AKP’nin Yeni Halleri

26 Mart 2015 Perşembe

Siyasetçi yukarı çıktıkça yalnızlaşır. Güç çürütür. Mutlak güç mutlaka çürütür. Tüm siyasi yaşamlar başarısızlıkla biter. Bunlar klişeleşmiş sözler. Ancak klişe deyip geçmeyin, bir söz doğrulandıkça tekrarlanarak klişeleşir. Bir tane daha: “Söz söylemek benim hakkım”, “gökten zembille inmedim” gibi ifadelerle yetkilerinizi, bunları çok iyi bildiği varsayılan kişilere anımsatmak durumunda kalıyorsanız yetkileriniz kuşku altındadır, hatta onları kaybetme noktasına yaklaşıyorsunuz demektir.
AKP içinde ve etrafında yaşanmakta olanları izlerken aklıma bu klişeler geldi. Erdoğan ve Arınç arasındaki atışma, bunun Gökçek’in katılımıyla aldığı biçim. Erdoğan’ın Kürt sorunu üzerine çıkışları. Bu sırada Başbakanın, hatta Akdoğan, Efkan Ala gibi Erdoğan’a çok yakın isimlerin uzun süre sessiz kalmış olması bir şeylerin dışavurumu ama, neyin?
Kimilerine göre, “iyi polis kötü polis senaryosu oynanıyor”, kimilerine göre “çatlak gerçek ve derin”. Çatlak var mıdır, derin midir bilemem ama çoğunluğun desteğinden emin olan partiler böyle garip durumlara düşmezler.
Bir adım geri çekilip “Gezi”den bu yana olanlara bakalım. AKP hükümeti krizleri yönetemiyor, her krizde içinden farklı sesler çıkıyor. Ne “Gezi” olayının travması atlatıldı ne de “17 Aralık” skandalının... Travma olaydan değil, kişinin olayın içindeki çaresizliğinden kaynaklanır, giderek kişilik bozukluklarına, paranoyaya, psikotik bölünmelere yol açar.
Karşımızdaki bir insan değil de bir siyasi parti, hareket olunca bu semptomlar, irade bölünmesi, lider ile çevresi arasında bir çatlağın oluşması, liderliğin bu stres altında iktidarsızlaşması, sürekli “ben şuyum ben buyum, öyle yetkim var böyle yetkim var” gibi sıkça tekrarlanmaya başlayan “krizler”, taraftarların kafalarının karışması biçiminde karşımıza çıkabilir.

Bir varmış bir yokmuş
Liderler kendilerine türlü özellikler, güçler atfedebilirler, halkla aralarında sihirli bir ilişki olduğuna inanabilirler. Gerçekteyse, etrafındakiler “onlara siz lidersiniz” demeye devam ettikçe onlar liderdir. Halkla aralarında var olduğuna inandıkları sihirli ilişkiyse Çavuşesku’nun son balkon konuşmasında olduğu gibi bir anda yok olabilir.
Artık kimsenin kendilerine lidersin demediğini, halkla arasında var olduğuna inandığı ilişkinin çoktan yok olduğunu ise en son, artık toplumun çok üzerinde bir yerlerde yaşayan, hep konuşan, anlatan ama dinlemeyen “lider” fark eder.
AKP liderliğinin böyle bir yere geldiğini düşündüren belirtiler var. Entelijansiyasının Osmanlı megalomanyası ile “jeopolitik komplo” paranoyası arasında gidip gelmeleri, bir haftadır yaşananları, AKP hükümetinin, uluslararası basındaki imajının artık anlaşılmaz, güvenilmez bir “şey”den, tehlikeli bir “şeye” dönüşmesi bu belirtiler içinde sayılabilir. Bence en tipik örnekler, AKP içinde iki farklı yerde duran iki farklı aklın yorumlarında ortaya çıktı. Deneyimli siyasetçi Bülent Arınç, “Toplumun yüzde ellisi bizden nefret ediyor... Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir” dedi. AKP’nin ve siyasal İslamın entelektüellerinden, “içerden”, Abdülkadir Selvi’ye göre “AK Parti’nin bir büyüsü vardı. Kitleler AK Parti’yi istikrarın sembolü olduğu için tercih ediyordu. Bu büyü bozuluyor... AKP bilmediği bir yere gidiyor.”
Seçimler yaklaştıkça, bu belirtiler daha da artacak, bir olasılıkla bunlara ekonomik sorunlar da eklenecek. Ortada, programı, seçim stratejisi, vitrini belirgin bir muhalefet partisi olsaydı, Mao’nun “Gök kubbenin altında anarşi var koşullar mükemmel” sözlerini anımsar, seçimlerde, AKP’nin hükümetten düşme olasılıklarını hesaplamaya başlardık
Maalesef ortada böyle bir muhalefet partisi yok. AKP iktidarında siyaset “kötü sonsuza” (değişemeden devam ettiği için canavarlaşmaya başlayan süreç) girmiş gibi görünüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları