Görmekle Gizlemek Arasındaki Fark

11 Eylül 2017 Pazartesi

Geçen haftanın en ilginç ve yararlı tartışması, bir taraf ölçüyü iyice kaçırsa da ensest tartışmasıydı. Hürriyet gazetesinin her zaman ilginç ve pek çok yazarın sessizlikle geçiştirmeyi seçtiği konuları ele alan yazarı Melis Alphan, önce aynı gazetenin şöhretli yazarı Ahmet Hakan tarafından “eleştirildi.Siyasetçiler de tartışmaya karıştığına ve tehditler başladığına göre konu can yakıcı bir konudur. Konuyu gündeme getirmek de cesaret isteyen bir iştir. Gazeteci ne yapar? Cesaret gerektiren işi yapar. Mesleğinin gereği budur. Melis de bunu yaptı ve doğal olarak tepkilerin hedefi oldu. Konuyu tartışmak değil kapatmak isteyenlerin bir tür telaşla davranması, hem de “görevin” aynı gazetenin bir başka yazarına “düşmesi” de şaşırtıcı olmadı. Tartışmada Melis’in aktardığı ensest tanımını ve konunun vahametini değil, Türk ceza yasasının tanımlarını esas alanlar böylece bir çıkış ya da kaçış yolu bulduklarını, konuyu halının altına süpürme olanağı elde ettiklerini düşündüler. Oysa konu orada bütün gerçekliği ile duruyor. Böyle yapacağınıza karşı kanıtlarınızı ortaya koysanız, Türkiye Kadın Örgütleri Federasyonu başkanının açıkladığı araştırma sonuçlarına karşı bir kanıtınız varsa açıklasanız daha doğru olmaz mı? Oysa konunun tartışılmasını öfkeyle karşılayanlar, bir an önce gündeme getirenleri susturma çabasına girişenler de biliyorlar ki, ensest çok önemli, üzerine gidilmesi, her açıdan araştırılması gereken bir konudur. Bu türde konuları görmek cesaret gerektiriyor. Gizlemek ise kralın çıplak olduğunun bilinmesini istemeyenlerin işidir. İkisini de bir kere daha bu tar tışma nedeniyle görmüş olduk. Sağ ol Melis.

Cumhuriyet Davası
Bugün benim de aralarında bulunduğum Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin yargılanmasına devam ediliyor. Beş arkadaşımız hâlâ tutuklu. Cumhuriyet’in yargılanıyor olmasını yoğun bir çabayla protesto eden arkadaşlarımız, Dışardaki Gazeteciler ve Cumhuriyet Davası Koordinasyonu davanın simgesel önemine dikkat çektiler. Yalnız Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin özgürlüğü ile ilgili değil Türkiye’de demokrasi sorunu ile bağlı olduğunu vurguladılar. Hem Türkiye’de hem uluslararası alanda basın özgürlüğünün, demokrasinin geleceğinin ölçüsü olarak izlenen Cumhuriyet davası, gelişen ve güçlenen dayanışma ile anılacak. Arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmalarını ve öteki tutuklu gazeteciler için de bu davanın örnek oluşturmasını diliyoruz. Belki bundan sonra “onlar gazeteci değiller” demagojisi de sona erer.

Magazinde ölçü
Sayın Öz, gazetelerin okuyucu açısından en önemli özelliği haberciliktir. Maalesef bu husus genellikle göz ardı edilerek, magazinsel rutin haberler, yazılar bildik gazetelerde her sayfayı kaplıyor. Öteki gazetelerle kıyaslandığında Cumhuriyet’in farkını gözlemleyebiliyorum. Özellikle iktidarın yanlışlıkları, yolsuzlukları gibi haberler de fark ediliyor. Lütfen bu hususa önem vermeye devam edin. Mesela bayramın ilk gününde belki bayram nedeniyle, denge şaşmış. Bu gazetenin yaşayan bir ruhu vardır. Elinize aldığınızda onu hissedersiniz. Onu öldürmeyin yeter. Saygılarımla… E. Demiroglu

Mahiyet değil maiyet
CUMHURİYET, 16 Ağustos 2017, sayfa 6: “Akıncı davasında eski yarbaydan teğmen savunması: Emir vermedim” başlıklı haber: Haberde, hemen hemen her paragrafta “... mahiyetime kanunsuz ve konusu suç teşkil eden...” cümlesi kullanılmıştır. Bilindiği üzere, mahiyet “nitelik, vasıf, öz, asıl....” demektir. Cümlede, “bir üst görevlinin yanında bulunan kimseler” demek olan “maiyet” kelimesinin kullanılması gerekirdi, üstelik bu iki kelime arasında en ufak bir yakınlık yoktur. Belki, bu haberi yazan genç arkadaş(lar) bunu bilmiyordur ama herhalde CUMHURİYET’te bu farkı bilenler çoktur. Bilgilerinize.... İlter K. Akbuğ

KISA KISA
Kodlama
Özgürlüğünüze kavuşmanıza çok sevindiğimi belirterek başlamak istiyorum. Darısı diğerlerinin başına. Gazetelerdeki adli haberlerde çocukların adları güya kodlanırken anne ve babalarının adları açık açık yazılıyor, böylece çocuğunkini kodlamanın bir anlamı kalmıyor. Emin olmamakla birlikte buna gazetemizde de rastladım sanıyorum.
Faruk Bildirici’nin kılavuzuna bunu önlemeye yönelik bir madde eklemenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Saygılarımla... Yakup Colkesen

Okur köşesi olamaz mı?
Gazetenizin, sanırım en yaşlılarından, okurlarından teyzem uzun zamandır benden sizlere yazmamı istiyor. Yaşadığınız ekonomik sıkıntıları gayet iyi biliyorum ancak yine de elçiye zeval olmaz misali ileteyim. “Okurların düşüncelerini ifade edecekleri bir ‘okur köşesi’ olmalı.” İyi çalışmalar dileklerimle… Mehlika Mete

Genel kültür ve merak
03.09.17 tarihli nüshada “Avrupa’da nükleer korkusu tırmanıyor” başlıklı haberde alıntılanan, Alman basınının meşhur bir haftalık ve günlük gazetesinin, sırasıyla yayın periyodu ve ismi yanlış yazılmış. Serviste Almanca bilen yok zannederim, muhtemelen ilgili yayınlar internet sayfaları üzerinden takip edilmekte; lakin, Focus’un Almanya’nın en çok satan birkaç haftalık mecmuasından biri olduğunun; ülkenin en saygın gazetelerinin belki de başında gelen Süddeutsche Zeitung’un da isminin Süddeutsche-r Zeitung olmadığının bilinmesi Cumhuriyet’e daha çok yakışırdı. İyi dileklerimle… Dr. Arda H. Civelek

Kuzey Kore mi?
Cumhuriyet’i yıllardır ilgiyle ve beğeniyle takip ediyorum fakat haberlerinizde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nden ısrarla “Kuzey Kore” olarak bahsediyorsunuz. Bunu düzeltirseniz sevinirim. Mustafa Taşan  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları