Ayırıcı - Buyurucudan Ancak ‘Cum - Başkanı’ Olur...

15 Nisan 2014 Salı

Bülent Ecevit özenli Türkçesiyle bu yöntem için “ayır - buyur yöntemi” derdi.
Ayırdıktan sonra, buyurmak ve buyurganlık yapmak çok kolaylaşıyordu.
“Parçala - yönet” ilk kabile kavgasından bu yana bilinen en eski ve en şeytani yöntem.
Görünürde en önem verdikleri haslet, cesaret, kabadayılık ve delikanlılıktı.
Ama “ayırmaya ve buyurmaya” önce kadınların arkasına saklanarak başladılar:
“Başını örtenler - örtmeyenler...”
Sonra da çocuklar ve gençler üzerinden devam ettiler...
“İmam hatipliler - imam hatibe karşı olanlar.”
En vahşi toplumsal çatışma ve bölünmelerin din ve inanç eksenli olduğunu bildiklerinden bu kez halkı“inananlar ve inanmayanlar” diye ayırmaya yöneldiler.
“İnanmak” elbette “Allah”a inanmaktı...
Ama kastettikleri kendilerine inanılması idi.
Dahası kendilerine destek olunması, oy verilmesiydi.
Yani oy vermeyenler inanmayanlardı, dolayısıyla “Allahsız”lardı. Bu kadar açık, bu kadar net.
Allahsızlar üzerine saldırması engellenen, evlerinde zor tutulan kitle inananlardı...
Yani iman edenler, yani müminler, yani Başbakan’ı destekleyenler ve ona oy verenlerdi.
Başbakan nedense halkın bütününe sahip çıkmak istemiyor...
Balkona çıksa da istemiyor.
Çünkü gücünü bölmekten ve bölünmeden alıyor.
İnanmayanları, başını örtmeyenleri, imam hatipli olmayanları lanetliyor.
Ülkeye böyle hükmedeceğine ve gücünü ancak böyle sürdürebileceğine inanıyor.
Şeytan taşlama üslubundan vazgeçmeyişinin nedeni bu.
Her konuşmasının öfke ve şiddet yüklü olması bundan.
Ama buna da şükretmek gerek.
Zaafını kendisi de biliyor.
Hiçbir zaman bu ülkenin tamamını yönetmeye layık olmadığının kendisi de farkında!
Bu nedenle bireysel “megali idea”sını gerçekleştirse ve Çankaya’ya çıksa bile, ettiği yemine layık olamayacak:
Anayasa Md. 103’e göre cumhurbaşkanları...
“Büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namus ve şerefi üzerine” ant içmek zorunda! “Büyük Türk milletini”, ayır - buyura tabi kılan biri olarak bu andı içebilecek mi?

Türklük elbette kimsenin tekelinde değil
“Türk’üm” diyen, diyebilen herkes Türktür ve bu kan bağından, ırksal kökten öte bir durumdur.
Bir anlamda
bir fikir ve inançtır.
Ne yazık ki, Tayyip Bey’in Türklük ile hep sorunu oldu.
Ya da öyle algılandı.
Kendisi yazar - çizer, sanatçı, romancı ya da köşe yazarı olsa mesele değil.
Ama o cumhurbaşkanı olmak istiyor.
Türklük ile sorunu olan (veya öyle algılanan) birinin Türklerin tarihteki son devletinin başına geçmek istemesi bir tür vodvil, bir tür dramatik-trajedi!
Şundan:
Tarihte ilk kez “Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek”ten hüküm giymiş biri cumhurbaşkanı koltuğuna oturacak!
Cumhurbaşkanları “tarih önünde” ant içiyor.
Ama her cumhurbaşkanının siyasi tarihe geçmesi diye bir şart yok.
Tayyip Bey de tiyatro tarihine geçecektir.
Bunun için, “tapeler” kadar Yargıtay’daki dosyalar da yeterli zenginliğe sahiptir.
Malzeme fazlasıyla mevcuttur..
Şöyle demiş:
“Bir şeyi iyi yapacağız.
Din ile beraber olmaya
mecburuz.
Bizim Türk-Kürt Laz–Çerkez, Arap -
Beyaz, Doğulu - Batılı farkımız olabilecektir.
Ben
kendimin ne olduğunu öğrenemedim!..
Ancak
sorulduğu zaman ‘Elhamdülillah Müslümanım’ denilmesi gerekir!” (Diyarbakır 3 No’lu DGM: Esas 1998/36 ve 1998/69 sayı) Bu ifade üzerine hapis cezasına hükmeden Mahkeme Heyeti’nin kararı ise daha da ilginçtir:
“Sanık R.T. Erdoğan’ın geçmişteki hali, kişiliği ve suç işleme eğilimi göz önüne alındığında (...) cezasının paraya çevrilmesine gerek yoktur!”

***

Erdoğan aday olursa, seçmen çoğunluğu da Diyarbakır Mahkemesi gibi, “geçmişteki halini, kişiliğini ve suç işleme eğilimini göz önüne alacak mı?”

>Seçimlerde hi Seçmen kütüklerinde başlar, sandıkta devam eder, oy tutanağında sona erer.
Kural böyle. Ama başlama noktası birçok kentte biraz öne alındı. Hile hurda anketler ile başladı.
Anketlerin çoğu, seçmen eğilimini yansıtmak için değil seçmeni yanıltmak için yapıldı.
Bunun en açık örneği Ankara’da verildi.
Seçime haftalar kala başarıyla ve yüzde 13.5 puan farkla AKP zaferini ilan ettti.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024
Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları