"Futbol değil bir utanç tablosu"

Fenerbahçe'nin Akhisar deplasmanında 3 puanı 3 golle almasından sonra spor yazarları zeminden şikayetçi olurken, Fenerbahçe'nin futbolunu övdü.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.03.2016 - 10:39

Futbol değil bir utanç tablosu (Uğur Meleke - Hürriyet)

Dün maç öncesi hemen hemen bütün konuşmaların içinde zemin sözcüğü geçti, o yüzden bu hikâyeyi zeminden bağımsız okumak mümkün değil. Bu lig artık 1 milyar Euro’luk bir lig ve oyuncu bonservisleri toplamına göre Avrupa’nın en değerli altıncı turnuvası. Bir takımı halen Avrupa’da son 24’ün içinde, iki kulübü Avrupa gelirler liginde ilk 20’de, milli takımı dünyada ilk 20’de. Gelirler bu denli yüksekse, bütçeler bu denli genişse, oyuncu standardı bu seviyeye geldiyse zeminlerin bu kadar geriden geliyor olması kabul edilemez, sıradan görülemez artık. Mart ayında, Manisa’da 200 milyon Euro’luk bir maç böyle bir sahada oynanıyorsa bu problem Akhisar Belediye’nin değil, ülke futbolunun sorunu.

TFF ÇÖZÜM ÜRETSİN Sorun ülke futbolunun sorunuysa, çözümü de TFF üretmeli bence. Ülkedeki birinci-ikinci lig tüm stat zeminlerinden sorumlu bir birim üretilmeli. Bu işin yerelde/globalde uzmanı hangi firma ise iş ona ihale edilmeli. Gerekirse kulüplerin yayın havuzundan alacakları paydan zemin masrafı kesilmeli ama sorumlu tek bir nitelikli firma olmalı. Jose Mourinho’nun Real Madrid’e giderken Londra’dan bir zemin mühendisini transfer ettiğini hatırlıyorum ben. Zemin işi, aynen futbolculuk gibi, aynen antrenörlük gibi alanının en iyilerine teslim edilmeli. Milyar euroluk ülke futbolu, birkaç milyonluk derede boğulmamalı.

MUĞDAT ÇELİK GELİYOR Ligin ikinci yarısının en iyi çıkış yapan adamı. Balıkesir’de buluştuğu Cihat Arslan’ın onu Manisa’ya getirmesiyle artık Süper Lig’de kalıcı olacak gibi görünüyor. Kısa mesafede birden süratlenmesi bana Dortmundlu Aubameyang’ı hatırlatıyor.

Sonuç odaklı futbol (İlker Yasin - Hürriyet)
Daha ne söylesin... “Bu zeminde teknik seviyesi yüksek bir maç olmaz” dedi maç öncesi Pereira, yani Kadıköy’deki Lokomotiv, Beşiktaş ve Bursa deplasmanındaki atak, göze hoş gelen futbolu unutun dedi ve dediği oldu... Portekizli teknik direktörün futbol felsefesi, önce sağlam savunma, sonrasında gol ve gollerle kazanma üstüne kurulu... Fenerbahçe, kendi sahasının ortalarından 30-40 metre mesafeli toplarla zemini değil de havayı kullanarak ve de Van Persie’yi pas istasyonu yapıp Akhisar kalesine gitmek isterken, uzaktan atılacak şutarı ve duran topları da gol hesapları içine koymuştu.

Fenerbahçe için sonuç odaklı maçtı ve Vitor Pereira’nın maç öncesi planlarında olduğu gibi, 35. dakikada 35 metreden Şener’le bulunan gol bile yeterliydi 3 puan için... Ama Akhisar’ın evindeki açık futbolu 90 dakika devam edince Şener, Volkan Şen’e ikinci golü attırdı. Van Persie’nin yerine giren Fernandao da perdeyi kapattı. Yani bu Fener’e Pereira’nın elinden başka bir el daha değmiş...


Volkan Şen'i geç keşfetti (Erman Toroğlu - Sabah)
Fenerbahçe eğer maçta öne geçerse rakip için zor anlar başlıyor. Maçı iyi kilitliyorlar. Arkada oynayan 4 kişi hiç macera yapmıyor ve aramıyorlar. Aldıkları ilk topu en kestirme yerden orta sahaya veriyorlar ve görev yerlerine dönüyorlar. Eğer rakip baskı yaptıysa, oyun kurmak gibi saçma sapan işlere girmiyorlar. Baskıyı gördüklerinde taç çizgisine, aut çizgisine dönüşle en kestirme şekilde topu oradan dışarı atıyorlar. Bence de doğru olanı yapıyorlar. Fenerbahçe'nin diğer takımlardan farkı şu; Hangi rakip olursa olsun sahada en az onlar kadar koşarlar. Öyle olunca da zaten otomatik olarak rakipleri arasındaki kalite farkı ortaya çıkıyor. Ve işlerini bitirmek kolaylaşıyor.

Fenerbahçe'nin bir şansı sağ ve soldaki iki kenar adamının çok iyi olması. Aslında iki adamın değil, yedekler dahil 4 adamın da iyi olması. Dün gecenin kahramanı Şener'di. Şut atmayı denedi, şansı da yaver gitti, gol oldu. İkinci gol pozisyonunu çok iyi yarattı. Biraz geç oldu ama Pereira, Volkan Şen'i geç de olsa keşfetti. Yalnız Volkan'a bir tavsiyem var. Gereksiz yere rakiple ve hakemle oynuyorsun. Güzel futbolunu yaptığın jestlerle sevimsiz hale sokuyorsun. Fenerbahçe Teknik Direktörü Vitor Pereira, Nani'ye fazla hemşehri kıyağı çekmişti. Yavaş yavaş onu da tahrik edip, iyi futbol oynamaya zorlayacaktır. Çünkü rekabet artarsa bundan takım fayda görür.


