Okurların Gazeteyle Yazarlarla Etkin İletişimi

20 Nisan 2015 Pazartesi

Cumhuriyet gazetesinin kısa bir süre önce başlattığı içerik ve biçim olarak (yeni sayfalar, yeni konular, yeni ekler, yeni yazı stilleri vb.) yenilenme atağı bilindiği gibi gazetenin aktif okurları tarafından olumlu, olumsuz eleştiri, beğeni ve değerlendirmelerle karşılandı. Geçen süre içinde yenilenmeyi olumsuz bulanların sayısında azalma, yapıcı eleştiri ve beğenilerini iletenlerde artış gözlemledim. Yenilenme girişimini olumsuz karşılayanlar ağırlıklı olarak gazetenin temel çizgisinde bir değişiklik, bir sapma olabileceği, “laik demokratik cumhuriyeti savunma ilkesinden” vazgeçileceği yönündeki kuşkularını dile getirdiler. Her yenilenme girişiminde olduğu gibi bu türden kaygıların dile getirilmesi doğaldır ve ben de bu kaygıları, kuşkuları ciddiye aldım; bunu gazetenin Yayın İlkeleri’nde dile getirilen temel çizgisine okurlarının aktif bir şekilde sahip çıkması olarak değerlendirdim. Bu türden kuşkuların giderilmesi görevi de öncelikle gazetenin idari ve yayından sorumlu yöneticilerine düşüyor. Hiç kuşku yok anlamsız zorlamalar, örneğin “Türkiyeli” sözcüğünün yerli yersiz kullanımı, haber seçiminde önemliyi önemsizden ayırmada taraflı izlenimi uyandıran ısrarlı yanlışlar, editörlerin kişisel görüşlerini haberlere taşımaları, kavramların kullanımında savrukluk bu türden kuşkuları besliyor. Gereksiz zorlamalar gazetenin “haberde nesnel gerçekten yana tutum alma, yorumda ilkeleri tersine çevirmeyen ama sınırsız özgürlük” ilkesini zedelemekle kalmıyor, gerçeği, geneli bir iki anlamsız söze, sözcüğe kurban edebiliyor. Bu durum kuşkuları besliyor ama yaygın olduğunu söyleyemem. Benim gözlemim gazetenin temel çizgisinde, yani laik demokratik cumhuriyeti savunan, bir parti ya da hükümet gazetesi olmadığını vurgulayan temel ilkelerinde bir değişiklik olmadığı yönündedir.
Benim aracılığımla, yenilenmeyi benimsemekle birlikte biçim ve içerikle ilgili eleştirilerini sakınmadan iletenlerin dilek ve önerilerine daha fazla kulak vermek gerekiyor. Gazetenin yer verdiği haberlerde, “tamam kapı açıktır, her şey söylenebilir, her şey yazılabilir” anlayışının boy göstermesi doğrusunu isterseniz can sıkıcıdır. Somut birkaç örnekten yola çıkarak bir genelleme yapmama izin verin. Cumhuriyet gazetesi tüketim toplumu propagandası anlamına gelecek bir yayın yapamaz; reklam kokan haberlere imza atamaz, kişilerin tanıtımında o kişiler ne kadar toplumca izlenen kişiler olursa olsun ölçüyü kaçıramaz, dedikoduyu magazin sınırlarının dışına taşırarak gerçek haber kılığında sunamaz, markalarla ilgili haberlerde tanıtımın sınırlarını aşamaz. Reklamsa ona reklam demek ve bunu kalın çizgilerle belirtmek zorunludur. Cumhuriyet Yayın İlkeleri burada sözünü ettiğim hata ve yanlışları tek tek öngörmüş ve yasaklamıştır. Okurların yalnızca yazım hatalarını değil, bu türden hataları da anında gördüğünü ve kayda geçirdiğini, benimle paylaştığını belirtmek isterim.
Geçen hafta Cumhuriyet okurlarının genel karakterine, yapısına uymayan “hariçten gazelcilerle” ilgili yazdıklarım okurların büyük desteğini aldı. Yinelemeye gerek yok. Cumhuriyet okuru hata ve yanlışlara karşı duyarlı, gazetenin Yayın İlkeleri’nde belirtilen çizgisini titizlikle izleyen, ona sahip çıkan bir okur kitlesidir.
Son bir konu bu hafta için; okurlarımız haklı olarak yazarlarımızla, muhabirlerimizle yazı ve haberleri konusunda doğrudan iletişim kurabilmek istiyorlar. Günümüzün en etkin iletişim yöntemi elektronik posta. Yazar ve muhabirlerimiz e-posta adreslerini okunabilir bir şekilde belirtirlerse etkin ve verimli bir diyaloğa da kapı açmış olacaklar. Bu konuda görevin Genel Yayın Yönetmeni’ne, Can Dündar’a düştüğü de ortada; bekliyoruz.

Artık bir çözüm bulalım
50 yıllık okuru olarak gazetemin okur temsilcisi olarak okurların düşüncesini özgürce köşenize taşımanızı ve gerektiğinde okur temsilcisi notuyla bilgi vermenizi takdirle karşılıyorum. 13.04.2015 günü köşenizde düşüncelerini yayınladığınız okurların çoğunun, yazarların ileti adreslerini yazmamaktan yakındıklarını görüyorum. Bence salt ileti adresini yazmanın bir anlamı yoktur. Önemli olan o adrese yazılan eleştiri veya beğenilere yanıt vermektir. Ne yazık ki medya yazarlarının çoğunda oldu gibi, Cumhuriyet yazarları da yazılanlara yanıt vermiyorlar. Gazete yönetiminin bu sağlaması, büyük bir özveri ile Cumhuriyet gazetesini destekleyen okurları mutlu edecektir. Gündüz Akgül
Okur Temsilcisi’nin notu: Giriş yazısında da belirttiğim gibi yazarlarımızın e-posta adreslerine köşelerinde yer vermeleri gereklidir. Hiç kuşku yok yazarlarımız iletilere yanıt verip vermeme konusunda kendileri karar vereceklerdir. Ama okurların görüşleri, eleştiri ve övgüleri her yazar için değerlidir.

Lütfen eleştirileri dikkate alın
Sayın Öz, size -Cumhuriyet gazetesine- bir eleştiri getirmeme kararı almıştım. Hem tekrar “anlat anlat heyecanlı oluyor” durumuyla karşılaşacağımdan korktuğumdan, hem de gazetedeki değişimi, daha önce Aydın Engin’in dönüşünü, 6 Nisan günü de Ahmet Cemal’in değişimi içine sindirmek bir tarafa savunmasını ve destek istemesini artık son nokta olarak gördüğümden. Ama yine de dayanamıyorum. İnsan bazen söylemese “çatlarım” sanıyor.
Germanwings uçağının düştüğü haberleri verilirken Cumhuriyet’in ilk sayfasında düşen uçakta Türk yolcuların olabileceği iddialarına “Korkunç iddia” başlığı atan arkadaş, “bir Türk dünyaya bedel” diye düşünüyor herhalde. Ya da Türklerin canının can da diğerlerinin patlıcan olduğunu mu sanıyor? 6 Nisan günü Cumhuriyet’in 6. sayfasında “Tek derdim AKP’yi yenmek” başlığının altına “CHP’nin Antalya’da yaptığı önseçimde Baykal’ın önünde birinci olan Doktor Niyazi Nafi Kara, ‘Kimseyi yenmek gibi bir derdimiz yok’ diyor” spotunu atan-yazan kişi, yaptığı çelişkinin farkına vardı mı acaba? Aslında “Baykal’ı yenmek derdinde değilim, AKP’yi yenmek istiyorum” diyor haberde ama başlık ile spot arasında çelişki ilk bakışta yine de yerinde duruyor. 7 Nisan Cumartesi günkü Cumhuriyet’in son sayfasında “Çocukları olmadan asla” başlıklı haberde de inanın insanın dalıp gitse bile böyle bir yanlışta uyanacağı bir yanlış var. Eski karısının çocuklarını görme hakkı elde etmesi, haberde “Çocuklarını Meksiko City’de tutan ve üç yıldır anneleriyle görüşmelerine izin vermeyen baba, artık Versini’nin 9 ve 11 yaşlarındaki çocuklarını yılda 7 hafta Paris’e götürme hakkı kazandı” deniyor. Traji-komik bir yanlış. Hoşça kalın. Gürcan Arıtürk
Okur Temsilcisi’nin notu: Giriş yazısında belirttiğim gibi tüm eleştiriler yönetime ulaştırılıyor. Bu nedenle “anlat anlat heyecanlı oluyor” durumu söz konusu değil. Haberlerde saptadığınız yanlışların yinelenmemesi için arkadaşların daha dikkatli olacaklarını umuyorum. Haberlerdeki yanlışların ortak toplantılarda ele alındığını, tartışıldığını biliyorum.

Ermeni, Ermeni asıllı
Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde CHP adayı Selina Hanım için Ermeni nitelendirmesi yapılmış. “Ermeni asıllı” bile denmesine gerek görülmemiş. Selina Hanım TBMM’ne seçildiğinde Ermenistan’ı ya da Ermeni asıllı vatandaşlarımızı değil hepimizi temsil edecek. Gazetemizde bu şekilde nitelenmiş olmasına çok üzüldüm. AKP-HDP bölücü ideolojisi Cumhuriyet’i de mi ele geçirdi diye endişelendim. Selamlar... Bora Işık
Okur Temsilcisi’nin notu: Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Ermeni asıllı, Kürt asıllı olarak adlandırılması yerine kendi istedileri gibi yazılması daha doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı kişinin etnik aidiyetini; Türklüğünü, Kürtlüğünü, Ermeniliğini ortadan kaldırmıyor. Eğer kişi bunu önemsiyorsa kendini dilediği gibi tanıtması işin doğrusudur. Uzun yıllar Almanya’da yaşadım; Alman vatandaşlığına geçmiş Türkler kendilerine “Türk asıllı” denilmesinden hiç hoşlanmazlardı. Yurttaşlık kimliği ile etnik aidiyet birbirini ortadan kaldırmaz.

KISA... KISA
Gazete iyi hoş da
Yenilenmeniz iyi güzel, ama yelpazeyi genişletirken biraz da sol seslere kulak verseniz daha iyi olmaz mıydı? Bugün Türkiye’de ne yazık ki liberallerin sesleri soldan daha fazla çıkıyor; medya liberallere özellikle açık, sola kapalı. Sanki sistemle bağı kopar korkusu içinde. Ama siz biraz daha farklı davranabilirsiniz. Hâlâ umudum var. Hikmet Kurucu

İyice araştırdınız mı?
Pek çok gazete ve internet sitesinde “fetvada eşlerinizi yiyebilirsiniz dendiği” haberi dalga dalga yayıldı. Sizin sitenizde de yer aldı. Sizler ciddiyetle bu haberleri irdeleyip koymakla yükümlü iken basit bir facebook kullanıcısından farksız olarak doğruluğunu araştırmadan “haberi” kullandınız. Şu günlerde herkes Cumhuriyet’e kara çalmak icin kırk takla atarken ciddiyetiniz nerede? Seymanur Yoğurtçu

Tunceli-Dersim
Yıllardır Cumhuriyet okuruyum.Tunceli’nin adı ne zaman değişti de Dersim oldu? Türkiyeli ne demek? Lütfen açıklar mısınız? Bunlar ülkemizi bölme girişimleri, gazetemin bunlara alet olmasını istemiyorum. Güneş Erkoyun
Okur Temsilcisi’nin notu: Tunceli de Dersim de doğru. Tarihsel gerçekler haklı da olsa ideolojik kaygılar ve aidiyetlerle ortadan kaldırılamaz. Eminim ki siz de “Dersim dört dağ içinde...” türküsünü duymuşsunuzdur. Türkiyeli sözü bir zorlama, yeri gelir kullanılır; “nerelisiniz” sorusunun yanıtıdır.

İşte bu olmadı
11 Nisan tarihli gazetenin “Yaşam” sayfasındaki haber- röportaj gibisini hiçbir yerde okumadım şimdiye kadar. Cumhuriyet’e yakıştıramadım. Eh, bir gazetede “o da olmalı, bu da olmalı” denilebilir tabii. Ama şu “Zeyno Baran ABD’den gelmiş, Nişantaşı’nda ‘Mutluluğun peşinden gitmek için’ merkez açmış” saçmalığı olmalı mı? Zeyno Baran’ı biliriz; kariyerinin neresinde varmış “şifa-gelişim” işleri? Siyasi analizler yazan (yazdığı analizler de ne kadar doğru tartışılır elbette) bir kişi. Eskiden, Saray artıklarının kenar semtlerde “Saraylı” diye itibar görmesi gibi, o da ABD’den Nişantaşı’na gelince otomatik olarak “yaşam koçu” itibarı mı görüyor? Saygı ile. Hıfzı Deveci  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları