Ülke insanı, yaz sıcağında ekonomik darlıkla boğuşurken terörsüz Türkiye hedefiyle kurulan Meclis komisyonu gündemin ilk sırasına oturdu. Aslında bu tür bir komisyon, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “İmralı”ya zeytin dalı uzattığı Ekim 2024 öncesi Meclis’e önerilse AKP-MHP oylarıyla reddedilirdi. Ama Fransız düşünür Hippolyte Taine’in, zaman-mekân-kişi üçlemesindeki değişkenlik, komisyonu barış umudu haline getirdi.
Teknik olarak dünkü oluşum Meclis tatilde olduğu için ön komisyon. Ekim ayındaki Meclis açılışına kadar toplanıp kararlar alacaklar, ardından çalışmalar ihtisas komisyonlarına havale edilecek ve kabul görürse yasalaşma süreci başlayacak.
Bu tür ayrıntıları bir yana bırakırsak dün, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” adını alan komisyonun en tartışmalı maddesi, DEM’in ısrar ettiği eli kanlı binlerce PKK’lı teröristin dağdan inip sosyal yaşama katılışını sağlayacak koşulların belirlenmesi; yani kısmi af! CHP’nin gündeme getirdiği şehit ve gazi ailelerinin kolay kabul edemeyeceği bir konu. Diyelim ki bir af geldi; aralarında azılı teröristlerin de bulunduğu kesime tahliye yolu açıldı. Yasa, “PKK terörü” diye sembolize edilemeyeceği için, başta FETÖ olmak üzere, terörden tutuklu diğer eli kanlı katiller, hatta Çağlayan şehidi savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katili bile anayasanın 10. maddesinde yer alan, “yasalar önünde eşitlik” ifadesinden yararlanmak isteyecektir. Kamu vicdanı, 15 Temmuz sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil, yüzlerce kişinin canına kast eden, emir veren, tetik çekenleri; yıllarca Mehmetçiği şehit eden katilleri, hâkimleri, savcıları öldüren canileri asla affetmez! Silah bırakmaya evet, katillere af dayatmasına hayır!
Komisyonun şeffaflığı da ayrı bir tartışma konusu. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, gerçekten iyi niyetli tümceler bulunan açılış konuşmasında şeffaflıktan söz etti. Ardından, bir süre açıklamaların başkanlık makamınca yapılacağını söyledi. Hem şeffaf hem tekel ilan et! Garip bir durum.
Nitelikli çoğunluk konusu da kaosa açık. CHP, 2/3 istiyor, Numan Kurtuluş 3/5’te ısrarcı. CHP’nin dediği olursa kararların geçmesi için 32, AKP-MHP-DEM’in dediği olursa 29 oy gerekli. Sanki farklı bir hesap var!
Çünkü masada kardeşlik yemini edip özellikle CHP’li belediyelere karşı düşmanca tavır takınmak çok samimi değil. Bu konuyu Murat Emir’in sunumunda gündeme getiren CHP tetikte olmalı, özellikle anayasanın değiştirilemez ilk 4 maddesi gündeme gelirse masayı devirmeli.
Umarız, 1960’lardaki tahkikat, 90’lardaki faili meçhul cinayetler, 2016’daki 15 Temmuz komisyonlarına benzemez bu oluşum.
DİJİTAL OHAL ŞART
FETÖ yıllar önce, lise ve üniversite sınavlarına sızmıştı, bedeli ağır oldu. Şimdilerde “birileri” e-Devlet dahil, Türkiye’nin elektronik ortamdaki hafızasına erişmiş durumda. Yalanlanamıyor e-Devlet, YÖK, BTK, Ulaştırma Bakanlığı, tapu dairelerindeki sızıntılar.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmasındaki iddialara göre Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) başkanı, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Eğitim ve Öğrenim Daire başkanı, MEB Yönetim Bilgi Sistemleri Daire başkanı ve 14 farklı üniversite yetkilisinin elektronik imzaları kopyalanmış. Psikoloji, makine mühendisliği, mimarlık, bilgisayar, siyaset bilimi, resim öğretmenliği, inşaat mühendisliği bölümlerinde sahte diplomalar havalarda uçuşuyor. Atamalar, askerlikten muafiyetler, memuriyetler, ehliyetler risk altında. Kimse kusura bakmasın modern dünyanın en büyük beka sorunudur dijital sızıntı. Bu makamlara erişenler, yarın öbür gün polis, asker hatta MİT’in gizli kayıtlarına ulaşıp kritik bilgileri İsrail’e, Yunanistan’a verirlerse Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği riske girer. O yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan, radikal karar alıp, her şeyi sıfırlamalı, ıslak imzaya dönülmeli, sızılamayacak bir ağ kurulmalı. Dijital OHAL ilan etmeli. Elbette veri hırsızlığı bu kadar ortaya düşmüşken sakın ola ki seçimlerde elektronik oylama gündeme gelmemeli.
DÜŞE DÜŞE 5 PUAN!
TÜİK, törpülese de durdurulamadı enflasyon. Sadece faizlerle oynamak yetmediği gibi vergi politikaları iyice körüklüyor hayat pahalılığını. “44 ayın en düşük enflasyonu” dese de koltuğa oturduğu günden bu yana sadece 5 puanlık bir iyileşme yapabilmiş Bakan Mehmet Şimşek. Düzeltememiş, düzeltemez de. Çünkü fasit daireye girdi ekonomi. Bütçe açık verdiğinde Şimşek’in ekibi vergileri artırıyor, o vergi yükü enflasyonu körüklüyor, kira artışındaki enflasyon ateşe benzin döküyor. Oysa, Arjantin’in yaptığı gibi kamu harcamalarında ciddi bir tasarrufa gidilse, altyapı yatırımları bir süre askıya alınsa ülke soluk alacak. Ama vergi konusunda İngiliz sicimini çalışan kesimin boynuna geçiren Şimşek, ne yazık ki servet sahibi gruba ses çıkaramadığı gibi, kamuya da “Harcamayın” diyemiyor.