Adnan Binyazar

İyi ki yazmışlar!

03 Temmuz 2020 Cuma

Hıfzı Topuz başlangıçta gazeteciliğiyle tanınsa da günümüzde araştırma-incelemeleri, romanları, tarihe tanıklık eden yapıtlarıyla anılıyor.

Yalnız yazdıkları mı; topladığı kültürel verilerle de hazinelere sahiptir. Fransa’da “Liberation”un otuz beş yıl önce çıkan bir sayısında, gazeteciler, yüzden fazla yazarla konuşarak, onlara ne amaçla yazdıklarını sormuşlar. Topuz’un bu geniş oylumlu ankete verilen yanıtları saklayıp yazma heveslilerine “Yazmasalar olmaz mıydı?” başlığıyla yayımlaması, onun kültür hazinesinin ürünüdür.

Yazın tarihi de gerçekte, belleklerden bir süre sonra uçup giden sözü, yazıyla sonsuzluğa erdiren düşüncelerin, duyguların kaynağı değil midir?

Neden yazıyorlar?

Topuz’a göre yazmak, “düşünce paylaşımı”ndan doğmuştur. Öbür yazarlar ise yanıtlarıyla, yazılanların bir yerde takılıp kalmadığını, yaratıcısının dünyayı algılayışına göre içsel ya da dışsal değişik alanlara yönelerek çağdan çağa geliştiği üzerinde duruyorlar.

Kundera, Yazmak benim için herkesin söylediğinin tersini söyleme zevki, yani herkese karşın tek başına haykırmanın direncidir” diyerek, bilinene benzemeyen yapıtlar yarattığı kanısındadır.

Heinrich Böll, yazmanın işlevsel yönüne değiniyor: “Yazmak benim için yaratmaktır.

José SaramagoÖlümü geciktirmek, yaşamı uzatmak için yazıyorum” diyor.

Jorge Luis Borges, konu arayışına girmediğinden, konuların onu bulduğundan söz ederek, kafasına takılan sorunları anlatmak için yazdığını belirtiyor. Yazdıklarını da sonradan okumazmış.

James Baldwin,İnsan hayata karşı sorumludur. İçinden çıktığımız ve geri döneceğimiz korkunç karanlığın içinde küçük bir ışık huzmesidir o.

Topuz bu alıntılarının ardından kendi yazarlık dünyasının ayrıntılarına inerek Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Necati Cumalı, Mahmut Makal, Melih Cevdet Anday’a yönelik yorumlarda bulunuyor.

Sait Faik

Edebiyat yaşanılan, etkilenilen olayların, duyumsananların gerçekçi ya da kurgusal gözlemlerle algılanıp özgün biçemlerle anlatım sanatıdır. Bunu gerçekleştirmek, dünya yazınında az yazara vergidir. Sait Faik az”lar arasındadır.

Haritada Bir Nokta” adlı öyküsünde dışarıdan biri, balıkçı kayığında ona da bir balık versinler diye kendiliğinden çalışmaya katılır. Umduğunu bulamayan o adamı şöyle betimler Sait Faik:

Dışarıdan gelen, bir tane versinler, diye bekledi. Yüzünde tatlı bir gülümseme ve çalışmaktan doğabilmiş hafif bir kırmızılık vardı. Bu kırmızılık, pay dağıtan adamın elinde tek balık kalıncaya kadar adamın yanağında durdu. Sonra birdenbire uçtu. Yüzündeki gülümseme önce tehlikeli bir halde dondu. Sandım ki böyle, bütün ömrünce böyle donuk bir tebessümle kalıverecek adam. Gülümseme birdenbire yüzünde bir meyve gibi çürüyüverdi. Gözleri hayretle büyüdü.

Yazmak başkaldırıdır

Olayı dramatik yönüyle gözleyip algılayan Sait Faik, haksızlığa uğrayan adamın içinden geçenleri, yüzündeki değişimleri ressam duyarlığıyla çizip betimliyor. Öykünün sonunda ise öne çıkan artık balıktan yoksun bırakılan adam değil, gözlediğine sarsıcı sözcüklerle başkaldıran “yazar”dır:

“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem, kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum, öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları