarıma ara verdiğim geçen salı toprağa verdiğimiz eşim Mine Sirmen’in kaybından bütün okurlarım haberdar.
Elli dört yıllık evliliğin öncesinde, dört yıl da, Hukuk Fakültesi’nde sınıf arkadaşlığı olarak, Mine ile 58 yıllık birlikte yaşamdan sonra birden fark ettim ki ben artık Mine’siz tek başına yaşamayı unutmuşum. Şimdi seksen yaşında bunu yeni baştan öğrenmeye çalışıyorum.
Bu iş hiç de kolay olmayacağa benziyor. On günlük süre içinde, daha kaybımın ne olduğunu dahi kesin olarak kavramış değilim. Yiten karım mıydı, bacım mıydı, anam mıydı, avradım mıydı, yavuklum muydu, en yakın can dostum muydu , kızım mıydı? Sahi neyimdi benim Mine?
Galiba yukarıda saydıklarımın teker teker hepsi ve topluca hepsi birdendi. Yüzyıl birimi ile sayılan birlikteliğin sonucunda, artık konuşmadan da anlaşır, birlikte ekrana bakarken, görüntülerin her birimizde doğurduğu çağrışımları kestirip, zaman zaman durduk yerde “evet öyle!” diye karşılıklı birbirimizi doğrulayarak sessiz, sözsüz diyaloğumuzu sürdürür olmuştuk.

***

Bu durumda, sanki bir yarımın ortadan kesilip, alınmış duygusu içinde olmam şaşırtıcı değil.
Olay münferit kişisel bir acı değil, 50- 60 yıllık hayat arkadaşını yitiren herkes bunu yaşıyor.
İnsanın kendi ölümünden kaçması mümkün değil, ama ondan önce ölmeyi becererek eşinin ölümünü görmemesi ve onu ölümsüzmüş gibi hissetmesi mümkün. Ama yine de ardından birine mutlaka derin bir acı bırakacak olan bu başarı da aşk gibi iki kişilik değil.
Ömrünün elli yıla yakın bir bölümünü Cumhuriyet gazetesi ile iç içe geçirmiş olan Mine Sirmen’in ardından söylenenler ve yazılanlar, çevresinde, az kişiye mazhar olan bir sevgi ve saygı çemberi oluşturduğunu gösteriyor.
Söz konusu sevgi ve saygıyı da, Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımları hanesine yazmak gerekir. Çünkü Mine Sirmen Cumhuriyet’in nitelikli nice savunucusu gibi, cesur bir Cumhuriyet projesidir.

***

Sanayi devrimini yakalayamamış, sermaye birikimi olmayan, sınıfları doğru dürüst oluşmamış, Rönesansı ve Aydınlanmayı bir ölçüde ıskalayıp hakkıyla yaşamamış Cumhuriyet, yaşamına çok cüretkâr bir iddia ile başlamıştı: Eksikleri ve yoksunlukları yetiştireceği aydınlanmacı, cumhuriyetçi vatandaş ile gidermek. Böylelikle, kulun yerine gelecek olan Cumhuriyetin laik yeni insanı, Cumhuriyeti oluştururken, Cumhuriyet de, kendi oluşturucu ve savunucusu aydınlanmacı yeni insanı yaratacaktı. Projenin baş mimarı laik, sorgulayıcı, tartışmacı eğitimi ilke edinen Milli Eğitim örgütüydü.
Mine Sirmen, eğitiminin tümünü Türk Milli Eğitim sisteminde tamamlamıştı. Cumhuriyetin okullarında okumuş, MEB’in klasiklerini, Tercüme Bürosu kapandıktan sonra Varlık Yayınları’nı izlemişti. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi yıllarında 27 Mayıs’ın estirdiği özgürlük rüzgârlarını soluyarak kişiliği gelişmiş olan, araştıran, tartışan, doğru bildiğini sakınmadan dile getiren Mine Sirmen, Cumhuriyetin en cüretkâr atılımı olan, laik, sanat ve doğa dostu, emeğe saygılı, varlığını emeğiyle sürdüren, ödünsüz, cefakâr, dirençli, aynı zamanda yaşam neşesiyle dolu güler yüzlü yeni vatandaş projesinin başarılı bir ürünüydü ve nice güçlüklere, baskılara gülüşünü yitirmeden göğüs gererek, yaptığı işin hakkını vererek başarıyla yaşamıştı. Kişiliği çevresinde, oluşan sevgi ve saygı bunun sonucuydu.
Daha nice Mine Sirmen’i olan Cumhuriyet, onlar var oldukça varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Güle güle Mine!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları