Bu diktatör, başka diktatör

Bu diktatör, başka diktatör

21.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İstanbul’dan, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nden öyle bir diktatör geçti ki gelmiş geçmiş tüm Shakespeare okurlarını ve seyircilerini şaşkına çevirdi. Shakespeare kendi görse, şaşardı. 

Almanya’nın ünlü Schaubühne Berlin Tiyatrosu’nun ve 21. yüzyılın en yenilikçi, en heyecan verici tiyatro yönetmeni olan Thomas Ostermeier’in “3. Richard” oyunundan söz ediyorum. 

İKTİDAR HIRSI, HASTALIKTIR

Shakespeare’in (16. yüzyılda yaşasa bile, hâlâ çağdaşımızdır) yarattığı karakterler içinde kötülerin en kötüsüdür İngiltere Kralı 3. Richard. Kötülük sıralamasında İago’yu bile geride bırakır. Ama onun kötülüğü, hasta ruhlu bir adam olmasından, hep itilip kakılmasından öte nedenlere dayanıyor: Doymak bilmez bir açlığı var. İktidar hırsı! Güç, daha çok güç istiyor. Güçlendikçe, daha çoğunu, daha çoğunu istiyor.

Önce iktidarı eline geçirmek, kral olmak için; sonra iktidarı bırakmamak için; sonra sonsuza dek kral kalmak için her şeyi yapacaktır: Yalan söyleyecek, yalanlarını gerçek gibi gösterecek, hırsızlık yapacak, çevresine nifak tohumları ekecek, önce işbirlikçileri, sonra halkı birbirine düşürecek, kavgadan, gerilimden beslenecek, düşman sandıklarını, tehdit oluşturanları cezalandıracak, zindana atacak, bedel ödetecek, muhalefeti yok edecek, potansiyel suçluları öldürtecek, sorgulayanı, eleştireni öldürtecek, kuşkulandıklarını öldürtecek... Anladınız işte: Hasta ruhlu adamın sapkın bir diktatöre dönüşüp krallığın geçmişini ve geleceğini yok etme çabası.

FARKLI KIŞKIRTICI TUTUM 

Bu “3. Richard” oyununu farklı kılan yönetmen Ostermeier’in farklı bakış açısı. İstanbul festivallerinin eski yıllarını anımsayanlar, bu dahi yönetmeni bilecekler. Nora, Hamlet, Bir Halk Düşmanı... 2012’de onur ödülü ona verilmişti. Hamlet’i 6 kişiyle sunmasını unutamam. Teşekkürler İKSV ve Dikmen Gürün

Yönetmenin bu kez de kışkırtıcı bir tutumu var. Çok yalın bir sahnede tepeden sarkan ışıklı bir mikrofon. Oyunun ilk anından başlayıp sonuna dek sahnede kalan tepeden yağan/fışkıran konfeti patlamaları... Sahnede sık sık oyuna müzikle katılan perküsyon sanatçısı. Bunlar bizi neredeyse bir “pop star Richard”la yüz yüze bırakıyor. Zaman zaman soytarıdan farksız, ahlaksız, şeytanlaşan, içindeki şeytanlarla didişen bir yaratıkla! 

Kışkırtıcılık bu kadar değil, oyun ilerledikçe bu hasta ruhlu sakat adam; kötülüğüne, diktatörlüğüne, ölümcül eylemlerine seyirciyi, bizleri de katıyor! 

SEYİRCİ KATILIMI 

Bu diktatör başka diktatör demem boşuna değil. Daha ilk andan seyirciyi kendi yanına çekmeyi biliyor. Sırtında koca kamburu, topal ayağı, boynunu dik tutmaya yarayan boyunluğu ve boyunu uzatan korsesiyle önce mağduru oynayan zavallı biçare bir Richard! 

Üstelik engelli olmasını, horlanmış, yoksul ve yoksun olmasını, sizi tavlamak için kullanıyor. Gücünü zavallılığından mağduriyetinden alıyor. Resmen kandırılıyorsunuz. Acıyorsunuz, sempati duyuyorsunuz. Sıkıştı mı kandırıldığını söylüyor. 

Doğrudan seyirciye konuşuyor. Gizlisi saklısı yok. Kötü niyetini, yapacağı kötülükleri seyirciye tek tek anlatıyor. Eee, seyirci kalmak biraz da yalakalık değil mi, dur hele diyorsunuz! Verdiği zarar çoğaldıkça... Artık çok geçtir. Tüm sistemi, yargıyı, denetimi, kadınları ele geçirmiştir. Öyle ki bir an geliyor, ölümlü bir seyirci olarak Richard yeniden kral seçilsin diye tempo tutarken buluyoruz kendimizi.

VE MUHTEŞEM OYUNCU 

Yukarıda dikkatle seçtiğim her tümceyi bize düşündüren ve daha da fazlasını sağlayan olağanüstü bir oyuncusu var yönetmenin: Lars Eidinger

Oyundaki tüm öteki kişilikleri görmezden gelseniz, unutsanız da Lars Eidinger sahneyle salon arasında öyle bir iletişim kurup, öyle bir sinerji yaratıyor ki çevresinin gölgede kalması önemsizleşiyor. 

Yükseldikçe yalnızlaşması, kendi kendisiyle tartışmaları, iç hesaplaşmaları, mantık yürütmeleri, sevimliliği, korkunçluğu açlığı, hırsı, kötülüğü... Hepsine inanıyorsunuz. Öylesine sahici. Üstelik sevimli. Lady Anne’a ve Elizabeth’e yaltaklanması, tekrar başkanlığa adaylığını koymak için nazlanması, iki din adamı arasında milleti kutsal kitapla kandırması... Unutulmaz sahnelerdi. (Bunlar bana bir şeyler anımsatıyor ama bir türlü çıkaramıyorum!) 

Hiç bu denli gülerek, gülümseyerek, 3. Richard izlememiştik! İKSV’nin özel projesi Old Vic yapımı Kevin Spacey’in oynadığı, Sam Mendes’in “3. Richard” (2011) oyunu ile sakın karşılaştırmayın. O başka ziyafet, bu başka şölendi. 

Hani bu diktatör Richard, sonunda savaş alanında “Bir at, bir at, krallığıma karşılık bir at” diye yakarır ya... Oyundaki Richard, bu sözleri yazarın İngilizce haykırırken kendi iç savaşını bize yansıtıyordu. Havaya kılıç sallayan, kendi ürettiği kötülükle dögüşen bir diktatör!

Teşekkürler Shakespeare, Schaubühne, Ostermeier, Eidinger, İKSV! İyi ki hayatımızda tiyatro var, sanat var!

Yazarın Son Yazıları

Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025