Futbol bir bilgisayar oyunu değil. Yüklemeyi yapacaksın, karşılığını bulacaksın. Hayır, bu bazen hiç de böyle olmayabiliyor. Ama topun yuvarlaklığının bile bir rasyoneli var. Kodlamayı eksik ya da fazla yaptığınızda sahadaki etkisini hemen sezebiliyorsunuz. Bir şeyler oluyor, ama tam istediğiniz gibi değil. Gazın kıvamı önemli çünkü.
Erken gol bulmayı her şeyin önüne koyacağı daha ilk 11’inden belliydi millilerin. Sahada girintili çıkıntılı bir oyuna uygun, mahir ayak enflasyonu vardı. Ama pozisyonlar gelse de isteklilik üst düzeyde olsa da oyun atak olduğu kadar ‘panik-ataktı’ da. Bunu son vuruşlardan anlamak mümkündü. Atıp rahatlamak, sonra da baskı altına alıp golleri dizmekti plan. Tutmadı. Tutmadıkça vuruşlar da telaşa kapıldı. Öne geçtiğimizde bile...
Aslında uzun süre her şey Letonya’nın istediği gibi gitti. Topa bile değmeden, sadece savunmaya odaklandıkları anlarda bile beklediklerinden fazlasını buldular. Kontrataklar da hep etkiliydiler. Sadece tepki vermeye koşullanabilecek sadelikte bir takımdı Letonya. Ama işte, ne istediklerini biliyorlardı ve aldılar.
Gol gelmiyordu bir türlü. Gelmedikçe de sıkıntı yaratıyordu. Devre arası aklıselimle oyunu çevirme yolları bulunmalıydı. Uzun süre aynı şekilde, hep zorladı takım. Sonra iki kanadı oyundan aldı Fatih Terim. Volkan’la Gökhan Töre çıktı. Şener ile Umut oyuna genişlik ve derinlik kazandırmak içindi. Sıkışmışlardı. Açmalıydılar. Açtılar ama bazen rulet tersine de dönebiliyor.
Dar alanda kaotik oyun maç boyunca sürdü. Son 15’e girilirken artık ‘kaza golü’ bölümüne geçtik. Plan mlan hak getire. Öyle olsa öne geçince oyunu tutmayı da bilirdik. Olmadı. Art arda imkânlar da buldu Ay-Yıldızlılar. Çok kaçırdılar. İstek, inanç, panik, telaş... Hepsi birbirine girmişti. Selçuk’un şutunu çilingir zannettik. Değilmiş. Kapı son anda suratımıza bir kez daha kapandı. Hollanda yenilmişken, bir ihtimâl daha belirecekken, kalakaldık.
Konya’da seyirci iyiydi, hoştu, kalabaklıktı, coşkuluydu. Ama maç sırasında bol bol “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye bağırdılar. Son bölümde de “Ya Allah bismillah Allah ü Ekber”! Hangi bağlamda olduğunu ben anlayamadım. Oysa ne diyordu Mevlana: “Kuru duâyı bırak; çünkü ağaç, tohum saçılmasını ister.”,
Sözün bittiği yer (04.09.2015)
Yazarın Son Yazıları
Futbolun yeni gerçekleri
Bu sezon o sezon değil
Herkes biliyor
Vurdulu kırdılı
Ses var görüntü yok
Pratik dersen sallanmakta
Beni kategorize et
Sporun detoks etkisi
Asparagas dönemi bitiyor mu?
Formalar öksüz kaldı, yaşasın Tour de France
Zafer takı üç renkli
Serena Williams, bugün 8. Wimbledon zaferi için kortta
İki ters bir düz
İyimser olmayan umut
Reyting de mi gol değil!
Bu iş ikinci tura kalırsa…
Kötü Dünya Kupası yoktur
Beynelmilel bahar karşılama
Bir ihtimal daha yok
Dipten gelen dalga
Zamanı gelmişti
Yıldırım mı, Koç mu?
Olsun, yola devam...
Kazanan Mehter değil İzmir Marşı
Bu işi en iyi bilen o
19 Mayıs’ta da neşe dolsa insan
Haftaya İzmir Marşı
Wenger değil zaman farklı
Hem taktik hem bam bam
Öteki futbol ligleri
Kara göründü
Madem kumpas, ortaya çıkarsanıza
Hedef Antalya değil Beşiktaş
Kapatıp açsak düzelir mi?
Rakip sert Fener granit
Öğrenmezsem hiç soramam ki!
Futbol hamili karta bakmaz
Devrim deyince kızıyorsunuz
Bu toprakta kalır adın
Sezonun en iyi futbolu