Gümbür gümbür! (Ateş Bakan - Hürriyet)
Gümbür gümbür (Ateş Bakan - Hürriyet) Fenerbahçe, “taş” oldu... Basan, koşan, mücadele eden, rakibe aman vermeyen bir takım oldu. “Sert” bir takım oldu Fenerbahçe. Ben, severim, “sert” takımları. “Sert” takım ne demektir? Uzun konudur, anlatırım bir başka zaman, ya da ben anlatmayayım; Bakın eski Efes’ e, ya da bugünkü Fenerbahçe Ülker’e… Duruyorlar orada. “Sert” deyince; Karnından konuşanlar; “M.Topal çok faul yapıyor” diyenler; Ya bu işi bilmeyenlerdir, Ya da çok bilip, çok korkanlardır!

Bugün tüm top ile oynanan sporlar, önce “fizik mücadele” diyor. Orada, en azından eşit olman gerekiyor. Sonra işin tekniği, pası, vesairesi geliyor. Bugün seyrettiğim Fenerbahçe, dün seyrettiğim Fenerbahçe, adım adım gelen Fenerbahçe; Bu yoldadır! Bu yolda hızla ve emin adımlarla yürümektedir! Bu yol, Avrupa’da iş yapacak yoldur! Kim ne desin; “Ben bu yolu biliyorum”, Bu yoldan geçen takımlarımızı gördüm; Eczacıbaşı, Efes, Vakıfbank, Fenerin basket ve voleybol takımları, Hep bu yollardan geçtiler. Şimdi bilekleri bükülmüyor. Bu takım da bu yolda. Sakın taş koymayın!

Attığını vurdu (Mehmet Demirkol - Fanatik)
Kötü zemin, iyi zemin, sert zemin, yumuşak zemin, çamur zemin, ıslak zemin... Hepsini gördük... Karma zemin bugüne nasipmiş. Sahada Alianz Arena da vardı dün, bizim Mahmut Amca’nın arsası da! Lüks arazi aracı reklamları gibiydi... Hem arazide, hem ehirde... Öyle saçma bir zemin. Öyle absürt. ‘Asfalt yolu Almanlar, asfalt yamasını Türk’ler icat etmiş’ derler ya. Tam öyle bir zemindi. Dolayısıyla ben de Diego’nun maç sırasında sadece bir tek kramponunu değiştirmesini buna bağladım. Her şarta uygunluk önemli tabii ki.

BASKI KURMAK İMKANSIZDI Bu zeminde, pasla oynamayı seven Akhisar’ın ve topu kaleye taşımayı salt savunmasını öne çıkararak sağlayan Fenerbahçe’nin mücadelesinde kilit, ilk golü atmaktı. Sadece top istop etmeye çalışmak çaprazları koparabilirdi. Ve topa sahip olup baskı kurmak imkansızdı. İki takımın genel gidişatlarına bakıldığında, Şener’in güdümlü füzesinde oyunun bittiğini söylemek mümkün. Ligin en fazla şut atan ama yüzdesi çok düşük olan ekibi Fenerbahçe için maç böyle başladı, böyle de bitti. Fenerbahçe gol kaçırmadan 3-0 kazandı.

Şener’in golüne dikkatle bakmak lazım. O, ligin en iyi sağ beki. Gökhan ise başka standart. Sağ bek değil. Santrforu bilmiyorum ancak onun dışında tüm mevkilerde oynar, hem de üst düzeyde. Şener’in gol öncesi 2-3 saniyede pas vermesi gerektiğini düşünürken, zincirlerini kırıp yaptığı vuruş onun için bir güven eşiğinin aşılması anlamına gelebilir. Ardından yaptığı asist de aslında bunun devamı.

Maçta düğümü Şener çözdü (Ahmet Çakar - Sabah)
Dün gece zor gibi görünen maçı Fenerbahçe çok rahat alıp yoluna emin adımlarla devam etti. Herkes ama herkes sahanın kötülüğünden dem vuruyordu. Haklıydılar... Bu tür sahalar, kazanmak zorunda olan, üstelik top oynayarak, pas yaparak kazanmak zorunda olan takımlar için büyük dezavantajdır. Ama her ne kadar Akhisar Belediyespor eli-yüzü düzgün, iyi bir takım olmuş olmasına rağmen dün gece Fenerbahçe ile baş edemedi. Dünkü maç için teknik anlamda yorum yapmanın fazla bir anlamı yok. Çünkü zemin şartları takımları farklı stratejilere itti. Bunlardan biri de uzaktan şutlar ya da duran toplardı.

İşte düğümü çözen adam Şener oldu. Sezon başı direkt oynuyordu, üstelik Milli Takım'ın sağ tarafı da ona emanetti. Sonra Gökhan iyileşti, Şener yedeğe düştü ama o yılmadı, çalıştı ve dün gece de maçın yıldızı oldu. 30 metreden öyle bir gol attı ki belki de sezonun en iyi gollerinden birine aday olacak. Yine ikinci devre sahada parlayan Şener oldu. Rakip sol bekin sağından atıp solundan geçti, sahanın iyilerinden Volkan'a harika bir pas çıkarttı, o da ikinci golü yapıverdi. Böyle maçlarda hele hele deplasmanda ikinci golü bulmak çok önemli. Maç o anda hemen hemen bitiveriyor.